çArşı iddianamesinin üzerinde çok durulması gerek

çArşı iddianamesinin üzerinde çok durulması gerek. Çünkü bu iddianamenin altında sadece savcının imzası yok. Benzer operasyonel iddianameleri (Ergenekon türevi iddianameler, Casusluk, Odatv, KCK, Balyoz, Devrimci Karargah, vs.) beraberce alkışlayıp açık hukuk cinayetlerini meşrulaştıran yazar çizer takımı ve tabii ki iktidarın imzası var bu iddianamenin altında. Adeta “dönemin Başbakanının” ve adamlarının Gezi Direnişi’nin darbe olduğu ve arkasında CHP, 3.Havaalanı’na karşı çıkan Almanlar, telekineziciler, Zellocular, dış güçler, faiz / vaiz lobisi gibi hezeyana varan saçmalamalarının ruhu sinmiş. Darbeci alternatiflerinden çArşı’da karar kılmışlar. O çArşı ki “çArşı darbeye karşı” sloganıyla ortaya çıkmıştı. Böyle bir davaya ihtiyaçları vardı. Çünkü “Gezinin hayaleti” hâlâ korkutuyor onları. Topyekûn kriminalize etmeliler ki insanların dayanışmasını kırsınlar. “Camide içki ve başörtülü bacıya saldırı” hikâyeleri ellerinde patladı. Değişik illerde açılan davalar ise dayanışmayı artırdı.O kadar darbe iddiası olunca bir davaya da ihtiyaç oldu. Ve darbeciyi buldular: çArşı!

Tam burada “vaiz lobisi” için uzun bir parantez açalım; Cemaatle AKP gerilimi artıp saflar netleşince, tarafını AKP den yana seçen bazıları Gezi’nin arkasında -özellikle polis şiddeti ve tutuklanmama kararlarının arkasında- Fethullahçı polis ve yargı mensuplarının olduğunu iddia ettiler. Hem de kısa süre önce “nasıl et ve tırnak bir birinden ayrılmazsa, Cemaat ve AKP de ayrılmaz” derken! Oysa nasıl ki Ergenekon türevi davalarda birlikte hareket ettilerse, Gezi’de de suç ortağıydılar. İşte Fethullah Gülen’in bakışı: “kimler o çocuklar? Kimler o sokaklarda mantıksızca hareket edenler? Hak davası değil o. Hak davası olsa, bir yerde toplanırlar duygularını dile getirirler, ifade ederler orada efendice, insanca, eğitim görmüş insanca, ayrılır giderler...demek ki, aslında biz bize etmişiz...böyle nesebi gayr-i sahih bir kısım hadiseler ve onu temsil eden bir kısım nesiller oluşuyor...” (www.herkul.org) . Yani “dönemin Başbakanından” çok farklı değil Gezi’ye bakışı.

Eğer kavga başlamasaydı muhtemelen iddianameyi paralelci diye sürülen savcılardan birisi yazacaktı. Belki de -ne belkisi eminim- Ergenekon’a bağlayacaklardı. Mantıksız mı? Hangi davada mantık aradılar ki!

Darbeci çArşı’ya dönelim. Bu iddianame çok önemli demiştim. Çünkü, daha önceki hukuk cinayetleri açıkça ortada iken, kullanıldıklarını kandırıldıklarını iddia edenler şimdi benzer bir fonksiyon üstlenmeye başladılar. Daha iddianame aleniyet kazanmadan, Kanal kanal, köşe köşe çArşı’nın darbeci olduğunu anlatıyorlar. Hem de aynı kalemler, cemaat yargısının işlediği cinayetlerdeki rollerini unutturmaya çalışıp, Ergenekon türevi davalarda rol alan polislerin ve hâkim ve savcıların hukuksuzluklarını anlatıyorlar. Anlatsınlar, anlatmalılar da. Yanlıştan ayrılana ne denilebilir ki? Ama ne hikmetse şu “kandırılma ve kullanılma mekanizmasını” hiç detaylandırmıyorlar.

Manipülatif bilgiler nasıl geldi? Gizli tanık ifadeleri nasıl servis edildi? Ortak manşetler nasıl atıldı? Hukuksuzlukları anlatanları hiç mi duymadılar? Dava dosyalarını hiç mi okumadılar?

Şimdi aynısını çArşı için yapıyorlar. Bakalım önümüzdeki günlerde hangileri gene “kandırıldık” diyecek.

Bu iddianame ve bu süreçteki benzeri davaların (hatta bazı takipsizlik kararlarının) asıl önemi HSYK seçimleriyle ilgili yürüyen kavgaya dair gösterdikleridir. AKP lilerin ve Adalet eski bakanının tanımlamasıyla, Pensilvanya’ daki “zatın” emrindeki yargının performansını acı tecrübelerle gördük. Halen görüyoruz. Çankayada’kinin emrinde olacak yargının ipuçlarını ise, çArşı iddianamesinde, 25 Aralık takipsizliğinde, önleyici gözaltılara yol vermelerinde görebilirsiniz. Yargıyı sıkıştırmak istedikleri cemaat-hükümet seçenekleri, iki çeteden birini tercih etmektir.

Bitirirken, Gezi direnişi boyunca sokaklarda dayanışma içinde olan taraftar gruplarını, sol açık’ı, KaraKızıl’ı, Tek Yumruk’u, özellikle de dönemin valisinin bıyıklarını “dün büken” Adana Demirspor taraftarını bu dava için “hepimiz çArşıyız” demeye çağırıyorum.