Kültür Bakanlığım döneminde yaklaşık 25 ülke, “Osmanlı arşivlerinin” kendileriyle ilgili bölümlerinin açılması için ülkemizle antlaşmalar yapmıştı.

Geçmişleriyle ilgili birçok bilgi ve belge yalnızca Osmanlı’da bulunuyordu.

Tarihi gerçekleri ancak bu yolla öğrenebileceklerini söylüyorlardı!..

•••

Devlet olabilmenin en önemli göstergelerinden biri de yaşanan olayları, bilgi ve belgeleriyle tutmak, yani arşivlemek.

Geçmişle ilgili oluşan hafıza, deneyim kazandırıyor.

Elde edilen bilgiler ise gelecekle ilgili yeni düşünceler ışığında yönetme başarısına katkı sağlıyor.

Bu nedenle geçmişi bilmek, hafızayı canlı tutmak, bilgi ve tecrübeyi çoğalmak adına önemli.

Gerçeklere ulaşmanın yolu, geçmişi takip etmedeki ustalıktır!..

•••

Geçenlerde Derya Sazak, yakın tarihimizi anlatan, küllenmek üzere olan birçok olayın perde arkasını gösteren, şahidi olduğu bilgileri dile getiren, Türkiye’nin kırılma noktalarını birinci gözden açıklayan çok önemli bir kitap yayınladı.

Adı; “28 Şubat’tan 15 Temmuz’a Darbeye, Diktaya, Medya’ya İTİRAZIM VAR!”

Hemen söylemek isterim; tam bir başucu kitabı!..

Yakın tarihin bilinmezlerini açıklayan ve gerçekleri belge ve bilgiyle yorumlayan önemli bir eser ortaya çıkmış!..

•••

Kitap; başlıktan da anlaşılacağı gibi Türkiye’nin son yirmi yılında yaşanan olayları, bağlantıları, siyasi çekişmeleri, basındaki kapris ve entrikaların arka planını, ülkenin, siyasetin ve de medyanın kırılma noktalarını doğru bilgiye dayanarak cesurca aktarıyor.

Sazak, bir solukta okuyacağınız ve olaylar sırasında çok da fark etmediğiniz “sebep/sonuç” ilişkilerini şimdi daha iyi yorumlayacağınız müthiş bir arşiv çalışması yapmış…

•••

Derya Sazak ülkemizin yetiştirdiği önemli gazetecilerinden biridir.

Parlamentoya 1983’de geldiğimde ilk tanıştığım basın mensubudur…

Sazak, o zaman TBMM’de milletvekillerince sevilen, dürüstlüğü ve ağırbaşlılığı ile güven duyulan muhabirlerin başında gelirdi...

Çok başarılı haberlere imza atmıştı...

Ülkenin 12 Eylül faşist baskısından kurtulması için o dönem yapılan çalışmaları korkmadan gündeme taşıdı!..

Bizlerin, işkence ve hak ihlallerine karşı Meclis’te yaptığımız eylemleri çekinmeden ve de cesurca kamuya taşıdı... Yolsuzlukları haber yapmaktan geri durmadı. İktidarların hoşuna gitmediğini bilmesine öğrendiği usulsüzlükleri yazdı…

Gerçek haberin peşini kovalayan, koşmaktan yorulmayan ve mutlaka haberin taraflarına teyit ettirmeyi kendine etik kural olarak koyan ender gazetecilerden biriydi.

Irak’ta yapılan “Ecevit/Saddam görüşmesi” sonrası kaleme aldığı röportaj dünyada olay oldu.

Merakla okunan iki kitabı var!.

30 yıllık Milliyet gazetesinde, yirmi yıl boyunca, “Siyaset Günlüğü” başlığı ile günlük siyasi makaleler yazdı…

Milliyet gazetesi başarısını hep takdir etti. Önce “Ankara Temsilciliğini”, sonra “Genel Yayın Yönetmenliğini” Derya Sazak’a teslim etti.

Ancak gazetenin sahip değiştirdikten sonraki son döneminde, “Gezi Direnci” ve “İmralı Zabıtları” haberleriyle siyasi baskılar sonucunda Milliyet gazetesinden ayrılmak zorunda kaldı.

