“ Bu derenin uzuni
Kiramadum buzuni
Cengiz sana ayirdum
Sopanun en duzuni…”

Bir Cerattepe dörtlüğü…

Yeni Osmanlıcılık Ortadoğu’da çökünce gözler tekrar içeri çevrildi. AKP beslemesi güruhun Irak coğrafyasından beklentisi şüphesiz birkaç inşaatın çok ötesindeydi. Ancak evdeki hesap çarşıya uymadı ve hayaller bugünlerde tamamen çöktü. Üstelik yutamayacağı lokmayı çiğnemeye kalkıp başta turizm, tekstil ve gıda olmak üzere pek çok sektörde sıfırı tüketmek ve ekonomide dibe doğru seyir becerisi (!) her babayiğitin harcı değil hani…

Hal böyle olunca yurtdışı kaynakları günbegün kuruyan daha da ötesi elindekileri de kaçıran malum güruh, içerdeki talana – yağmaya yönelmekte gecikmedi. Bir yandan kaynakları doğayı tarumar etme pahasına yağmalarken diğer yandan da emek sömürüsünde gidebildiği noktaya kadar gitme arzusu…

Dış politikada sıfır sorunu tersyüz edip sırf soruna dönüştüren AKP şimdi sermayeye çalışma yaşamında sıfır sorun sunma peşinde. Kıdem tazminatının kadük hale getirilmesi, kiralık işçilik, esnek çalışma vs ile bu günlerde yoğun bir saldırı faaliyeti gündemde.

Bu saldırılardan biri de Artvin’de yaşanmakta. Doğu ve Güneydoğu’da ülke insanını katleden kolluk kuvvetleri halk düşmanı çetelerin çıkarlarını koruma adına Batı ve Kuzeyde de halka saldırmaktan imtina etmiyorlar. Cerattepe’de yaşananlar da bunun bir örneği. Ancak tüm hukuksuzluk ve zorbalığa karşı direnmek de bir haktır. Üstelik bu hak bizatihi sistemin kendi Anayasası’nda tarif edilmektedir.

TMMOB’nin Cerattepe Raporu’nda bu; “Anayasanın 56. maddesi “Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir”, 168. maddesi ise “Tabii servetler ve kaynaklar Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Bunların aranması ve işletilmesi hakkı Devlete aittir” demektedir. Bu anlamda, madenlerimizi kamu yararına üretmek ve aynı zamanda çevreyi korumak kamusal bir sorumluluktur. Tüm bu değerlendirmeler ışığında; kamu yararı içermeyen, çevresel sorunların giderilmediği ve yöre halkının onayının alınmadığı Artvin-Cerattepe bölgesinde bu koşullarda madencilik faaliyeti yapılması uygun değildir” biçiminde ifade edilmiştir.

Bölge halkı tıpkı Murgullu Durmuş gibi; “Mezardaki babamı, ahırdaki boğamı bırakıp gitmek istemiyorum. Bu nedenle madene ve doğa katliamına karşıyım” deyip bir kez daha zorbaları püskürtecek ve kaynaklarını / doğasını talan etmek isteyen çetelere izin vermeyecektir.