Kahvaltının bitmesiyle pazarın açılacağı saat arasında geçecek zaman bellidir, o saate kadar her şey hallolur ve pazar açılır

Çarşamba Pazarı müzikali

> KEMAL CAN KAYAR kemalkyr@gmail.com

Evimin önüne her Çarşamba pazar kurulur. Pazarcılar geldiğinde güneş daha doğmamış, yaprakların üzerindeki çiğ kalkmamıştır. Bu saatlerde, çığlık atan kargalar ve gecenin böğründen gelen sarhoş nidaları pazarın kurulduğu caddeyi terk edilmiş bir memlekete benzetir. Üzeri ezilmiş meyve kurusuyla kaplı, pazarcı kamyonları tozlarını döke döke caddeye girdiklerinde kimi insan uykusundan uyanır da kamyon motorlarının sesini dinler. Motorlar susunca, kamyonların kasalarından sessiz sessiz indirilen malzemeler önceki günden getirilmiş pazar tezgâhlarının üzerine istiflenir.

Tezgâhlar hazır olup -akşam değişecek- fiyatların yazılı olduğu tahta saplı kâğıtlar meyvelerin arasına dikilmeden önce pazarın en büyük ritüeli başlar. Bu ayin gibi geçen ritüel Halil İbrahim sofrasına taş çıkaracak pazarcı kahvaltısıdır. Yorgun bitecek gün öncesi herkesin kendi ürününü getirdiği bereketli kahvaltı sofrasında yok yoktur; domatesçi domates, peynirci peynir, zeytinci zeytin, üzüm, biber, katmer, badem, herkes ne satıyorsa onu getirir.
Kahvaltının bitmesiyle pazarın açılacağı saat arasında geçecek zaman bellidir, o saate kadar her şey hallolur ve pazar açılır. Pazarın ilk misafirleri, burayı bir özgürlük alanı olarak gören orta yaş üstü ev kadınlarıdır. Onlar da gelince bu müzikalin bütün başrol oyuncuları yerini almıştır: Bıçağının ucundaki İzmir tulumunu emekli bir öğretmene beğendirmeye çalışan peynirci, iple tezgâhın üstünden sarkan taklit ayakkabıların arasında kaybolan ayakkabıcı, yeni leopar desenli sutyenlerini öven çamaşırcı, mavi bidonlara doldurduğu turşularına maşrapayla acı su döken turşucu, otuz sene önceden kalmış gürültülü makinesiyle kahve çekirdeklerini öğütüp taze kahve çeken aktar, en yeni pop şarkılarıyla sivri bibere beste yapan biberci, önündeki bulanık suya daldırdığı maydanozla tezgâhını ıslayan yeşillikçi hepsi bu müzikalin başrol oyuncularıdır. Bir de öğlene doğru gelen bu müzikalin yan rolleri vardır, işte bence rollerini en güzel onlar oynar. Ben de sizin için onların sesine kulak verdim.


Paçavracı Teyze: Sadece unutulan değildir paçavra. Hepsi tanıktır hatırlanan bir aşka. Sağda solda bulduğum kumaşları toplarım. Sonra olmayacak paralara satarım. En ucuzu yirmi beş kuruştur, en pahalısı bir lira. Kızım öldüğünden beri bu tezgâh burada. Herkes samanlıkta iğne arar gibi karıştırır. Beğendiği bir şey çıkmayınca burun kıvırır. İşine yarayan ya eteğinin boyunu uzatır, ya ceketine yama yaptırır. Şimdi bütün apartman imza toplamakta, beni attırmak için. “Paçavralar kötü kokuyor”muş efendim.

Kaçak sigaracı: Baskına karşı hep tetikteyim. Zabıtaların yolunu gözlemekteyim. İşimiz zor prestige’in adı oldu terörist sigarası. Üzerimize yapıştı anarşist yaftası. Şu ıspanakçıyı görüyor musun, işte o ispiyoncu. On liran varsa kurtarırsın, zabıtaların alayı komisyoncu.

Limonatacı: Aşk acısıyla yananlara li-mo-na-ta, diye bağırırım güzel oldu mu hava. İlgi çekiyor diye Polat Alemdar çıkartmaları yapıştırdım arabama. Eskiden doluydu arabanın üstü yarı çıplak Zeyna. Benim en büyük özelliğim bozuk parayı havada kapmam. Plastik kabıma nişan alırlar tezgâhın arkasından.

Yumurtacı: Çatalca’dan yüklenirim yumurtamı-sütümü pazartesi şafak sökerken. Bağcılar, Şirinevler pazarlarında beklerler beni, içim rahattır Çatalca’ya dönerken. Önemli değildir taşınan yumurtanın kırılması. Bence dikkat etmemiz gereken kalp kırılması.

Korsan kitapçı: Bütün sermayem şu yolunda gitmeyen evlilikler. Aşk romanı için her Çarşamba kadınlar sıraya girerler. Korsan kitabın ne olduğunu bilmez zabıtalar. Kültür bakanlığı logosunu görünce susarlar. Kitapların yapılır Topkapı’da baskısı. İşler yolunda gider olmazsa polis baskını.

• • •
Her şey bittiği zaman süpürgelerini ağır ağır savuran belediye işçileri çıkar sahneye. Onların ayaklarının dibinde pazarcılardan kalan çıkma meyveleri ayıklayan insanlar vardır. Bu görüntü hüzünden çok acıya yakındır. Çünkü, onlar bir daha hiç gelmeyecek gibi giderler. Pazarcılar güzel insanlardır bir de bizi sürekli terk etmeseler.