Sabah gazetenizi elinize aldınız ve bu yazıyı okumaya başladınız. Şimdi burada durun ve önce kendinize bir bardak çay doldurun. Tamam, şimdi devam edebilirsiniz. Bu yazıyı okurken de çayınızdan arada bir yudum alın.

Çay hepimizin sevdiği bir içecektir. Güne ilk başladığımız şeydir. Tanımlamalarımız “tavşankanı” gibi biraz vahşice de olsa, pek çoğumuzun çaya dair tercihleri vardır. Kimimiz çay yaprakları üzerine kaynar su dökerek demlerken, kimilerimiz ise porselen demliğin vazgeçilmez olduğunu düşünür. Her nasıl demliyor olsak da, tercihlerimiz farklılaşsa da sonuçta içilen bir, belki iki bardak çaydır. Fazla da abartmamak gerekir, değil mi?

Evet, iyi çay yapmak önemlidir. Herkes yapamaz. Ama sonuçta yapılan iş çay demlemektir. Öyle âlemi cihan olmak da gerekmiyor.

Bütün bunları neden yazdım? Hafta başında Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş belediyede on bin lira maaş alan çaycıların olduğunu söyledi de ondan.

Asgari ücretin 2020 lira olduğu, işsiz sayısının yedi milyonu geçtiği bir ülkede çay demleyen adama on bin lira ödenmesi tabi ki haber değeri taşır.

Fakat burada sorun sadece çaycıya ödenen maaşla ilgi değildir. O maaşı ödeme “gücünü” kendisinde gören zihniyetle ilgili sorun var. Çünkü biliyor ki yaptığı harcamaların, ödediği maaşların hesabını soracak bir sistem mevcut değildir. İstediği kişiye istediği ödemeyi yapmasına imkân veren bir sistem kurduklarından emindir.

Aslında çaycıya ödenen on bin lira maaş ile yandaş müteahhitlere verilen milyarlarca dolarlık işler arasında bir fark yoktur. Sonuçta onlar bağlantılarının gücünden yararlanıyorlar. Kimileri Kamu Özel İşbirliği (KÖİ) adı altında, kimiler başka şekillerde kamudan işler alıyorlar. Güçlü olan milyar dolarlık ihaleler alırken daha az güçlü olan çay demleyerek on bin lira alıyor. Niyette ve yöntemde fark yok. Sizin benim paramızı hak etmedikleri bir şekilde almanın yollarını bulmuşlar. Tamam, onlar yolunu bulmuşlar da bütün bu harcamalar size artan bütçe açıkları, bunları finanse etmek için artan vergiler olarak dönüyor. Üstelik size çıkarılacak bu vergileri ödeyecek gücünüz de yok. Vergiyi ödeme imkânınız yoksa da merak etmeyin. Yakında çaya yeni bir zam gelir. Nasıl olsa çay alacaksınız. Alırken ödeyeceğiniz yüksek fiyatla belediyenin çaycısını da bir şekilde finanse edeceğinizi düşünün.

Bu yazıyı yazarken bir taraftan dolar kurunun ne durumda olduğuna bakıyorum, diğer taraftan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasını dinliyorum. Dolar şu an 5,90’a dayanmış durumda. Cumhurbaşkanı da AB ülkelerine “kapıları açarım” diyor. Hemen “ben de giderim” diye heveslenmeyin. Suriyeli mültecilere açabilirmiş. Zaten gitseniz bile burada içtiğiniz çayı gideceğiniz yerde bulamazsınız.

Siz yine çayınızdan bir yudum alın. Ben öyle yapıyorum. Afiyet olsun.