Tarihin gördüğü en kirli savaşlardan bir tanesi sahneleniyor Suriye’de. Böylesi ne yakın tarihte, ne kolonyalist dönemde, ne de yüzyıl öncesindeki paylaşım savaşları sırasında yaşandı. Otuz yıl savaşlarından da, koloni savaşlarından da, Angola ve Lübnan iç savaşlarından da farklı. Etnik, mezhepsel ve dinsel boğazlaşmanın bir arada yaşandığı, iç içe geçmiş asimetrik bir savaş. Onlarca ülke ve bir o kadar da yapı, pay kapma yarışında. ABD, Rusya, İngiltere, İran, Suudi Arabistan, Katar, Kürtler, Hizbullah, Şii milisler, IŞİD, ÖSO, El Nusra, Ahraruş Şam, Cündül İslam ve daha niceleri.

Suriye’deki çok cepheli savaşın önemli aktörlerinden birisi de Türkiye. Sayısız aktör ve menfaatin kesiştiği Suriye’de Ankara Cerablus hamlesiyle savaşa fiilen müdahil oldu. Sınırın diğer yakasına geçmek, çatışmaların başladığı ilk günden bu yana Yeni Osmanlıcıların en büyük hayallerinden bir tanesiydi. Ancak bunu bir türlü fiiliyata dökememişlerdi. Üstelik Kasım ayında düşürülen Rus uçağıyla birlikte uzun bir süre denklemin dışında da kaldılar.

Moskova-Tahran-Washington üçgeninde aylar süren yoğun diplomatik trafiğin ardından gelen Fırat Kalkanı operasyonu ile Türkiye Suriye’de yeniden söz sahibi oldu. Suriye’ye müdahale politikasının ilk dönemlerinden bugüne hep ‘tampon bölge’ oluşturmanın peşinde koşuldu. Döneme ve koşullara göre bu “tampon”un tarifi “uçuşa yasak bölge”, güvenli bölge” gibi farklı formülasyonlar şeklinde değişse de, Suriye’ye müdahalenin bir dayanağı olarak hep gündemde kaldı. Fırat Kalkanı operasyonu, bir hayli revize edilmiş ve çapı-kapsamı oldukça daraltılmış olsa da bir ‘tampon bölge’ oluşturma operasyonu olarak gerçekleşti.

•••

Cerablus operasyonu ile bu “tampon bölge” talebi fiilen hayata geçmiş olsa da asıl sorun bundan sonra ne olacağına dair? Bu harekâtın ve oluşturulması planlanan “tampon bölge”nin sınırları ve süresi ne kadar olacak? Askeri harekâtın hem siyasi hem de askeri birçok handikabı var. Büyük bir belirsizlik söz konusu. Görünen o ki Türkiye Cerablus’tan Azez’e uzanan sınır hattına yerleşerek, Suriye Kürtlerinin bu bölgede kontrolü sağlamasının önüne geçecek. Ancak Türkiye’nin burada uzun süre kalması beraberinde ciddi sıkıntılara yol açabilir. Bu nedenle “tampon bölge” adı altında oluşturulacak alan kısa süre içerisinde taşeron Özgür Suriye Ordusu’na (ÖSO) teslim edilecek. Bütün işlemler ÖSO üzerinden sağlanacak.

Bu planın da başarılı olma şansı az. Unutulan bir nokta var. Türkiye’nin Cerablus-Azez-Mare hattında kurmak istediği tampon bölge zaten iki-üç yıl öncesine kadar ÖSO’nun elindeydi. IŞİD gelince ÖSO arkasına dahi bakmadan kaçtı. ÖSO kartının bu sefer tutması için hiçbir neden yok. Ankara’nın birlikte yola çıktığı ÖSO tüm başarısızlığının yanında oldukça şaibeli bir çatı örgütü. Onlarca gruptan oluşuyor ve kendi arasında paramparça.

Görünen o ki, Türkiye Cerablus ile yetinmeyecek. Güneyde doğru Menbiç’e Batı yönünde ise Azez’e yönelme isteği var. Batı cephesinde ana hedef El Bab kasabası. Kapı anlamına gelen El Bab, alanda birbirileriyle savaşan IŞİD için de YPG için de Türkiye için de yaşamsal önemde. IŞİD El Bab’ı kaybederse “İslam Devleti”nin başkenti Rakka’ya giden lojistik hat kopacak. YPG alırsa, kantonları Fırat’ın güneybatısından birleştirme ihtimali doğacak. TSK alırsa, Türkiye, Kürt kantonlarının coğrafi olarak birleşmesinin önüne geçmiş olacak.

•••

Kuzey Suriye’de YPG, Türkiye ve IŞİD arasındaki üçlü savaşın seyri Suriye’deki denklemi önemli oranda belirleyecek. IŞİD bahanesiyle Suriye’ye giren Türkiye’nin bu çıkmaz içerisinde Cerablus’tan çıkması sanıldığından da zor olacak. Bütün işaretler Suriye’nin kaygan siyasi ikliminin Cerablus’u bir bataklığa dönüştüreceğini gösteriyor. Cerablus cephesinden gelen haberler de savaşın derinleşeceği yönünde. Türkiye, Özgür Suriye Ordusu ile birlikte girdiği Cerablus’un güneyine indikçe kendi Vietnamı’nı da yaratma tehlikesiyle karşı karşıya. Değişkenlik arz eden Suriye sahasında IŞİD ve YPG ile cephe savaşına girişen Ankara’nın Suriye devleti ile de karşı karşıya gelme ihtimali hiç de az değil. Mevcut politika ve anlayışla devam edilirse Cerablus’un Türkiye için bataklık olma ihtimali hayli yüksek.

Adı her ne olursa olsun; ister “tampon bölge, “ister “güvenlikli bölge” isterse de “uçuşa yasak bölge.” Bütün bu hevesler Suriye savaşını daha da derinleştirmenin ötesinde bir işleve sahip olmayacak. Ama zaten amaçlanan da savaşın bitmesi değil, ölümler pahasına Suriye’de mevzi kapmak olunca egemenler açısından “tampon bölge”nin bir işlevselliğe bürünmesi de şart değil. Amaç, her ne koşul altında olursa olsun, sınırın diğer yakasında bulunmak.