Önce Kılıçdaroğlu bir akşam saati topluma seslenip, masasının üzerinde tesbih ve Türkçülüğün Esasları kitabıyla “sembolik etkileşim” özelikleri de taşıyan bir video yayımladı. Ardından CHP’nin “başörtüsüne yasal garanti” olarak yorumlanan yasa teklifi geldi. Basitçe kamuda çalışan kadınlara, meslekleri gereği giyilmesi gerekli kıyafetler dışında bir şey giyme ya da giymeme zorunluluğu dayatılamayacağını söyleyen bir teklif.

Bu haliyle kimsenin itiraz edemeyeceği, hatta bu denli doğal bir durumun yasa meselesi yapılmasını abes bulacağı teklif, Türkiye koşullarında tartışılıyorsa söylenecek şeyler var.

Yasa teklifi; türban, başörtüsü, çarşaf ya da şortla işe gitmenin “temel hak ve özgürlükler” içinde görülebileceği anlamına geliyor.

***

Bu teklifi, seçim kampanyasında CHP’nin karşısına çıkarılacak bir konuyu AKP’nin elinden alma hamlesi ve oyuna talip olduğu “endişeli muhafazakârlar’a mesaj olarak okuyup “anlayabilirsiniz.

Ancak, Türkiye’nin dününden bugününe ve AKP iktidarı boyunca yaşananları biliyorsanız, “anlamak” genelde memleket özelinde de CHP açısından yol açacağı sorunları görmeyi engellemiyor.

Bu köşede, CHP’de “Memleketin yüzde 70’i sağ yüzde 30’u sol. İktidar olmak için yüzde 70’e hitap etmek gerek” şeklindeki yaklaşımı eleştirirken, herhangi bir hegemonyanın onun içinde kalarak kırılamayacağını ancak bir karşı hegemonya yaratılarak kırılabileceğini yazageldim.

Bir hegemonyanın içinde kalarak da kırılabileceğini söyleyenler de var ve onlar buna “peşine takılma stratejisi” (bandwagon strategy) derler. Hegemonik bir sistem içinde kalıp onun sağladığı bazı avantajları kullanarak onu yenme stratejisi… Aşırı sağ, İslamcı, demokrasi karşıtı grupların “demokrasi içinde kalarak” yaptıkları da bu.

***

Siyasal, ekonomik, hatta askeri hegemonyayı kırarken bir derece işe yarayabilecek bu “peşine takılma” stratejisi, “kültürel hegemonya”nın kırılmasına değil tam tersine daha da pekiştirilmesine yarar.

Kültürel hegemonya, Erdoğan’ın bir türlü kuramamaktan şikâyet ettiği şeydi. Erdoğan ve partisi her şeyin bu alana çekilerek tartışılmasından son derece mutlu ve kazançlı olacaktır.

Kültürel hegemonyaya karşı mücadele, ya ona karşı kendinizi kapatarak (ki İslami çevreler uzunca bir süre bunu yaptılar) ya da onun ürünlerinin yerine/karşısına kendi kültürel ürünlerinizi koyarak yapılabilir.

Bu anlamda; başörtüsü, türban, çarşaf gibi tartışmalarda “temel hak ve özgürlükler” bağlamında en öne çıkarılacak değer LAİKLİKtir!

***

CHP’nin yasa önerisi, Erdoğan’ın “anayasa değişikliği” diye el yükseltmesiyle bir tür çarşaf sarmalına dönüştü. Öyle bir sarmal ki, sizi en geniş toplumsal kesimleri etrafınızda toplayacak tartışma alanlarından uzaklaştırıp, içinde dolanıp kalmanıza yol açar. AKP’yi en çekindiği tartışma alanlarından kurtarırken sizi de onun istediği sahaya hapseder. Başörtüsü ile başlayıp “aileyi koruma” tartışmaları içinde kaybolmanıza yol açar!

Türkiye’nin bir “endişeli muhafazakâr” kesimi olabilir ve onlara ulaşmak kuşkusuz her siyasi partinin hedefi olmalı. Ancak, son 20 yılda yaşananlar çok daha ciddi bir “endişeli seküler” topluluk yarattı ki, o endişenin sanatçıların sahne kıyafetlerinden kadınların gülüşlerine kadar giden müdahalelerden kaynaklanan ciddi bir temeli var.

***

Muhafazakârı da seküleri de, Türkiye’nin üreticileri üretememenin tüketicileri de tüketememenin, acıları içinde kıvranıyor! Muhafazakârı ve seküleriyle “halk” dediğimiz kitleyle bütünleşmenin yolu, onların üretim ve tüketim süreçlerindeki sorunlarına çözüm getiren politikalar geliştirmekten geçiyor.

Çarşaf sarmalına girdiğinizde, Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan da olabileceğiniz bir yola girmiş oluyorsunuz!