Maçı kazanırken gol atan oyuncunun sevinci ve içinde bulunduğu koşulları değerlendirilmesi arasında çoğu zaman tutarsızlıklar olur.

O andaki adrenalin; düşünce yetisinin yok olmasına ve bastırılmış bir takım tavırların ortaya çıkmasını sağlar.

Bu tabi ki normal bir şey…

Ama gol anında sadece kazanma duygusun saygınlığı içinde davranmak; takımın öğretileri ve prensiplerinin etkisinden başka bir şey değildir…

Carrick’in gol anında Muslera’nın çelmesi nedeniyle düşmesinden sonra gol pozisyonunu devam ettirmesi ciddi bir saygınlıktır.

Penaltıyı kovalayıp, Muslera’yı attırıp Galatasaray’ı 10 kişi bıraktırıp maçın kolaylaşmasını çok rahat sağlayabilirdi.

Takım öğretilerinin temeli; rakibe saygı, futbola saygı olduğu ortadadır.

Bizde de çoğu futbolcu arkadaşlarımız neredeyse çıkış tünelinden itibaren kendilerini atmaya başlıyorlar.

Sanırım futbolun öncülüğü saygı üzerinde olmalıdır.

Ama bunun için derin bir futbol kültürüne ve Ferguson mitine ihtiyaç vardır.

Sadece kenarda öğretilmiş tavırlar içinde durmak size maç kazandırır veya kaybettirir fakat futbol adına hiçbir katkısı olmaz.

Aslında M. Unıted ile Galatasaray maçı bu bakımdan incelenmesi gereken bir müsabakadır.

Savunma ve hücum prensiplerinin iç içe geçirilip uygulanması ve oyun şablonun sahada uygulanması zaten skoru da ortaya koymuştur.

Feguson ile Terim arasındaki bu kültürel fark oyunların sete karşı taktiksel varyasyonları oynamayı becerme ve becerememe arasındaki fark kadardır.

Bunlar taktiksel farklılıklardır.

Ama Ferguson’un çocuklarını Şampiyonlar Liginde yetiştirmesi ve her sene farklılıklar içiren kadrosunda aynı oyun yapısını ve başarının devamını sağlaması sadece saha içine bağlamak mümkün değildir.

Bizim tartışmamız gereken konu budur.

Bunun en iyi örneği. Fenerbahçe’nin Ronaldolu, Rooneyli, Nanili M. Unıted’ı 3-0 yenmesi sonrası o çaylak takımın üç sene sonra Roma’yı 7-1 yenmesine kadar giden süreçtir.

M.Unıted da yaşam saha içi ve dışındaki tutarlılıkla bir bütünlük içermektedir.

Kalıcı başarının kuralı budur.

Carrick’ın saygısı bu bütünlüğün sağladığı kültürün sonucudur.

Kazanmak; futbol adına tüm ahlaki değerlere sahip çıkarak anlamlı olur. Şiddet unsurlarını içeren bir takım kendine özgü, bireysel anlamsız el kol hareketlerini tribünlere yaparak veya yedek kulübesine kendi gol sevincini dikte ettirerek olmaz.

M.Unıted ve Barcelona’yı seyrederken sadece saha içinde ki futbola takılmamamız lazım…

O güzel oyunun arkasındaki gerçeklerle yüzleşmemiz gerekir, belki o zaman farklılıkları anlarız.