Jose Marti Küba’nın ulusal şairi ve ulusal kahramanıdır. 1895 yılında İspanyol sömürgeciliğine karşı başlatılan ulusal kurtuluş savaşının öncüsüdür. O zamanlar söylediği “herkesle herkesin iyiliği için” şiarı sosyalizmin şiarı.


J. Marti savaş sırasında, savaş meydanında alnından vurularak ölmüştür. Bir şiirinde ölümünü önceden yazmıştır; “Yüzüm güneşe dönük öleceğim.”

Varadero’ya giden kızın elinde naylon poşet. İçinde yeğeninden bir hediye.  Henüz cafcaflı  bir paket yok. Olmasın da! Çünkü ambalaj kapitalizmdir. Varadero’ya giden kız aslında ambalaja biraz meyletmiş gibi. Meylettiği ambalaj ise, buradaki otellere gelen Avrupalı ve Kanadalı müreffeh turistler. Bu bölge, ne Havana ne Küba, 25 km.lik uzun ince bir şerit halindeki yarımada. Tamamen otellerle dolu. Oraya çalışmaya giden kız, ola ki, turistlerin geldiği ülkelerdeki herkesin böyle müreffeh olduğunu düşünüp, kendi haline kederleniyordur.
            Küba’da turistik Varedero’ya giden kız gibi düşünen yeni nesile rastlanıyor. Amerika Birleşik Devletlerinde bir ev ve emeklilik için ömrünü tüketen orta sınıfın özgürlüğüne imreniyorlar belki! Bir yanda ömürleri ev/morgıç kredilerine ipotekli bir özgürlükle yaşayanlarla, diğer yanda daha doğar doğmaz ev, sağlık, eğitim iş gibi temel sorunlardaki kazanımlara sahip olanlar. Bu kazanımları doğal bir hak gibi algılayan yeni nesil, öteki dünyanın özgürlük anlayışı ile nasıl kıyaslayabilir? Bu nokta, Hatuey’in trajedisi kadar önemli şimdi. “Özgür” dünya sürekli kendi cennetini pompalıyor tüm dünyaya ve Küba’ya.

Karayiplerin 1510’da İspanyol sömürgeciler tarafından başlatılan istilasından, acı ve kan dolu pek çok öykü kalmıştır.  İstilanın başında sömürgecilere direnen yerlilerden birinin adı Hatuey’di. Haiti’den kaçıp Küba’ya gelmişti. Kısa bir direnişten mücadelesinden sonra yakalandılar. Cezaları; diri diri yakılmak. “Ateşin ortasında kazığa bağlanmış olan Hatuey’i alevler sardığında bir rahip onu Hristiyanlığa döndürmeye çalışır. Kızılderili şef neden Hristiyanlığa dönmesi gerektiğin sorar ve rahip bunun cennete gitmesini sağlayacağını söyler. Bunun üzerine Hatuey İspanyolların da cennete gidip gitmediklerini sorar; rahip olumlu cevap verdiğinde ‘Onları yeniden görmek için cennete girmek istemiyorum’ der”. (Küba >tarihi, Prof. DR. J. Canton Navarro, çev. Gözde Kök/Ali Somel, Yazılama Y.) Hatuey’in savaş bilmeyen kültürü ile, naif silahları ile direnişi trajik, romantik ve sonu baştan bellidir. Ama insanın onurlu direnişidir aynı zamanda. Bu da umuttur, ki 1959 bu umut devrim ekmeği olmuştur Küba’da.

İnsanlara tarih boyunca hep cennet vaadedilmiştir.  Fidel ve arkadaşları ise insanlara bir cennet vaadinde bulunmadı. Çünkü sosyalizm bir cennet vaadi değildir. Jose Marti’nin özlü sözünde olduğu gibi, cenneti birlikte yaratmaktır. Birilerinin diğerlerini hazır bir cennete “buyur etmesi” mümkün değil çünkü. Çünkü birlikte yaratılmazsa, o cennet değil! Kübalı sosyalistler elli üç yıldır kendi cennetini kurmaya çalışıyor. Şimdiki zamanda işleri daha zor, yapacakları daha çok şey var. Çünkü neo-liberal baskı ve saldırı her zamankinden daha güçlü.


Hatuey’i yakanlar hala cennete çağırmayı sürdürüyor insanları. Onlar aynı zamanda ülkesinin bağımsızlığı için savaşan bir şairi, Marti’yi alnından vuranlardır.

Haftanın dizesi
; “Hatıra da unutsun kendini koyuluğunda”  (Birhan Keskin, Kim Bağışyacaka Beni, Metis)