Etrafımızda olup bitenler yüzünden hepimizin üzerine çöken bir ağırlık var ya, kaldırması bazen güç olan bu yükle ilgili konuşurken bir arkadaşım söyledi: “Kıyamet gelmiş de kopamıyor gibi hissediyorum” diye. Kaan Tangöze’in yeni albümü Gölge Etme’yi dinlerken, arkadaşımın bu cümlesini yeniden hatırladım. “Cenneti bilmem ama cehennem buradır kardeş.” diyor Tangöze. Albümünün melodik açıdan kanımca zirvesi olan ‘Kıyamet’ isimli kapanış şarkısında, “Aynı nefret, hep aynı vahşet. Nereden kopacaksa kopsun kıyamet.” sözleriyle anlatıyor o benzer sıkıntıyı. Bir süredir, özellikle son iki yıldır Türkiye’de yaşananları yeri geldiğinde son derece açık bir dil de kullanarak anlatmış Tangöze. Bu bitmeyen ‘süreç’ boyunca duyumsadıklarımızı yıllar sonra geri dönüp baktığımızda, “İşte bunlardı” diyebileceğimiz şekilde seslendirmiş. Toplumsal bir eleştiri Tangöze’in yaptığı Gölge Etme’de. Güneşimizi kapatanlara, mutlu yaşamamızı engelleyenlere karşı yapılmış bir eleştiri. Son derece oturaklı ve dokunaklı bir şekilde yapılmış, bağırmaya, haykırmaya hiç gerek duymadan kelimelere dökülmüş bir eleştiri bu. Elinde akustik gitarıyla, şarkılarına eşlik eden mızıkalarla Kaan Tangöze, Bob Dylan’ı ve Neil Young’ı da fazlasıyla anımsatan ağıtlar yakmış. Sizi sadece hüzünlendirmiyor şarkıları. Olan biten karşısında yalnız olmadığınızı da hissettirip, ümitlendiriyor da.

‘Elinde silahın varsa, benim de gitarım var’ cenneti-bilmem-ama-cehennem-buradir-77891-1.
Toplumun üzerine yapışan ve ne kadar uğraşsanız da çıkmayacakmış gibi duran o ümitsizliği biraz silecek, sizi rahatlatacak cümleler de sarf ediyor Tangöze albümünde. Açılış şarkısı Gölge Etme’de; “Elinde silahın varsa, benim de gitarım var. Senin bir ideolojin varsa, benim de ideallerim var. Arkanda hükümet varsa, benim de şarkılarım var.” diyerek tek kişilik, barışçıl bir meydan okuma yapıyor. Tek başına bestelediği bu şarkıyı bizlere “Senin yandaşların varsa, benim de yoldaşlarım var.” sözleriyle aktardığı anda, o barışçıl meydan okuyuşunu kolektif bir bilince dönüştürüyor. Kendi bilincini bizlere yansıtırken birçok ustanın dizelerinden de ilham alıyor. Özdemir Asaf’ın Çizik’ini ‘Bekle Dedi Gitti’ye dönüştürüp şarkılaştırıyor. Yine Asaf’ın ‘O Yolda’ ve ‘Kalmak Türküsü’ şiirleri de Tangöze’nin notalarında aynı isimli şarkılara eviriliyor. Karacaoğlan’ın ‘Bir Kız Bana Emmi Dedi Neyleyim’ şiiri de Aşık Mahzuni Şerif’in ‘Tersname’si de Tangöze’nin albümünde hak ettikleri ilgiyi görmüşler.

‘Taksim Meydanı’ albümün en özeli
Bu sene Gezi Parkı’nın yıldönümünde yayınlanan, ‘Taksim Meydanı’ isimli türkü temelli şarkı ise albümün en özel ve dokunaklı anlarından biri olarak göze çarpıyor. “Yunus Emre Caddesi’nde bir sanayi sokağında, Ankara’nın göbeğinde Kızılay Meydanı’nda, Mithatpaşa Caddesi’nde Gaziler Sokağı’nda” kaybedilen gencecik üç insanı, Ali İsmail Korkmaz’ı, Ethem Sarısülük’i, Berkin Elvan’ı anıyor ‘Taksim Meydanı’. Bu matemi dinlerken, şarkıda adı geçmeyen ama ruhları melodiye sinmiş olan, hayatını kaybetmiş o diğer güzel çocukları da hüzünle anıyorsunuz.

Tangöze, önemi yıllar geçtikçe daha da artacak olan, çok isabetli şarkıların yer aldığı bir albüm yayınlanmış. Tarihimize büyük, çok büyük harflere yazılacak, toplumsal hafımızda yer eden travmaların peşi sıra yaşandığı şu yıllarda, Tangöze’nin Gölge Etme’si bu travmaların duygu yüklü, kendi hissettiklerinize göre de yorumlanabilecek bir röntgenini çekmiş. Davutoğlu’nun “30 yıl sonra Gezi olaylarını kimse hatırlamaz” sözünü, yıllar sonra hatırlayan olur mu bilmem. Ama Tangöze’nin Taksim Meydanı şarkısını ve bu albümdeki sözlerini birçokları unutmaz. Tarih yaşanırken, tarihe not düşmüş Tangöze.