‘Yabancı casus’ iddiasıyla yakalanan pek çok isim serbest bırakıldı. Uydurma casusluk suçlamasıyla hapsedilen Osman Kavala kadar hapis yatmadılar. Peki, ‘BAE casusu’ denilen kişinin geçen hafta tahliye edilmesi Sedat Peker’in iadesi için pazarlıklarda ne anlama geliyor? İşte casus oyunları...

Casus oyunları

Hepimiz gördük:

Gezi Davası’nda beraat eden Osman Kavala, Silivri Cezaevi’nde eşyalarını toplarken ‘Casusluk’ suçlamasıyla yeniden tutuklanmış ve hapisten çıkması engellenmişti.

Osman Kavala’ya ‘casus’ demenin ‘Türkiye’de yargı bağımsızdır’ demek kadar absürt olduğu malum. İddianamede casusluk faaliyetine dair ne bir delil ne de bağlantı var.

Ama gerçek kimin umurunda…

10 büyükelçinin mektubuna karşı ‘istenmeyen şahıs’ hamlesinden dönüşün hızı ölçülemedi ama fatura yine Osman Kavala’ya çıktı.

Ne de olsa bin 462 gündür tutuklu, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı Osman Kavala’nın üzerinde tepinmek çok kolay.

Peki…

Sahte casus tiyatrosunda dünyaya meydan okuyan lider pozlarına bürünenler, gerçek casusluk suçlamalarında neler yaptı.

Birkaç örneğe bakalım…

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Bu can bu bedende, bu fakir görevde olduğu sürece o teröristi alamazsınız” dediği Rahip Brunson’ın nasıl serbest bırakıldığını uzun anlatmaya gerek yok herhalde. ‘Casus Papaz’ dedikleri Rahip Brunson, özel jet ile ABD’ye uğurlanmıştı.

RUS CASUSLAR İADE EDİLDİ

Tarih: 1 Kasım 2015.

Çeçen komutan Abdulvahid Edelgiriev, Başakşehir’deki evinden çıktıktan sonra saldırıya uğradı. Silahı tutukluk yapan tetikçi, kama ile Edelgiriev’i boğazını keserek öldürdü. Cinayetin keşif, araç temini dahil tüm hazırlıklarını yapan iki Rus casus Lurii Anisimov (52) ve Aleksandr Smirnov (55) 6 ay sonra, 4 Nisan 2016’da yakalandı. İki Rus casusun, 2000-2015 yılları arasında toplam 7 Çeçen’in öldürüldüğü olaylardan hemen önce İstanbul’a sahte kimliklerle giriş yaptığı, öncü ekipte yer aldıkları tespit edildi. İddianamede ‘askeri casusluk’, ‘cinayete yardım’ gibi suçlamalar vardı. 2 Rus, 24 Ekim 2017’de serbest bırakıldı ve Rusya’ya iade edildi. İki Kırımlı siyasetçiyle takas edildikleri öne sürüldü. Elbette bu; ölçülü bir anlaşma olmazdı.

CİNAYETTEKİ CASUS BIRAKILDI

Tarih: 14 Kasım 2019.

İranlı muhalif Mesut Mevlevi Vardanjani, İstanbul Şişli’de silahla vurularak öldürüldü. İran Savunma Bakanlığı’nda insansız hava araçları, siber saldırılar konusunda mühendis olarak çalışan Vardanjani, Türkiye’ye kaçmıştı ve sosyal medyada Devrim Muhafızları hakkında skandal bilgiler yayınlıyordu. Cinayeti İranlı uyuşturucu baronu Zindaşti’nin adamı Abdulvahap Koçak’ın işlediği öne sürüldü. Vardanjani’ye tuzağı kuran İranlı Ali Esfanjani ise İran’a kaçırılmıştı. Bu kişiye İran İstanbul Başkonsolosluğu çalışanı Reza Nasırzade’nin sahte belgeler temin ettiği belirlendi ve yurtdışına çıkarken tutuklandı. Yandaş medyada Nasırzade’nin casusluk faaliyeti manşetlerden düşmemişti. Ancak 1 Nisan 2021’de savcı, İran’ın Türkiye’ye notalar gönderdiğini belirterek Reza Nasırzade’yi re’sen tahliye etti. Serbest bırakılıp İran’a gittikten sonra hazırlanan iddianamede Reza Nasırzade 2 numaralı sanıktı ve ‘cinayete azmettirmek’ten ağırlaştırılmış müebbet hapsi istendi.

