Çevre davalarından harç alınmasın


Ali ÖZTUNÇ CHP Genel Başkan Yardımcısı, Milletvekili

Ekosistem, canlı cansız cümle varlığın birlikte oluşturduğu bir sistem. İnsan da bu sistemin bir unsuru. Doğanın tüm formları ile var olma ve yenilenme hakkı var. Yaşama, su, temiz hava, sağlık, kirlenmeme, saygı görme gibi haklar doğa hakları olarak kabul ediliyor.

Peki biz insanlar, ekosistemin ve doğanın haklarına nasıl erişebileceğiz? Anayasamızda, çevre kanununda ve uluslararası sözleşmelerde hem hükümetlere hem de yurttaşlara yüklenen ödevler var. Vatandaşa temiz ve sağlıklı bir çevrede yaşamak bir hak olarak sunulurken bu değerleri korumak ise ödev olarak sayılmış. Bu hakları nasıl koruyabiliriz? Bu konuda üç yol sunuluyor. Bilgi edinme, başvuru yapma ve karar alma süreçlerine katılma. Türkiye’de bu üç usulü kullanarak ekosistem hakkına erişebilmek mümkün mü? Açıkçası pek de değil.

Ekolojik yıkım, iklim krizi, kuraklık, kıtlık gibi birçok sorunu bir arada yaşıyoruz. Bu durum, sadece bizlerin değil, gelecek kuşakların ekosistem hakkına erişimini de zorlaştırıyor.


YURTTAŞLAR YOK SAYILIYOR

Neydi bu engeller? Yurttaş yok sayılıyor ve hiç bir çevresel karar alma sürecine dâhil edilmiyor. Katılım sağlayamadığı her türlü karardan haberdar olması ve süresi içerinde başvuru hakkını kullanması bekleniyor.

Doğa haklarını korumakla yükümlü tutulan yurttaşlar, sivil toplum örgütleri, meslek odaları ve birliklerin ellerindeki tek mekanizma ise dava açmak.
Kimi durumlarda, dava açmak dışındaki başvuru hakları da yasak. Bir ÇED Olumlu kararını dava açmadan iptal ettirmeniz mümkün değil. İdareye başvuru hakkını kaldırdılar. Dava açma süresini kısalttılar. Verilen kararların duyuruları gizleniyor ama her koşulda haberdar olup süresi içerisinde dava açmanız bekleniyor. Yine aynı şekilde, mahkemeler kirletici projelerin etki alanında ikamet etmeyen ya da taşınmaz sahibi olmayan bir kişinin dava açma hakkı olmadığına dair kararlar veriyor. AKP hükümeti, sırf bu yüzden Aarhus Sözleşmesine yanaşmıyor.

Ekonomimiz çöktü. Her şey ateş pahası. Dava açmak da. Hani derler ya, fiyatlar el yakıyor. Dava masrafları da öyle oldu. Ödenebilir makul rakamların üzerine çıkan bilirkişi ücretleri el yakıyor. Sinop Nükleer Güç Santrali ile ilgili olan davada 40.890,00 TL civarında bilirkişi masrafı istendi. Kanal İstanbul ile ilgili açılan davada istenilen bilirkişi ücreti 10.000 TL.

DAVA AÇMAK ATEŞ PAHASI

Hükümet açıkça çevreyi koruma ödevini aksattığı için, yurttaşlar, çevre ve ekoloji örgütleri, meslek odaları dava açarak ekosistem hakkını koruma çalışıyor. Anayasal bir ödevi yoğunlukla gönüllü emek üzerinden yerine getirmeye çalışan bu kişi ve kuruluşların maddi güçleri herkesin malumu. Bu ödevi yerine getirmese, yöneticilerini görevini kötüye kullanma suçu kapsamında sorumlu tutacağınız meslek odaları yüksek yargılama gideri tehdidi altında yasal yükümlülüklerini yerine getiriyor.

Geçtiğimiz hafta, Meclise bir kanun teklifi sunduk. Çevre davalarını kamu davası olarak kabul edin, bu davaları açmanın önündeki engelleri kaldırın dedik. Dava açmak zorunda bıraktığınız yurttaşları, dava harçlarıyla korkutmayın dedik.

Birçok ülkede, kamu menfaatine açılan davaların sınırları kaldırılmış, bu amaçla açılan davalar kaybedilse bile dava masrafları davacıya yüklenmiyor.
Yaşama hakkının ön koşulu olan doğanın korunması için, adalete erişimin kolaylaştırılması gerekiyor.

Ekosistem hakkına erişim ücretsiz olmalı, kamu yararına açılan bu davalar kamu davası olarak sayılmalı. Çevre konusunda her fırsatta mangalda kül bırakmayan AKP’nin gerçek yüzü bu teklife verecekleri oy ile anlaşılacak.