Almanlar Avrupa Kupası’nı ‘Cehalet Şampiyonası’ olarak adlandırdıklarında henüz elenmemişlerdi. Yani ortada kedinin uzanamadığı ciğere mundar demesi gibi bir durum yok.

Koronavirüs salgını ve özellikle büyük hızla yayıldığı tespit edilen delta varyantıyla ilgili tüm endişelere rağmen UEFA kupa maçlarında, Danimarka, Rusya, Macaristan ve en önemlisi İngiltere’deki stadyumlara onbinlerce izleyicinin doluşmasına izin veriyor. Bu durumun önümüzdeki dönemde beklenen ‘dördüncü dalga’nın tetikleyicisi olabileceğine yönelik ilk ipuçları da ortada. Son haberlere göre St. Petersburg’daki Danimarka-Finlandiya maçını izlemek üzere Rusya’ya gidip dönenler arasında çok sayıda korona vakası tespit edildi. Hem Danimarka’da, hem de Finlandiya’da virüsün yayılmasını önlemek için tedbir alınıyor ama belki de bunun için artık çok geç. Bu arada virüsün Rusya’da büyük hızla yayıldığı, son vakaların yüzde 90’ının delta varyantından kaynaklandığı açıklandı. Pandeminin başından bu yana en yüksek günlük ölüm vakası da (652 kişi) önceki gün tespit edildi. Ancak bağımsız gözlemciler gerçek rakamların çok daha fazla olduğunu bildiriyor.

Futbol popülizminin salgın tehdidini görmezden geldiğine dair endişeler, önceki gün Wembley Stadyumu’nda İngiltere ve Almanya arasında oynanan son 16 tur maçıyla daha da arttı. Tüm uyarılara rağmen stadyuma alınan 45 bin kişiyle ilgili görüntüler sanki salgın bitmiş, virüs tamamen kontrol altına alınmış mesajı veriyordu tüm dünyaya.

İngiltere milli takımı, stadyumu dolduran binlerce taraftarın da desteğiyle makus tarihlerini yenerek Almanya’yı turnuvadan eledi. 55 yıldır bu stadyumda oynanan her maçta Almanya’ya yenildikleri için 2-0’lık galibiyetin coşkusu, salgınla ilgili uyarı ve önlemleri tamamen sıfırladı.

Önümüzdeki günlerde aynı yerde üç maç daha var. 6 ve 7 Temmuz’da yarı final, 11 Temmuz’da da final karşılaşması olacak. UEFA’nın ve İngiliz yetkililerin final maçında stadyuma 65 bin izleyici alacağına dair söylentiler salgınla mücadele açısından büyük endişelere neden oluyor. Almanya engelini aşan İngiltere’nin taraflardan biri olma olasılığı oldukça yüksek. Özellikle bu durumda futbol popülizminin salgın tehlikesine baskın çıkacağı, stadyumlara alınacak izleyici sayısının azaltılması, maske-mesafe önlemlerine uyulması gibi beklentilere kimsenin kulak asmayacağı ortada.

Avrupa Birliği’nden yetkililer salgınla ilgili uyarıları dikkate almayan ülkeleri, onlara engel olmayan UEFA’yı ve tabii artık üyesi olmayan İngiltere’yi sorumsuzlukla suçluyor. Ama görülen o ki artık çok geç.

En sert suçlamalar da Almanya’dan geliyordu. Alman basınındaki turnuvaya yönelik ‘Cehalet Şampiyonası’ değerlendirmesi de Londra’daki yenilgiden çok önce yapılmıştı. Tüm aksaklıklara ve hatalara rağmen salgınla ilgili önlemler ve aşılama kampanyası açısından Avrupa’da en iyi durumda olan ülkelerin başında gelen Almanya milli takımının turnuvadan elenmesinin ardından tavrını daha da sertleştirmesi bekleniyor. Nitekim delta varyantının hızla yayıldığı İngiltere’den gelen turistlere kapılarını açan Portekiz’i ‘riskli ülke’ler arasına alınması bunun bir işareti.

Almanya turnuvayla ilgili önlemler açısından örnek tavrıyla da dikkat çekiyordu. Münih’teki Arena Stadyumu’nda oynanan turnuva maçlarına sıkı kontroller altında sadece 14 bin izleyici alındı. Bu sayı, stadyumun kapasitesinin yüzde 20’sine tekabül ediyor. İlk maçlardan gelen maske ve mesafe sınırlamalarına uyan izleyici görüntüleri de umut veriyordu. Ancak her iki takım açısından bir üst tura çıkabilmek için hayati önemi olan Almanya-Macaristan maçı ve Almanya’nın galibiyetinin ardından yaşananlar; sadece stadyumdaki değil, ülkenin birçok yerinden gelen coşkulu taraftar görüntüleri, futbol popülizminin burada da sınır tanımayacağı işaretleri taşıyordu. Almanya İngiltere’ye yenilmeyip, çeyrek finale çıksaydı futbol popülizmi burada da salgın tehlikesini sıfırlayabilirdi.

Almanya turnuvadan elendi ancak Münih’te bir maç daha oynanacak. Alman yetkililerin Wembley’e yönelttikleri eleştirilerin ardından 2 Temmuz’daki İtalya -Belçika karşılaşmasında daha da disiplinli olacaklarından kimsenin kuşkusu yok.

Sonuç belki de Almanya açısından iyi oldu. Artık kamuoyunun dikkati, bir süredir yavaşlama eğilimi gösteren aşı kampanyasına yönelebilir.

***

Almanya’nın elenmesiyle, 2018’deki Dünya Kupası hezimetinin ardından sürekli eleştirilen Joachim Löw’ün 16 yıllık teknik direktörlük dönemi de kapanmış oldu. Bu dönemde Almanya’ya bir dünya şampiyonluğu da kazandıran Löw’ün takımı yeniden zirveye taşıması zaten çok zordu. Löw, geride her şeye rağmen iyi futbol oynayarak kaybeden bir takım bırakarak çekilerek, yerini alacak ekibin işini kolaylaştırıyor.

Alman futbolunda yaşanan bu olumlu gelişme, birkaç ay sonra da politikada yaşanacak. Merkel de 16 yıldır sürdürdüğü başbakanlığı kendi isteğiyle bırakarak yeni bir başlangıç için haleflerinin önünü açacak.