Olan bizim vergilere oluyor, kanatlanıp uçup gidiyor hazineye. Şu günlerde temel gereksinimlerimizi bile karşılayamazken, devletin eli cebimizde yine.

Hazine, “Al sana bu yardım, al bu da sana” diyerek seçime girecek partilere dudak uçuklatıcı paraları, babasının malıymış gibi dağıtıyor. Sanki bahşiş niyetine… N’apalım, “Canımız feda” demeyelim “olmuş” zaten. Bir bahşişin lafı mı olur; hayırlıysa ülkeye de hani bizim bahşişlerimiz nerede(?!) Yani bir tek gördüğümüz, sanata-sanatçıya “darbe”… Kim karşı duracak bunlara memlekette?

Usuma ilk düşen de ana muhalefet partisi CHP ve içinde Kılıç’lı soyad umut verici gibi duruyor bu bağlamda: “Kureyşanlı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ailesi Dersim’de Cebeligiller lakabı ile de tanınıyor. Kemal Bey, bunun, muhtemelen aileden birisinin Osmanlı’da askerlik yapmasından kaynaklandığını düşünüyor. Osmanlı zamanında dedesinin dedesini de eşkıya olarak anlatıyor o. Buradaki bilgileri tam olmadığı için de muhtemelen o kişinin Cebeli denen kişi olabileceğini söylüyor. İhtimal ki Kemal Bey’in babası Kamer Bey 1934’te, ailesinin Karabulut olarak aldığı soyadını eşkıya büyük dedesine dayandırarak, 1950’den sonraki bir tarihte Kılıçdaroğlu diye değiştiriyor…” Bu yazılanları okurken dalıveriyorum uykuya ve bir düş görüyorum: Adamlarının başında Kılıçdaroğlu, tadına doyulmaz bir salkım Çavuş üzümünü almış eline afiyetle yerken, “Telefonla bulun bakayım şu Üzümcü’yü” diyor; o adamlarından biri de “Ne telefonu komutan, bu devirde yok öyle bir şey. Ayrıca şimdi onu nasıl bulalım, çarşıdan esnafın birinden aldık size! Yahu” diyor. Komutan, “Bizim esnafla halkla ne işimiz var?” Avuçlarında tuttuğunu göstererek, “Bu Çavuş’tan söz etmiyorum, soyadı Üzümcü olanı, oyuncuyu söylüyorum! Ne yani şu günlerde popüler olanla ilgilenmeyelim, bir ‘Geçmiş olsun’ falan demeyelim, basında görünmeyelim mi? Gündemde olan ne varsa, ona yapışacak her bir fırsatı değerlendireceksiniz demedik mi size…” diyor. “Ama komutan, biz de bunu bahane edip kılıçlarımızı çekip düşman üzerine yürümeyelim mi? Bu da olsun bize bir bahane! Senin de kanında bu yok mu? Yitirsek de savaşı; bu savaşkanlığımızı, mücadele ettiğimizi kanıtlamaz mı?” diyor birisi ki, ”Çekin kılıçlarınızı!” diye kan ter içinde uyanıyorum birden, birbirine karışmış zamanlardan… Telefonla Üzümcü’ye desteklerini ileten Kılıçdaroğlu, “Yüreğimiz ve gönlümüz sizinle” demiş; neyi nasıl destekliyorsa, lafla ve yüreğindeki muhabbetle?...

İki yıldır değil bir bireye, bu ülkenin yirmiye yakın özel tiyatrosuna “Gezi’yi destekleyen”, “muhalif” gibi gerekçelerle “devlet desteği” verilmezken, hadi kılıç kınında kıpırdamadı da, neden en azından bir tür incelikli yaklaşım sunmadı bu kurumlara CHP?!... Bilinesi bir durum: Ne CHP’nin ne bilmem kimin umurunda sanat, bir tek AKP’nin dışında! Çek kılıcını…