Geçtiğimiz hafta devlet hastanelerinin yapısı baştan aşağı değişti.
 
Bir ildeki bütün hastaneler, ilçeler de dahil, Kamu Hastane Birliği (KHB) adı altında toplandı.
 
Ankara ve İzmir’de bir de yetmez iki tane…
 
İstanbul’da dört de yetmez beş tane KHB kuruldu.
 
Her KHB’nin başına bir Genel Sekreter, Büyük CEO yani…
 
Her hastanenin başına da bir Hastane Yöneticisi, Küçük Ceo yani, atandı.
 
***
 
Hastaneleri ticarethanelere dönüştüren 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’ye (KHK) göre…
 
Ceo olmak için ne doktor, ne eczacı, ne diş hekimi, ne hemşire, ne biyolog, ne radyolog olmak gerekmiyor.
 
İşletme, iktisat, hukuk, mühendislik, ilahiyat, aklınıza ne gelirse…
 
Dört yıllık herhangi bir yüksek okul mezunu olmak, biraz da iş tecrübesi yetiyor.
 
Nerde mi?..
 
İster kamu ister özel, nerde bulursanız orda.
 
Beş yıl Mahmutpaşa’da konfeksiyonculuk yaparsanız Küçük Ceo olabilirsiniz.
 
Yok, benim gözüm yukarda, ben illa da Büyük Ceo olmak istiyorum derseniz…
 
Üstüne üç yıl da Tahtakale’deki bir döviz bürosunda doktora yapmanız...
 
Bi de biraz sabırlı olmanız lâzım.
 
Şu malûm münkir münafık tayfası bu Mahmutpaşa’dan, Tahtakale’den Ceo’lar meselesini çok diline doladığı için…
 
Hükümet’imiz çoğunu şimdilik doktorlardan seçti.
 
Hastaneleri dün de doktorlar yönetiyordu, bugün de doktorlar yönetecek…
 
Öyleyse biz bu KHB’yi neden yedik derseniz…
 
     İşin sırrı tam da orda.
 
***
 
Yazının başında “Ceo’lar atandı” dememe bakmayın, atama dediğin kamu çalışanlarına olur…
 
Doğrusu…
 
Ceo’larla “sözleşme imzalandı.”
 
Hem de kamuda şimdiye kadar hiç görülmeyen bir sözleşme.
 
Öyle, iki yıllığına sözleşmeyi imzaladım cebime koydum, gerisi Allah kerim diye yan gelip yatmak yok.
 
Sağlık Bakanlığı’nın önünüze koyduğu “tıbbi ve mali kriterler”i yerine getiremezseniz yandınız.
 
Sağlık çalışanlarını pestilleri çıkana kadar çalıştıramaz…
 
Poliklinik, ameliyat, laboratuar sayılarını arttıramaz…
 
KHB’nize bağlı hastanelere sınıf atlatamaz…
 
Ne yapıp edip çevrenizdeki özel hastanelerle rekabet edemez…
 
Size emanet edilen ticarethane, pardon hastaneyi kârlı hale getiremezseniz…
 
Sözleşme süreniz dolmasa da, görevden alınırsınız.
 
Gene kamu çalışanı alışkanlığıyla “görevden alınırsınız dedim…
 
Doğrusu…
 
(Eğer devlet memuriyetinden izinli olarak gelmemişseniz…)
 
Kovulursunuz!..
 
İşsiz güçsüz kalır, eve ekmek götüremezsiniz.
 
Üstelik sadece siz değil…
 
Size bağlı bütün başkanlar, yöneticiler, müdürler, yardımcıları filan hep beraber kovulur.
 
Bir nevi toplu telefat!..
 
KHB’lerde yöneticilik yapmak ateşten gömlek, yani.
 
O ateşin sizi yakmasını istemiyorsanız…
 
Çalıştırdığınız personelin çırasını yakmanız lâzım.
 
***
 
KHB’leri düzenleyen 663 sayılı KHK’nın iptali için CHP’nin açtığı dava aylardır Anayasa Mahkemesi’nde bekliyor.
 
Anayasa Mahkemesi bekliyor ama sağlık çalışanları beklemiyor.
 
Hekiminden hemşiresine, diş hekiminden sağlık memuruna, diyetisyeninden radyoloji teknisyenine…
 
Sağlık alanında örgütlü on beş sendika, meslek örgütü, dernek bir araya geldi…
 
Dün itibariyle KHB’lere karşı mücadeleyi başlattı.
 
Ne mi diyorlar?...
 
İşimize, İş Güvencemize, Hastanelerimize Sahip Çıkıyoruz…
 
Ceo’larınıza “Hoşgeldiniz” Demiyoruz!