Altyazı çevirmenleri güvencesizlik ve düşük ücret gibi pek çok sorunla boğuşuyor. ÇEVBİR Yönetim Kurulu Üyeleri Takanay ve Karluk, sektörde süregelen sistemsizliğe ve sömürüye karşı birlik olunması çağrısında bulundu.

Çevirmenler sömürünün ortasında

Berkay DÜNDAR

Film, dizi, belgesel yapımlarının, altyazısını ve seslendirmesini Türkçeye çevirerek izleyiciyle buluşturan çevirmenler, meslek hayatlarında başta güvencesizlik, ağır çalışma temposu, düşük ücret olmak üzere birçok sorunla karşılaşıyor. Yapım şirketlerinin taşerona verdiği çeviri bütçesinin yalnızca yüzde 5’i emekçilere ulaşıyor. Çevirmenler, sömürünün sistemsizlikten kaynaklandığını belirtiyor. Çevirmenlerin yaşadığı sorunları ve mesleğin inceliklerini Çevirmenler Meslek Birliği (ÇEVBİR) Yönetim Kurulu Üyeleri Aslı Takanay ve Ece Nihal Karluk BirGün’e değerlendirdi.

Altyazı çevirmenlerinin yaşadığı sorunlar neler?

Aslı Takanay: Bu soruya yanıt verirken altyazı çevirmenlerini seslendirme çevirmenlerinden ayırmamakta fayda var doğrusu; film, dizi, belgesel ve benzeri ürünlerin altyazı ya da seslendirme çevirilerini yapan meslektaşlarımızın yaşadıkları sorunlar büyük ölçüde ortak çünkü. En temel sorunlar güvencesizlik, düşük ücretler ve hak ihlalleri diyebiliriz. Altyazı ve seslendirme çevirmenlerinin büyük bir çoğunluğu bir kuruma bağlı değil, serbest çalışıyor, yani sigorta ve emeklilik hakkını kendi cebinden karşılıyor. Ödenen ücretler çok düşük olduğu göz önünde bulundurulduğunda bu, çevirmenler için büyük yük hâline geliyor. Sayıca az da olsa şirketlerde tam zamanlı çalışan çevirmenler de var tabii, buralarda da ödenen maaşların parlak olmadığını söyleyebiliriz. Öte yandan bu arkadaşlarımızın iş yükleri de olması gerekenin çok üstünde.

Aslı TakanayAslı Takanay

Ücretler nasıl belirleniyor?

A.T.: Serbest altyazı ve seslendirme çevirmenlerinin ücretleri yaygın olarak çevirdikleri videonun dakikası üzerinden belirleniyor. Türkiye’de bu dakika ücretleri ne yazık ki çok düşük, örneğin kimi durumlarda dijital platformlar tarafından taşeronlara ayrılan çeviri bütçesinin ancak yüzde 5’i çevirmenin eline ulaşıyor. Bu gerçekten kabul edilemez bir şey. Altyazı-seslendirme çevirisi alanında çeviriye ayrılması gereken süre için çatı örgütümüz Avrupa Altyazı ve Seslendirme Çevirmenleri Federasyonu’nun (AVTE) öngördüğü rakamları da bu vesileyle belirtmiş ve altını çizmiş olalım: 52 dakikalık bir belgesel ya da dizi bölümünün çevirisi için (günde en fazla 8 saat çalışarak) 1 hafta, 100 dakikalık bir uzun metrajlı bir film için ise 2-3 haftalık süre öngörülüyor.

Ece Nihal Karluk: Bazı kanallar ve taşeron firmalar alandaki bilgi eksikliğinden, bu alanın gençler ve yeni mezunlar tarafından cazip bulunmasından faydalanıp çevrilecek videolara paket fiyat da biçebiliyor. “90-120 dakika arası bir film şu kadar lira” diyorlar mesela, oysa izlemek için başına oturduğunuzda bile birine 90 dakika, birine 120 dakika mesai harcadığınız filmlerin çevirisi için harcanan emek ve mesai bir olabilir mi? Gözlemlediğimiz bir diğer sorun da, seslendirme için yapılan çevirilerin kopyala-yapıştır yöntemiyle altyazı metnine veya altyazı çevirilerinin yine aynı şekilde dublaj metnine dönüştürülmesi. Bu örneklerin çoğunda çevirmen, ne çevirisinin bu şekilde kullanıldığından haberdar oluyor ne de bundan ayrıca bir ücret alıyor, oysa taşeron dediğimiz şirketler müşterilerine seslendirme çevirisi için ayrı, altyazı çevirisi için ayrı fatura kesiyor.

Ece Nihal KarlukEce Nihal Karluk

MİMİK VE JESTLER ÇEVİRİDEN AYRILAMAZ

Günümüzde Google Translate ile de çeviri yapılabiliyor, bu bağlamda çeviri ekipleri farkını nasıl ortaya koyuyor?

A.T.: Çevirinin diğer alanlarında da Google Translate’in kolaylıkla kullanılamayacağını düşünmekle birlikte, film, dizi, belgesel çevirileri özelinde çevirmenlerin sadece yazılı ifadeleri çevirmediğini, konuşan karakterin tonlamasını da ‘okuyarak’ çeviri yaptığını düşünürsek Google Translate’in böyle bir ihtiyacı karşılayamayacağı sonucuna hızla varabiliriz. Film, dizi, belgesel gibi görsel-işitsel metinler adı altında tanımladığımız ürünler sadece kelimelerden ibaret değil, sesler, tonlamalar, karakteri canlandıran oyuncunun mimikleri, jestleri, verilen es’ler, sessizlikler, vesaire, hepsi bizim üzerinde çalıştığımız metinlerin ayrılmaz parçası. Kısacası, çeviri de bu haliyle eksik, filmle birlikte okunmalı.

Büyük şirketlerin bu konuda bir sömürüsü, mobbing söz konusu mu?

E.N.K: Türkiye’de bu sektörde büyük ya da küçük neredeyse her şirkette bir sömürü söz konusu olduğunu söyleyebiliriz sanırım. Tabii burada sektördeki en büyük iş yükünün taşeron dediğimiz aracı kurumlarda olduğunu söylemekte fayda var, yani çoğunlukla taşeronların sömürüsüne maruz kalıyorsunuz. İçeride çalışan arkadaşlarımızın uğradığı mobbingden bahsetmekte fayda var, onların da duyulması gerekiyor çünkü. Ben iki sene boyunca bir dublaj stüdyosunda çalıştım, beni işi bırakmaya sürükleyen nedenlerin hepsi, ilerleyen zamanda birlikte çalıştığım beş çevirmen arkadaşımın da şirketle yollarını ayırmasına sebep oldu. Bir de benden önce aynı yollardan geçtiğini bildiğim çevirmen arkadaşlarım var. Yani bu şirketlerde sürekli bir sirkülasyon söz konusu aslında. İçerideki çevirmen ve editörlerin çok sık değiştiği, her yeni gelene bütün işin baştan öğretildiği ama güya “ekonomik” bir sistem(sizlik) yani, kesinlikle sürdürülebilir değil, çalışanlar için de çok yaralayıcı bir deneyim.

Sektörde süregelen bu sistemsizliğe ve sömürüye karşı birlik olmamızı çok değerli buluyoruz, henüz üye olmamış tüm meslektaşlarımızı ÇEVBİR’de mücadeleye davet ediyoruz.