Ramazanın yoğun dinsel havası beni de etkilemiş olmalı ki, son bir ayda normal okumalarımın arasına dinle ilgili çok sayıda kitap sıkıştırdım.

Ramazanın yoğun dinsel havası beni de etkilemiş olmalı ki, son bir ayda normal okumalarımın arasına dinle ilgili çok sayıda kitap sıkıştırdım. İlhan Arsel'in Kuran'ın Eleştirisi, Tevrat ve İncil'in Eleştirisi; Turan Dursun'un yazdığı Müslümanlık ve Nurculuk gibi, her biri bugün tanık olduğumuz düşmanlıkların, nefret söylemlerinin ve katliamların çıkış noktalarını anlamak açısından çok değerli metinler okudum. Mesela İlhan Arsel'in kitaplarında IŞİD adlı teröristlerle İsrail adlı terörist devletin aslında nasıl aynı kaynaktan doğduğunu görebilirsiniz. Turan Dursun'un dudak uçuklatan kitabı Müslümanlık ve Nurculuk sayesinde, nezarethanedeyken peygamberin kendilerini ziyaret ettiğini söyleyen Fethullahçı polisin zihninin nasıl şekillendiğini daha iyi anlamak mümkün oluyor. Arif Tekin’in müthiş kitabı Hz Muhammed’in Ölümü‘nde İslam tarihinin çok acayip bilinmezleriyle karşılaşıyorsunuz –şöyle bir cümleyle başlayan kitabın ne kadar heyecanlı olduğu tahmin edersiniz: “Bu çalışmamda Hz. Muhammed'in en yakın çevresi tarafından iktidar hırsı yüzünden nasıl bir siyasi cinayete kurban gittiğini anlatmaya çalışacağım.”

Ama benim için bu okumaların zirve noktası, ülkenin özellikle son 10 yılda içine sürüklendiği bataklığı net biçimde gösteren Dünya ve Kubbesi adlı metindi. Ebu Muaz müstearıyla yazan S. Erdoğmuş’un internette yayımladığı 2012 tarihli bu kitapçık ayet ve hadislerden yola çıkarak dünyanın yuvarlak değil düz olduğunu, Güneş ve Ay’ın onun çevresinde döndüğünü, bunlar Kuran’da böyle geçtiği için bu bilgileri reddedenin kafir olacağını öne sürüyor. Eh, 21. yüzyılda böyle bir argümantasyonla yazılan her metinden bekleneceği gibi, ortaya şu tür fantastik-ötesi ifadeler çıkıyor: “Derim ki, bu ve diğer ayetlerin zahiri dünyanın yayılmış olduğuna, satıh şeklinde olduğuna açıkça delalet etmektedir. Peki dünyanın küre şeklinde olduğuna dair yorumlamalara ve zorlamalara iten sebep nedir? Dünyanın küre şeklinde olduğunu bildiren ayet mi yoksa bir hadis mi var ki bu zorlamalara gidilmektedir? Bunun sebebi, kafirlerin ve felsefecilerin dünyanın top gibi yuvarlak olduğuna dair açıklamalarıyla kafalarının karışmış olmasıdır. Allah en iyi bilendir”

Ya da: “Bu deliller, ayın hilal şekline geldiğinde, ay ile güneş arasına dünyanın girmesi sebebiyle güneşten aldığı ışığı kestiği iddiasını yalanlamaktadır. Nitekim dünyanın küre şeklinde olmadığı ve ayın bizzat ışık kaynağı olduğu daha önce geçmişti.” Veya: “Aziz ve alîm olan ve her şeye gücü yeten Allah Teâlâ’nın hikmeti eğer şu büyük gök cisimlerinin, dünyanın etrafında döndürmesini gerektiriyorsa ve bunda insanların faydası varsa bunu engelleyecek ne olabilir?”

Her türlü bilimsel bulguyu bir tarafa bırakıp basitçe ISS (Uluslararası Uzay İstasyonu), uydular ve alt yörüngeye çıkan diğer araçlardan çekilen fotoğraflardaki mavi küreyi soracak olanlara da cevap hazır: “Göklerin dışına çıkılıp da dünyanın fotoğrafını çektiğini iddia edenler yalancılardır.” Çünkü Allah bunu Rahman suresindeki şu ayetle yasaklamış: “Ey cin ve insan topluluğu! Eğer göklerin ve yerin yanlarından çıkıp kaçmaya gücünüz yeterse kaçın. Fakat gücünüz olmadıkça kaçamazsınız.”

Diyelim ki yıldızları nasıl okuyacağını bilen ilkçağ insanlarınınkinden bile daha ilkel bu düşüncelerin sahibi eğitimsiz bir molladır; o zaman buyrun bir de bunların profesör olanına bakın: “Güneşin dünyamızı aydınlatması, güneş ışınlarının dünyamızda bulunan gündüze çarpmasıyla olur. Yani o gündüz dediğimiz şey 24 saat vardır. Gece ve gündüz iki ayrı varlıktır; bizim gündüz dediğimiz vakitte gündüz öne geçer, gece dediğimiz vakitte de gece öne geçer.” (Prof. Dr. Abdülaziz Bayındır, “Güneş dünyamızı aydınlatırken uzay neden karanlıkta kalıyor?” sorusuna cevap olarak... youtube’da bulabilirsiniz.)

Bu sayede “Dünya aydınlanırken Türkiye neden karanlıkta kalıyor?” sorusunun cevabı da kendiliğinden ortaya çıkıyor: Düşünce gücüyle üretilip atmosfere salınan bonzai miktarı o kadar fazla ki, aydınlanmayla ilgili hiçbir şeyi geçirmiyor...

Düzeltme: Geçen hafta İzmir Narlıdere Dayanışması’nın Yavuz Bingöl Sanat Sokağı’nı Berkin Elvan Sokağı’na dönüştürmesine değinmiştim. DEÜ GSF’den Semih Çelenk şu mesajı gönderdi: “Sokağın ismi Berkin'in ölümünden hemen sonra, 11 Mart tarihinde GSF öğrencileri tarafından Berkin Elvan Sokak olarak değiştirilmişti. Narlıdere Dayanışması da bir fikrî takip yaparak, Yavuz Bingöl vakasından sonra o ismi bir kez daha tescil etti. Bu küçük ayrıntıyı belirtmekte yarar gördüm.”

Tüm medyanın gözünden kaçmış bu önemli detay için Semih Çelenk hocaya teşekkür ederim.