Erdoğan, Cemaatin yurtdışındaki okullarının kapatılması için canhıraş bir çaba içinde. Fakat elin ülkesindeki okul orman arazisi, kapatın dediği kişiler de partisinin müteahhidi değil ki kapat deyince kapatsınlar. Karşılık bulmadı tabi… Teklifinin itibar görmediğini ancak anladı ki kapatın demekten vazgeçip “aynı eğitimi biz verelim” demeye başladı.

Mevkidaşları ile aynı mantığa sahip Etiyopya, Cibuti ve Somali yöneticileri “Be kardeşim, kendi ülkende kapatamadığın okulların kapatılmasını bizden istemen saçma değil mi?” dememiş olabilir. Fakat pek yakında biri ona bu karşılığı verecektir. Hatta eğitimi biz verelim diyorsunuz da siz kimsiniz diye soracaktır.

Erdoğan’ın Afrika seyahatinde ortaya attığı ‘sizi biz eğitelim’ önerisini formüle eden hükümet, Bülent Arınç’ın ardından Adalet Bakanı’nın (Milli Eğitim Bakanının meşgalesi olmalı) açıkladığına göre diğer ülkelerdeki okulların Milli Eğitim Bakanlığı tarafından devralınması, satın alınıp özel şirket statüsünde işletilmesi, Türkiye merkezli bir vakfa devredilmesi üzerinde çalışılıyor.

AKP döneminde herhangi bir sorunun çözümü adına ortaya atılan çoklu seçeneklerin, her şeye rağmen hayata geçirilecğinde karar kılınmış birine meşruiyet kazandırmak olduğunu biliyoruz artık. Deneyimlerimiz, üzerinde çalışıyoruz dedikleri üç seçenekten biri olan yurtdışı eğitimin vakıf eliyle yürütülmesinde karar kılındığını söylüyor bize. 160 ülkedeki binlerce okulun Milli Eğitim Bakanlığı’na devri gerçekçi, sahibi satsa bile alınması rasyonel bulunmayacak ve Erdoğan, sonraki karşılaşmalarında muhattaplarının karşısına vakıf önerisiyle çıkacak. Nitekim Cumhuriyet’in çarşamba günkü haberine gore vakıf fikri olgunlaşmış gözüküyor. Sinan Tartanoğlu’nun haberine göre vakıf hukukuna dayanarak Türkiye Eğitim Ajansı oluşturulacak.

Vakıf, sivil görünümü ile aktardığı kültür ve ideolojiyi gizlediği gibi Türkiye’de iktidarlar el değiştirse bile kolay kolay müdahale edilemeyecek bir yapı olduğu için tercih edilecek. MEB’e bağlı tüm eğitim kurumlarını ele geçiren AKP’nin Milli Eğitim Vakfı (MEV) yönetimini değiştiremediğini yeri gelmişken anımsatmak isterim. Sanırım, yurtdışına öğretmen ve eğitim ateşesi görevlendirme gibi MEB yetkilerinin de bu yeni oluşuma devredilmesi denenecektir. Üzerinde iyi çalışılmış bir plan olduğunu teslim edelim.

Bana kalırsa, bir formülle Cemaat okullarının faaliyetini kısıtlama, finansmanı Suudi Krallığı tarafından üstlenilmeş bir fikir. Vakıf da hazır, TÜRGEV. Suudi Kralı’nın TÜRGEV’e yaptığı 99 milyon 990 bin Amerikan Doları tutarındaki (bildiğimiz) yardımı ve Bilal Erdoğan’ın Türkiye’de eğitimin dinelleştirilmesi için yaptığı toplantı tapelerini anımsayın. Sonra Erdoğan Bayraktar’ın, Suudi Arabistan’dan kayıtdışı olarak geldiğini söylediği 10 milyar dolara bir yer bulun…    

Erdoğan’ın, talip olduğu okullarda uygulayacağı eğitim, modern okul kavramından uzak. O, dini dersleri miğfer, fen bilimlerini seçmeli yapmaya çalışan; elinden gelse 87 yıldır kullanılan Latin alfabesini Arap alfabesi ile değiştirmeyi deneyecek, felsefe ile sorunlu geleneksel (feodal) Suudi eğitimin son temsilcisi. TÜRGEV de bunun için kurulmadı mı, öyleyse yeni bir vakfa ne gerek var?