BAE AJANI TAHLİYE EDİLDİ

Tarih: 21 Ekim 2020.

Sakarya’da MİT ve emniyetin ortak operasyonuyla gözaltına alınan Filistin asıllı Ürdün vatandaşı Ahmed Mahmoud Ayesh Al Astal, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) casusu olduğu suçlamasıyla tutuklandı. Uzun yıllar BAE’de gazetecilik yapan Al Astal, Müslüman Kardeşler örgütüne yakın görünüyordu. 2013 yılında Türkiye’ye gelmiş ve Anadolu Ajansı dahil pek çok kurumda çalışmıştı. Yandaş medyada çok geniş işlenen haberlerde Al Astal’ın Sakarya’da Müslüman Kardeşler’in toplantılarına katıldığı ve bilgileri BAE’ye ilettiği anlatılıyordu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, BAE’yi 15 Temmuz Darbe Girişimi’nin finansörü olarak suçladığı, yandaş medyanın manşetlerden BAE’ye ağır sözler sarf ettiği günlerdi.

Ancak BAE’deki Sedat Peker’in devlet-mafya-siyaset üçgeni ifşalarından sonra iki ülke arasındaki ilişkiler birden yumuşamaya başladı. Artık Cumhurbaşkanı Erdoğan, BAE ile ilişkilerin düzelmeye başlamasını ‘müjde’ olarak duyuruyordu. 31 Ağustos 2021 günü Erdoğan, BAE Abu Dabi Veliaht Prensi Muhammed bin Zayed el Nahyan ile telefon görüşmesi yaptı. İlişkilerin güçlendirilmesi konuşulmuştu. Perde arkasında Sedat Peker’in iadesi için pazarlıklar yapıldığı iddiaları gündeme geldi.

Fatih Altaylı, 4 Eylül 2021’de ‘Takas’ başlıklı yazısında Türkiye’nin Sedat Peker’in iadesi karşılığında BAE casusu Al Astal’ı serbest bırakmayı teklif ettiğini anlattı. Altaylı, adını açıklamadığı kaynağa dayandırdığı haberde BAE’nin henüz yanıt vermediğini ancak Türkiye’nin olumlu bir cevap beklediğini yazmıştı.

Yandaş medyanın aylarca gündemde tuttuğu, manşetlere taşıdığı BAE casusu Al Astal, tutuklanmasından bir yıl sonra, geçen hafta sessiz sedasız tahliye edildi.

Özetle; Türkiye’de yakalanan ve ‘yabancı casus’ denilen bu kişilerin hiçbiri, Osman Kavala’nın yarısı kadar bile hapis yatmadı. Osman Kavala da gerçekten casus olsa herhalde çoktan özgürlüğüne kavuşmuştu.

***

SEDAT PEKER’İN İADESİ İÇİN Mİ?

Peki…

BAE casusu olduğu iddia edilen Al Astal’ın serbest bırakılması, Sedat Peker’in Türkiye’ye iadesinin bir adımı mı?

Takasta kural; eşit değerde olanların alınıp verilmesidir.

BAE’nin küçük bilgiler toplayan Al Astal karşılığında Sedat Peker gibi Türkiye’de iktidarın büyük skandallarını ortaya koyan bir ismi iade etmesi mantıklı bir senaryo değil.

Acaba bu tahliye; Sedat Peker’in video çekmesinin, siyasiler hakkında tweet atmasının yasaklanmasına karşılık atılan adımlardan biri mi?

Belki de…

Bu tahliye; BAE’ye Sedat Peker karşılığında verilecek imtiyazların, ballı ihalelerin, devasa varlıkların aperatifidir.

Ne kadar acı…

Sedat Peker’in ifşaları, Türkiye’nin sokulduğu bataklıktan kurtarılması için bir fırsatken siyasal iktidarın onu susturmasını seyrediyoruz. Bu ülke insanının kaynakları yine o insanların bataklığın içinde bırakılması için pazarlanıyor.

Tek adam rejimi tam olarak bu anlama geliyor…

Hiçbir casusun yapamayacağı kötülük, Türkiye’ye yapılıyor.