Beşiktaşlıyım ama futboldan anlamam

Çarşı taraf

Beşiktaşlıyım ama futboldan anlamam. Çocukken bir 23 Nisan gösterisi için İnönü Stadyumu’nda dans etmiştim. Stat Beşiktaş’ın stadıymış diye Beşiktaşlı oldum. En son izlediğim Beşiktaş maçında Alpay oynuyordu diyeyim, siz futbolla bağımı hesap edin. Sonrasında da bir maçı başından sonuna izlemişliğim yok. Bulunduğum mekânda maç yayınlanıyorsa da sırtımı dönüp oturuyorum. Spor sayfası okumam, spor muhabbeti yapıldığında sıkılırım... Bir futbol muhabbetinin içine düştüysem “Abi madem Aykut Kocaman Fenerbahçe’den ayrılacaktı o zaman Alex niye gitti?” der, futbol için kendime göre geçer akçe bir laf söylediğimi sanarak kenara çekilirim. O lafı da bir arkadaştan duymuştum zaten.

Futbola değilse de futbol takımı taraftarlığına- taraftarlarına Gezi’yle ısındım. Gezi’yle beraber Beşiktaşlı olmaktan ziyade Çarşılı olduk çoğumuz. Ben de futbol ilgisi açısından düşük profilli taraftar olarak bu taraftar grubuna gönül düşürenlerdenim. Günün birinde ucundan köşesinden futbol geçen bir yazı yazacağım aklımın ucundan geçmezdi, zira konu futbol olunca, ben hep taca çıkmış topum.

Bu hafta Çarşı ile ilgili bir darbe davası gündeme oturdu. Terör Savcılığı’nın hazırlayıp İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderdiği iddianamedeki 35 şüpheli cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye çalışmakla suçlandı. Vay arkadaş, futbol gerçekten sadece futbol değilmiş!

Terör savcısının hazırladığı iddianamede 9 polis şikâyetçi olarak yer almış. Çarşı Grubu liderleri silahlı terör örgütü kurmakla suçlanıyor.

Gezi sürecinde silahla insan öldüren polisler Çarşı’dan şikayetçi olmuş. Silahlı örgüt!

Biz Çarşı’yı polisin vurduğu Berkin için hastanede nöbet bekler, ailesine destek verirken hatırlıyoruz oysa…

Çocuklarımızı vuranlar hâlâ yargılanmaz, yahut hafif cezalarla kurtulurken; Ethem Sarısülük’ün katilinin cezası 7 yıla indirilirken, Çarşılılar için ağırlaştırılmış müebbet isteniyor…

Belki paranoyakça ama ortada Torunlar inşaatta gerçekleşen işçi katliamı varken bu kadar gayrı ciddi bir iddianamenin gündeme gelmesi konu değiştirme çabası kokuyor. Torunlar inşaattaki iş cinayetiyle aynı hafta, suçlarından dolayı yargılanması gerekenler gölgeleştirilip, “o değil de şu”, “asıl şunun ihmalkârlığı var” diye kabahat kaptan kaba aktarılıp toplum gözünde soğutulmaya çalışılırken önümüze Çarşı’yla ilgili dava geliyor.

Polis teşkilatının kimi üyeleri devlet söylemiyle “şehit” yakınlarına gaz sıkarken başka üyeleri Çarşı’yı darbecilikle suçlamış. AVM uğruna ev-ocak yıkan, yıkanları koruyan, Çarşı’yı ne bilsin!

Şu da aklımıza takılmıyor değil; Çarşı darbeciyse geçen yılki ‘Hüloooğ’lu RTE Kazlıçeşme mitinginde- Çarşı’nın anarşist a’sıyla değil dünyanın en ‘sempatik’ fontlarıyla- pankartı açılan ‘yeni Çarşı’ mıydı acep?

İddiayı hazırlayan savcıların hükümetin gücüne güveni ne kadar düşükse artık, bir taraftar grubunun bile onu yıkabileceğine ihtimal veriyor. Sanırım iddiayı ciddiye alan tek taraf iddianın sahipleri. Konuyla ilgili ünlemsiz, ‘yok artık’sız, mizahsız bir yoruma henüz rastlamadım. İddianame, yargı mekanizmasının işleyişini parodileştirmekten başka bir şeye hizmet etmedi.

Çarşı Grubu lideri mahkeme günü için tüm takımların taraftarlarını kendi formalarının renkleriyle desteğe çağırmış. Tıpkı tüm taraftarların yan yana kendi tuttukları takımın formalarıyla Gezi’ye girdiği gün gibi bir güzellik olacak. Yine bir çirkinlik teşebbüsü vesilesiyle…

Evet Çarşı Gezi’deydi, bizim gibi. Sokağa çıkmıştı, katili olan Ahmet Şahbaz’ın şikâyeti üzerine ailesi hakkında kasten adam yaralama ve hakaret davası açılan Ethem Sarısülük gibi. Annesinin yüreği evlat acısına ve mahkeme koridorlarında yaşadıklarına dayanmayan Mehmet Ayvalıtaş gibi. Elinde “Diren Ali İsmail Korkmaz, Antakya halkı seninle” pankartı tutan Ahmet Atakan gibi… Güzelliğimiz yargılanamaz.

Çarşı iddianamesinde şikâyetçi olarak yer alan polis de sokağa çıkmıştı. Gezi’de bize gaz sıkanlar gibi, kardeşlerimizi öldürenler gibi, Torunlar İnşaat önüne ambulanstan önce varanlar gibi…

Futboldan anlamayabiliriz, yahut kombine bilet sahibi olabiliriz, başka takımın taraftarı olabiliriz. Ama sokakta kimin yanında duracağımız çok net! “Kitleleri uyutmak için 3 f” mantığı çoğumuz için Çarşı’yla birlikte yıkıldı. Futbol’un f’siyle bir derdimiz yok ama faşizmin f’sine, hatta a’sından z’sine hizmet edenler, Çarşı’yı yargılayamaz.