Oysa bu iki haber basın dünyasında geniş yankılar uyandırmıştı.

Hâlâ, kamuyu bilgilendiren büyük gazetecilik olayı olarak, hafızalarda yer almaktadır!..

•••

Derya Sazak, Korkmaz Yiğit/Çakıcı’ya Milliyet gazetesinin satışı sırasında da tarihe geçecek bir basına sahiplenme direnişi göstermişti.

Türkiye’nin “basında güven” olan çınarı yani Milliyet gazetesini, Abdi İpekçi Misyonu ile yönetmişti. Geleneksel çizgisinin dışına çıkarmamıştı.

Ancak AKP devrine uygun gazetecilik yapmak isteyen yeni sahipler, Milliyet’i ve Sazak’ı bu çizginin dışına attılar!..

Sazak’ın “basının özgürlüğü, gazetecinin özgürlüğü ile vardır!” iddiasında ona destek olmayanlar bu gün “basın ahlakının yok olmasına ve havuz medyasının” gelişmesine neden oldular!..

•••

Derya Sazak basın camiasının çizgi altında kaldığı bu durumda mesleğine âşık olduğu için boş durmamış.

Büyük bir sorumlulukla yaşadıklarını gelecek kuşaklara aktarmak istemiş.

Bir yerde ders kitabı niteliği taşıyan ‘İTİRAZIM VAR!’ı yazma nedenini şöyle anlatıyor:

“Üzerinden 20 yıl geçmiş yakın tarihimiz kenarda köşede kalmış anılar, kavgalarımız günahlarımız daha iyi bir gazete yapma heyecanımız, demokrasi mücadelemiz ve elimizden alınan mesleğimiz!..

Tutuklu meslektaşlarımız ve bıçak sırtı dengeler, rejim tartışmaları, darbeler, diktalar, barış süreçleri, iç çatışmalar, aydınların düş kırıklığı, patlayan bombalar, tankın üzerine çıkan insanlar, paletlerin altında ezilenleri gördüm.

Burası Türkiye dedirten olayları yaşadım!..”

Yani sorumluluğunu haykırıyor!..

Okuduklarımdan çıkardığım; Türkiye’nin bir döneminin yakın şahidi olan Derya Sazak ancak gerçekleri aktararak vicdanını rahatlatabileceğini düşünmüş…

•••

Kitabın bölümleri ilerledikçe;

28 Şubat bildirisinden Tansu Çiller’e, Türkbank ihalesinden Mesut Yılmaz’a, Milliyet gazetesinin satışından kara paranın basın ve finans sektörünü ele geçiriliş sürecine, Yüce Divan’a sevklerden AKP’nin basına koyduğu sansürlere, 27 Nisan e-muhtırasından 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimine, 15 temmuz FETÖ darbe kalkışmasından “tek adam anayasasına” kadar, 20 yılı veciz bir şekilde irdelemiş... Son 15 yıllık AKP/RTE dönemine de açıklık getiren olay ve bilgileri de vermekten kaçınmamış…

Kısaca; her sayfasında ya da her tümcesinde Türkiye’nin bir kırılma noktasının nedenleri, müsebbipleri ve yaptıkları ayan beyan gözler önüne seriliyor!..

RTE’nin düşünce ve ifade özgürlüğü açıklamalarından “tek adamlık” rejimine giden yolun taşlarını teker teker sıralıyor...

•••

‘İTİRAZIM VAR!’ı Okuduktan sonra 268 yıl önce Montesquieu’nün sözlerinin haklı olduğunu bir kez daha anlıyorum.

“Yargı erki de yasama ve yürütme erklerinden ayrılmış değilse ve bir elde toplanmışsa orada özgürlük yoktur! Hele bu üçünü aynı el kullanıyorsa her şey mahvolur!”

Yaşadıklarımdan çıkardığım; daha da vahimi basın özgürlüğünün ortadan kalkmış olmasıdır… Hele hele 4. güç olarak bilinen basın da aynı ele geçmişse orada yaşamda yok olmaktadır!.