Çarpık dünyanın kamerası

İngiliz yönetmen Carol Reed’in 1949 tarihli filmi The Third Man/Üçüncü Adam’ın en önemli biçimsel özelliği çoğu planının çarpık karelemeyle çekilmiş olmasıdır.

1920lerin Dışavurumcu Alman Sineması’nda sıklıkla uygulanan ‘çarpık kareleme’ tekniği önce ‘Alman açısı’ (Deutch angle) olarak tanımlandı, sonra -belki 2. Dünya Savaşı’nın etkileri ve Alman faşizmine tepki olarak- ‘Deutch’ (Alman) sözcüğü yerini ‘Dutch’ (Hollandalı) sözcüğüne bıraktı. Bugün çarpık karelemenin uluslararası sinema endüstrisindeki adı ‘Dutch Angle’.

Ben Türkçe ‘çarpık kareleme’ demeyi tercih ediyorum, çünkü ilk örneklerinden bu yana seyirciye özellikle çarpık bir durumu, çarpık bir zihniyeti, çarpık bir toplumsal yapıyı hissettirmek amacıyla kullanılan bu uygulamanın artık ‘Dutch’lık ya da ‘Deutch’lukla değil, doğrudan ‘çarpıklık’la ilişkisi var. Bugün korku filmleri dışında pek karşılaşmadığımız bu kareleme tekniği, perdeye bakan seyircinin ortamı doğru düzgün algılamak için ihtiyaç duyduğu ‘ufuk çizgisi’ni hem biçimsel hem de kavramsal düzeyde ortadan kaldırarak izleyicinin dengesini bozar, tekinsizliği hissetmesini sağlar.

Üçüncü Adam’a dönelim: İkinci Savaş’ın hemen ardından Viyana’da uluslararası bir çete birçok ilacı ama hepsinden önemlisi penisilini karaborsaya düşürmüştür. Amerikan askerlerinin yardımıyla ordudan çaldıkları penisilini seyreltip satan bu adamlar yüzünden, filmden alıntılayarak söyleyeyim, “Seyreltilmiş penisilinleri menenjit hastalarında kullandılar. Şanslı çocuklar öldü. Şanssız olanları aklını kaçırdı. Şu an onları akıl hastanesinde görebilirsiniz”.

İşte Üçüncü Adam böylesine alçakça işlerin döndüğü bir dünyayı anlattığı için görüntülerinin üçte birinden fazlası çarpık karelemeyle çekilmişti -toplamda 1229 planın 443’ü çarpık kareleme.

Geçen hafta, TRT’nin gündüz kuşağı yarışma programlarından birinde çarpık kareleme kullanıldığını görünce çok şaşırdım. Çarpık kareyle başlayan hareketli kamera önce düzeliyor sonra tekrar çarpılıyordu. Bunun yarışmayı ekran başındakiler için daha heyecanlı kılmak amacıyla yapıldığı belli. Ama özelde bu yarışma ve TRT’nin, genelde tüm iktidar yanlısı medyanın iyice çarpıttığı ortamı o kadar iyi gösteriyor ki, bu çarpık karelemeye kayıtsız kalmak olanaksız. Bilginin değil şanslı cehaletin ödüllendirildiği yarışma programlarıyla Ukrayna’da “Koronavirüs kiliseye giremez!” diyerek halkı kutsayan papaz arasında, “Koronavirüs Müslüman’a dokunmaz” diyen dehşetli cahille olayı ‘Çin virüsü’ne dönüştüren Trump taraftarları arasında tarihin hiçbir döneminde görülmediği kadar büyük ve çarpık bir ortaklık var.

2020’nin dünyası Üçüncü Adam’ınkine çok benzeyen bir dünyaya dönüştü. Ama medya her şeyi düzgün göstermek için özel bir çaba sarf ediyor. TV ekranlarına bakın, sanki kameralar hafifçe sağa veya sola eğilip ufuk çizgisini bozacakmış da kameraman büyük bir zorlukla cihazı düz tutuyormuş gibi göründüğünü fark edeceksiniz.