Size Fransa’nın en garip adamını tanıştırmaktan memnuniyet duyarım. Gautier Serre... Bilinen adıyla Igorrr’dan bahsediyorum. Yaptığı müziği tanımlamak çok zor. Onu çekici kılan da tam olarak bu

Cehennemden çıkan çılgın Fransız

Domates çorbasına domates değil de patates koyduğunuzu düşünün. Ya da karnıyarığı kabaktan yapın. Hamburgeri sadece köfte olarak yediğinizi düşünün. Ve bütün bunlar size çok mantıklı gelsin. Brütal vokalsiz bir death metal, uzun gitar soloları olmayan thrash metal ya da ağlak olmayan Arabesk şarkıları düşünün. Olması imkansız gibi gelen pek çok şeyin olduğunu ve size gayet mantıklı geldiğini düşünün. İşte Igorrr böyle bir şey. Yan yana aynı cümlede kullandığınızda bile yüz ekşitebilecek müzikal türleri aynı şarkı içinde kullanıp ilgi çekici kılabilen bir kişi...

Klasik Rus ismi Igor’un 3 R ile yazıldığı bu müzisyen biraz değil fazlasıyla garip. Hatta yaptığı şey manyaklık. Akıl kaçırtıcı ve gerçek dışı. Bunun yanında çok doğru ve iyi hissettiriyor. Ama aynı zamanda gayet karamsar... Kendisi Igorrr mahlasını kullanan Gautier Serre adlı bir Fransız DJ. Tam bir deli. Metalci olduğu ve hatta grindcore/death metal tedrisatından geçtiği çok açık. Hakında bir şey okumadığım ilk anda bunu anladım. Anladığımız başka bir detay ise aynı zamanda Barok dönem klasiğine ve Balkan müziklerinden fazlasıyla etkilendiği. Grindcore’a özgü blast beat trampet/ride zil yürüyüşü geçmişini açık ediyor. Brütal’le iç içe geçen soprano sesler, jungle, drill ve Drum&Bass ritmleriyle aynı adımda yürüyor. Yaptığı şeye breakcore demek mümkün ama fazlasıyla Fransız Barok türünden etkilendiği için Baroquecore diyor kendi türüne. Bu arada bol keman ve klarnetleriyle Balkan Müziği’e de çokça göz kırpıyor. Son cümlem için “Türkçe konuş” diyebilirsiniz ama maalesef anlatacak başka bir yolum yok.

Müziğinin karmaşasını daha iyi anlatmak için Gautier Serre’nin etkilendiği isimlerden bahsetmemiz de yeterli olabilir. Chopin, Cannibal Corpse, Scarlatti, Bach, Sepultura, Taraf De Haiduks, Yamandu Costa, Meshuggah, Mr. Bungle ve Portishead, Serre’nin tarz gözetmeksizin etkilendiği isimler. Bu gibi müzikleri mikslemeyi ve ortaya yeni bir şey çıkartmayı sevdiğini neredeyse her röportajında söylüyor.

Peki ben bu adamı neden bu kadar etkilenerek anlatıyorum size? Çünkü; Igorrr, 2 Ekim’de Salon İKSV’de Filmekimi kapsamında İstanbul’da olacak. Kendisi 2017 tarihli Bruno Dumont’un yönettiği Jeanne d’Arc’ın çocukluk ve gençlik dönemini anlatan Jeanette’nin müziklerini yapmıştı. Filmekimi programında yer alan film, headbang yapan rahibelerin filan da içinde olduğu muzip bir evrende geçiyormuş. Bence ilginç. Hem film hem de Igorrr. Kaçacak türden bir konser değil. Evet, çok zor bir müzik fakat denemeye ve çabalamaya değer. İlk kez başlayacaklar için önce Hallelujah albümünden Vegetable Soup, Tout Petit Moineau ve Absolute Psalm’ı, Nostril albümünden Tendon ve Melting Nails’i tavsiye ederim. En sonundaysa son albüm Savage Sinusoid’i ve 2008 tarihli Moisissure’yi mutlaka dinlemelisiniz. Bünyeyi çok değil biraz zorlarsanız mükemmel bir dünyanın kapısını aralayacağınızı temin ederim.

***

Gezgin Salon’a dikkat

cehennemden-cikan-cilgin-fransiz-343832-1.

İstanbul’da son birkaç yıldır özel partileri saymazsam İKSV’nin hayatımıza yeni kattığı güzel mekân Beykoz Kundura Fabrikası müthiş bir alternatif sunuyor. Geçen yıllarda Kamasi Washington’u ağzımız açık izlemiştik Caz Festivali kapsamında o mekânda. Gezgin Salon, 7 yıllık Salon İKSV’nin yeni projesi. Gayet güzel fikir, çünkü lokasyon leziz. Deniz kenarındaki konser atmosferi gayet güzel. Orta büyüklükteki konserler için yaz/sonbahar aylarında mantıklı tercih. 10 Eylül Pazar günü yenisi yapılacak olan Limits Off katkısıyla gerçekleştirilen Gezgin Salon kapsamında konser verecek isimlerse gayet leziz: Pantha Du Prince, Pional, Kiasmos, Mind Shifter, Men With A Plan ve Büber sahne alacak. Salon İKSV bu yıl güzel işlere imza atacağını benim açımdan belli etti. Zaten sadece Igorrr sahne alması bile benim için yeterli. Bu isimleri dinlemediyseniz şimdiden 10 Eylül’e hazırlanın. Bu arada geçenlerde Nilüfer Festivali’nde tekrar izleyip hayran kaldığımız Mind Shifter’ı size de tavsiye ederim. Orhan Yılmaz ve Meriç Erseçgen’den oluşan ekibe davullarda Kurban grubundan Burak Gürpınar eşlik etmeye başlamış. Sahnede hakikaten gayet şahane bir işe imza atıyorlar.