Dört yıl kadar önceydi, Jiaying’in haber verdiği toplantıya gitmeye karar vermeden önce aklımdan sokakta kar ve soğukla boğuşmak ve kartopu savaşı şenliklerine katılmak geçiyordu. Otel penceresinden bakınca bile sanki üstüme çökmüş gibi gelen o hafif karanlık, sisli-puslu, dumanlı hava galiba biraz cesaretimi kırdı ki, entelektüel heves ağır bastı ve o toplantıya gittim. Ekonomi bürokrasisinin düzenlediği ve başlığında “kalkınma” ve “bölüşüm” lafları geçen bir toplantıydı. “Bölüşüm” konusunda aklımdaki birkaç soruyu sormak için gitmiştim. Olmadı, soramadım. Batının çok şey bildiğini zanneden kibirli gazetecileri fırsat vermedi. O “Beyaz Adam” gazetecilerle aynı saftaymış gibi görünmek istemedim ve sormaktan vazgeçtim. Toplantıdan çıkıp karda dolaşmaya karar verdim. Zaten kaç yıldır kar-kış görmemiştim.

Jiaying’i aradım ve sanki sis makinesinden sisle karışık biraz kömür dumanı üflenmiş hissi uyandıran bir havada attık kendimizi karla kaplı Pekin sokaklarına. Gelir gelmez çantasından bir ağız-burun maskesi çıkardı ve “Bunu tak, yoksa zehirlenebilirsin” dedi. Bir zamanlar zehirli havası yüzünden akşamları kuşların bile terk ettiği 1980’ler ortasındaki Ankara’da yaşadığımı nereden bilsin…

Etrafta bağrışıp duran kargaları gösterdim ve “Bu kuşlar şehri terk etmediğine ve halen yaşadığına göre kirlilik beni korkuttuğun kadar ağır olmayabilir. Ankara’da bu kuşlar kirli hava yüzünden kışın şehri terk ediyordu” dedim. “Onlar çekik gözlü (yani Çinli) karga. En zorlu koşullarda yaşamaya bile kolayca uyum sağlayabilirler. Kargaların rehberliğine fazla güvenme. Pekin’in havası Hong Kong’a benzemez” diye takıldı. HK ve güneydeki diğer şehirlerden çoğunun havasına benzemediği büyük ölçüde doğru. HK’da hava genellikle temiz demek yanlış olmaz. Çünkü sıcak iklim nedeniyle evlerde ısıtma yok, sanayi ise zaten yok. Dolayısıyla havayı kirletecek pek bir şey yok.

Fakat bazen rüzgârın Çin’den bu tarafa doğru getirdiği kirli hava hissedilir bir kirlilik oluşturuyor. Çin gıcıklığının depreşmesi için fırsat kollayan HK ahalisi de böylece aradığı fırsatı bulmuş oluyor.

Jiaying’in anlattığına göre, hava kirliliği Pekin’de yirmi beş yıl kadar önce hissedilir olmuş fakat on-on beş yıl önce ciddi bir sorun halini almış. Ağır hava kirliliğine yol açan başlıca kirlilik kaynakları, öncelikle evsel ısıtmada ve sanayide (özellikle elektrik üretiminde) kullanılan kömür, egzoz dumanı ve inşaatların yaydığı toz. Son otuz-otuz beş yılda iki kattan fazla büyümüş kentin ve on kat büyümüş yakın çevredeki sanayi bölgelerinin temel enerji kaynağı kömür. Bir mimar olan Jiaying’e göre, şehirleşme anlayışındaki büyük bir hata da bu etmenlerin üstüne tüy dikmiş: Yüksek yapılaşma. Yüksek binaların hava akımlarını engellediğini ve kirli havanın yere çökmesine yol açtığını hükümete ısrarla anlatmış ama sonuç alamamış. Tüm bunlara bir de son otuz yılda belki otuz kat artmış özel araç kullanımını da eklemek gerekiyor.

Çin devlet aklı bir şeyi sorun olarak tespit ettiyse, onu büyük ciddiyetle ele alır ve üstesinden gelene kadar çalışır. Hava kirliliğini de ciddi bir sorun olarak ele almaya başladılar. Jiaying, durumun halen kritik olmasına rağmen, dört yıl öncesine göre belirgin bir biçimde iyi olduğunu söylüyor.

Yeterli petrolü olmayan ama bol kömüre sahip olan enerji oburu bir ülkenin kömürden vazgeçmesini beklemek akıl kârı değil. Bunun yerine, yeni kömür yakma teknolojileri üzerinde çalışıyorlar. Ülkenin en büyük sanayi bölgesi olan Tianjin’de 2015-20 arasında tamamlanması planlanan “GreenGen” adlı destansı bir “Yeşil kömür” projesi devam ediyor. Bu proje devasa bir kömür yakıtlı enerji üretim santrali; ama atmosfere sıfır karbon salımı yapacak teknoloji harikası bir tesis. Yakalanan karbon üç bin metre derinlikteki jeolojik yataklara gömülecek. Bu proje bu alanda dünyada bir ilk. Tamamlandığında Çin için nasıl bir gurur kaynağı olacağını varın siz hayal edin. Yine de, bence, sağlayacağı itibar yol ve köprü inşaatının (üstelik yabancıların yaptığı) getirisiyle karşılaştırılamaz. Hatta kıskanan bile çıkmaz…