Google Play Store
App Store

Georges Bizet’in dünyaca ünlü operası Carmen, uluslararası arenada tanınan tecrübeli orkestra şefi George Pehlivanian tarafından İstanbul’da yönetildi.

Carmen’in isyanı sahnede

Deniz Burak BAYRAK 

Dünyanın en seçkin opera eserlerinden olan ve en çok sahnelenen operaların başında gelen, Fransız besteci Georges Bizet’in ‘Carmen’i İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nin (İDOB) deneyimli kadrosu tarafından yeniden sahneleniyor. Geçtiğimiz günlerde gerçekleştirilen temsillerin orkestra şefi ise uluslararası arenada yönettiği eserler ile dikkat çeken George Pehlivanian’dı.

Ünlü şef, BirGün okurları için sorularımızı yanıtladı.

Opera tarihinin eşsiz eserlerinden biri olan Carmen'i ülkemizde yöneteceksiniz. Bu size nasıl hissettiriyor? 

Carmen'i dünyanın herhangi bir yerinde yönetmekten her zaman mutluluk duyarım. Drama, lirizm, aksiyon ve güzelliğin müzik ve hikâye ile ifade edildiği bir şaheser. Carmen en sevdiğim operalardan biri ve bence tüm dünyanın dinlediği en ünlü 5-10 opera arasında. Keyifli. İçinde günlük hayatları, kıskançlığı, aşkı, kavgayı, onuru, bağlılığı ve insan kişiliğini yansıtıyor. Anlatılan hikâye dünyanın herhangi bir yerinde olabilir; sanırım bu yüzden halk tüm karakterlerle ilişki kuruyor. Örneğin Escamillo bugün çok canlı bir kişilik; hatta bugün İspanya'da birçok yerde kahraman gibi.

Carmen'i orkestrasyon ve teknik açıdan öne çıkaran ve önemli kılan özellikler nelerdir? 

Melodileri harika yapılmış. Çok akılda kalıcılar. Dünyanın her yerinde çalınıyor ancak orkestra düzenlemesi açısından zor. Yönetmek kolay değil. Güzel ve çok akıllıca yazılmış. Bizet’in çok fazla ünlü operası yoktu ama Carmen en popüler olanıydı. Verdi, Puccini, Wagner gibi bestecilerin operalarıyla dünyada çok büyük bir etki yarattı. Bu isimler birçok farklı ve iyi bilinen operalar yaptılar. Bizet, Carmen’de duyguların ifadesi ve müzik sanatında gerçekten ustalaşıyor. Bazı gülünç kısımları olduğu hâlde bu bir ‘opera buffa’ değil; ‘opera seria’, yani ciddi bir opera. Hatta ciddi bir drama.

İDOB ile çalışmak nasıl bir deneyim oldu sizin için? 

Fransız operasındaki zorluklar metinle, diksiyonla ve telaffuzla ilgili çünkü Fransızca ustalaşılması kolay bir dil değil; Fransızca şarkı söylemek başka bir şey. Dünyadaki en iyi şarkıcılar bile bu zorlukla karşılaşır ama İstanbul’daki çalışma sonucunda; Türk sanatçılar için bunun kolay olduğunu fark ettim. Gördüğüm kadarıyla, metni çok iyi biçimlendirilmişler. Telaffuzları oldukça iyi, bundan oldukça memnun kaldım.

İstanbul deneyiminiz genel olarak nasıl geçti?  

İstanbul'a gelmek benim için çok şey ifade ediyor. Çok güzel ve canlı bir şehir; gelecek için çok büyük bir potansiyeli var. Sahnede ve uluslararası alanda daha fazla genç Türk şarkıcı ve müzisyen göreceğimizi düşünüyorum. Slovenya’da bir opera akademim var. Üç Türk şarkıcı davet edeceğim; Türk şarkıcıların Avrupa'da tanınmaları için kapı açıyorum. Bu; Türk sanatçıların müzik, opera, senfoni veya solo sanatçılık dünyasına katkıda bulunabileceği potansiyeli ortaya çıkarmaya ve sunmaya devam etmek için iyi bir fırsat olacak. Bu yüzden dünyadaki tüm insanları, kültürleri teşvik etmek ve onlara yardım etmek benim için her zaman bir zevktir. Müzik uluslararası bir dildir. Hepimizi bir araya getirir. Farklı kültürlerdeki ilişkileri müzikle beslemeye büyük bir inancım var.