Attila Aşut

yazievi@yahoo.com

Bileşik sözcüklerin yazılışı, Türkçeye çok özen gösteren yazarları bile enikonu uğraştıran sorunlu bir alandır. Hepimiz, hangi sözcüğü bitişik, hangisini ayrı yazacağımız konusunda çoğu kez duraksama geçiririz. Karşımıza çıkan örnekler, her zaman, tanımlanmış kuralın mantığına uymayabiliyor.

Dilimizde öyle sözcükler var ki, neden ayrı ya da bitişik yazıldığının mantıklı bir açıklamasını bulamazsınız. Sözgelimi “anaatardamar” sözcüğü neden bitişik yazılır da “ana toplardamar” ayrı yazılır? Aynı soruyu, Yazım Kılavuzu’nda bitişik yazılan “anadüşünce” ile ayrı yazılan “ana tümce” için de sorabiliriz.

“Ana” ile yapılmış başka bitişik sözcükler de var: Anacadde, anadeniz, anadil, anadili, anakara, anakart, anakent, anamal, anapara, anaokulu, anasınıfı, anayasa, anayol, anayön vb. Bu bileşik sözcüklerin de zaman zaman ayrı yazıldığına tanık oluyoruz.

“Anaakım” sözünün yazımında da benzer bir karışıklık gözleniyor. Bileşik sözcüklerin mantığına bağlı kalırsak bu sözcüğü bitişik yazmamız gerekir. Ama ayrı yazanlar da var…

•••

Bir başka karmaşa, “çok” sözcüğüyle türetilen yapılarda görülüyor. Örneğin “çokdilli, çokeşli, çokevli, çokhücreli, çokkocalı, çokkatlı, çokpartili, çoksatar, çoksesli, çoktanrılı, çoktürlü, çokuluslu, çokanlamlı” sözcükleri bitişik yazılırken “çok amaçlı” sözcüğünün ayrı yazılmasının gerekçesini merak ediyor insan.

“Çok yanlı”, “çok yönlü” sözcükleri de öyle…

Yazım Kılavuzu’ndaki başka çelişkilerden de örnekler verelim:

“El ele”, “kol kola”, “yan yana” ayrı yazılırken, “ağızağıza” bitişik yazılmış!

Türkçe Sözlük’te “ağızbirliği” bir yerde bitişik, bir yerde ayrı yazılmış!

Türkçede “altbaşlık, altbölüm, altcins, altçene, altdamak, altderi, altgeçit” vb. sözcükler bitişik yazılır. Gelin görün ki ayrı yazanlar da var.

Sormak gerekiyor:

-Yazım Kılavuzu’nda “işadamı” neden bitişik de “bilim adamı” ayrı yazılıyor?

-“Bilimdışı”, “gerçekdışı”, “usdışı”, “akıldışı”, “yasadışı” neden bitişik de “hukuk dışı”, “insanlık dışı” ayrı!

-“Yüz akı” neden ayrı da “yüzkarası” bitişik?

Gerçekten, açıklanması güç bir durum! Dilbilimciler bu işe ne diyor acaba?

***

HAFTANIN NOTU

Cumhuriyet gazetesi yaşamalıdır!
Cumhuriyet gazetesinde “beklenen” yönetim değişikliği “beklenmeyen” biçimde gerçekleşti. Gazetenin sahibi konumundaki Cumhuriyet Vakfı yönetiminin “liberaller”den “ulusalcılar”a geçmesi, gazetede yeni bir depreme yol açtı. Yönetim değişikliğiyle birlikte, görevden almalar ve toplu istifalar birbirini izledi. Kimilerine göre bu operasyonla Cumhuriyet gazetesi “liberal işgal”den kurtarılarak geleneksel çizgisine çekildi. Kimilerine göre ise gazete çağın gereklerinden ve günümüz gerçeklerinden uzaklaştı; 94 yıl önceki kuruluş günlerine, bir başka tanımlamayla “7 Mayıs 1924 Ruhu”na döndü…

Gazetedeki son gelişmeleri kabaca “liberaller”le “Kemalistler”in iktidar kavgası biçiminde tanımlamak bana çok doğru gelmiyor. Çünkü Cumhuriyet’teki son yönetim değişikliği ile liberaller tasfiye edilirken, öte yandan onlarla aynı görüşte olmayan çok sayıda değerli yazar da “etik” gerekçelerle gazeteden ayrılmak zorunda kaldı. Bu, gazete için ciddi bir kan kaybıdır. Ayrılığın uzun sürmemesini diliyorum. Kendi adıma Tayfun Atay’ın, Özgür Mumcu’nun, Çiğdem Toker’in, Hakan Kara’nın ve en çok da gazetenin tek Marksist kalemi Güray Öz’ün yazılarını özleyeceğim. Musa Kart’ın yürekli çizgilerini de…

Cumhuriyet gazetesi, dünyada eşi olmayan özgün bir yayın organıdır. “Patronsuz gazete” olarak varlığını 94 yıldır özverili okurlarının desteğiyle sürdürüyor. Kurum içinde çeşitli dönemlerde yaşanan çalkantılara karşın bu destek hiç eksilmedi, bundan sonra da eksilmeyeceğine inanıyorum.

60’lı yıllarda Trabzon muhabirliğini yaptığım bu köklü gazetemiz, şu ya da bu yayın organına benzetilmeye çalışılmadan; özgün yapısını koruyarak çağdaş, ilerici, sol değerlerin taşıyıcısı olarak varlığını sürdürmelidir.