AKP Genel Başkanı yine konuştu ve tam da “Bunların lümpen mahalle kabadayılarından faydaları yoktur” bozuk cümlesinin hemen ardından şöyle dedi:

“AKM için de çok bağırdı Geziciler. İstediğiniz kadar bağırın ÇATLAYIN PATLAYIN yıktık. Aynı şeyi Ankara’da yaptık.”
“Aynı şeyi Ankara’da yaptık” cümlesinin devamını da şöyle getirebilirdi elbette:

İstediğiniz kadar bağırın çatlayın patlayın AYM’yi yıktık.

İstediğiniz kadar bağırın çatlayın patlayın TBMM’yi yıktık.

İstediğiniz kadar bağırın çatlayın patlayın MEB’i yıktık.

İstediğiniz kadar bağırın çatlayın patlayın TC’yi yıktık.

Velhasıl, yıktı perdeyi eyledi viran…

(Bu son cümle Karagöz ve Hacivat gölge oyununun ünlü repliğidir. Zamane gençleri bilmez, internetten aktarayım, bu oyunda fasıl bölümünde tiplemeler sırayla sahneye gelir. Olay içinden çıkılamayacak kadar çapraşık hale geldiğinde ise Tuzsuz Deli Bekir sahneye inerek kaba kuvvetle olayı çözer. Bunun üzerine Hacivat “Hoş olsun külhani yıktın perdeyi eyledin viran / Varayım sahibine haber vereyim heman” diyerek seyirciyi selamlar ve çıkar.)

Şüphesiz bu türden ve her türden yıkımın küresel aktörü de var. ABD Reisi Trump da ha bire yıkıp duruyor. O da gezegeni OHAL ile yönetmeye kalkışıyor. Üstüne “çatlayın patlayın” diye o da nispet yapıyor. Emperyalistliği de adeta oyuna, show business’e çevirdi. Bakın işte bir yandan yerli ve milli Reis ile telefon trafiğini sürdürüyor, ama o sırada CIA Başkanı Mike Pompeo’yu Dışişleri Bakanı yapıyor. O Pompeo ki, 15 Temmuz Darbe Girişimi sırasında Türkiye’den “totaliter İslamcı diktatörlük’ diye söz etmişti. Dahası, yeni Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton, geçen günlerdeki konuşmasında “Asıl endişe kaynağı ise Türkiye’de İslamcı devletin temellerini atan Erdoğan” ifadelerini kullanıyor. O Bolton ki, 15 Temmuz’da darbecileri desteklemişti. Bolton şimdi de Türkiye’ye karşı daha baskıcı olmaları gerektiğini, zira Erdoğan’ın “çok tehlikeli bir oyun oynadığını” söylüyor. “Erdoğan İstanbul Belediye Başkanı iken ‘Demokrasi bir tramvaydır, gittiğimiz yere kadar gider, orada ineriz’ demişti. Korkarım ki artık tramvaydan iniyor” diye vurguluyor. Tramvaydan indiği durakta da kendi Reisi onu kucaklıyor.

Dün 1 Nisan idi. Dikkat ettim hiç öyle eskisi gibi şen şakrak 1 Nisan şakaları yoktu. Şimdi zaten her gün Reis Şakaları yapılıyor. Çünkü her gün her boy Reis tarafından kandırılıyoruz, her gün “yok artık” dedirten şeyleri yaşıyoruz.

Mesela Rusya’nın Reisi Putin çok mu farklı? O da Moskova’da Trump ile füze yarıştırıyor. 1 Nisan şakası gibi ama, gençliğinde mutlaka “Komünistler Moskova’ya” sloganı atmış olan yerli ve milli Reis’in şeriatçıları şimdi Moskova’dalar. Reis şeriatçılarını müttefiki Moskova’ya gönderip komünistleri üniversitelerimizde okutmayacağını haykırıyor.
Velhasıl Reisler yıktılar perdeyi eylediler viran…

Ama o perde de yıkılsın zaten! Kadınları TBMM’deki sahnede bile görmeye tahammül edemeyenlerin o sahne perdesi yıkılsın. Sahnesinde Reisler rol kestikçe bizlere sadece uysal seyircilik reva görenlerin perdesi yıkılsın.
Hani Hacivat “Hoş olsun külhani yıktın perdeyi eyledin viran / Varayım sahibine haber vereyim heman” diyor ya, bu memleketin sahibi bizleriz. Haberimiz var.

Varsın sadece alkış beklesinler. Yuhalayanlara çatlayın patlayın desinler. Yetmesin, Ortadoğu’yu çatlatsınlar ve patlatsınlar. Ve zannetsinler ki hep kazanıyorlar ve hep kazanacaklar.

Biz yenilmedik ki, bizi yenemezler ki, yenilmedik sadece henüz kazanmadık, ama mutlaka kazanacağız.

Diyor ki “AKM için de çok bağırdı Geziciler. İstediğiniz kadar bağırın çatlayın patlayın yıktık.”

Çatlamayız ama patlayabiliriz. Gezi de bir toplumsal patlama değil miydi?