TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası, Dünya Gıda Günü nedeniyle yaptığı açıklamada, Türkiye’de yurttaşların yüzde 22’sinin gıdaya ulaşamadığını ve yüzde 9’unun açlık sınırında yaşadığını belirtti.

Dünyada, herkese yetecek kadar kaynağın olmasına rağmen üretim ve tüketimin adaletli bir şekilde sağlanamaması, Türkiye gibi tarım ve hayvancılıkta dışa bağımlı hale gelen ülkelerin üretime devam edememesi, sürdürülebilir kaynaklar yerine nükleer gibi sınırlı ve tehlikeli enerji yatırımlarına yönelme, tarım arazilerindeki azalma ve su kaynaklarının kirletilmesi gibi nedenlerle açlık ve yoksulluk oranlarındaki yükseliş sürüyor. İklim değişikliği çevresel, ekonomik, politik ve kültürel alanları da kapsayan küresel bir sorun. Özellikle de bizim gibi -bakliyattan ete- temel gıdada dışa bağımlı, besin güvencesi konusunda sorunlu, bereketli arazileri betona terk edilen, politik tercihler neticesinde ekonomisi fazlasıyla kırılgan hale gelmiş bir ülke için…

• • •

Enerji ve gıda ihtiyacının önemli bir miktarını ithal ediyoruz. Dövizin yükselmesiyle birlikte gübre, mazot, tarım ilacı gibi kalemlerde oluşan fiyat artışı da üreticiden tüketiciye hepimizi etkiliyor. Maliyetini düşüremeyen üreticiden ‘enflasyonla mücadele’ için fiyat indirimi talep eden hükümetin bu bir hayli zayıf ‘çözüm’ planı sonucu iflasların yaşanabileceği ve uzun sürecek bir yüksek enflasyonla karşı karşıya kalma riski taşıyan Türkiye için tek çarenin Türk lirasının değer kazanmasını sağlayacak ekonomik-siyasi politikalar üretmek olduğu ise konuya serin ve tarafsız bakabilen herkesin dilinde. Beslenme için tüketilen doğal kaynakları, üretilen gıdanın da üçte birini çöpe atarak fütursuzca israf etmenin; tatlı su kaynaklarını sanayi atıklarıyla kirletmenin, karbon salınımına kalkan oluşturan ormanların katledilmesinin elbet bir geri dönüşü olacak, olmakta.

• • •

Türkiye, küresel ısınmanın zararlı etkileriyle ilk ve en çok karşı karşıya kalacak ülkelerden biri olmasına rağmen doğal kaynakların en umarsız, en vicdan yaralayacak şekilde talan edildiği yerlerden biri. TÜİK’in 2016 verilerine göre, ülkenin tarım alanları yapılaşmaya açılarak gitgide azaldı. Son otuz yıllık kayıp 40 milyon dekar! Üretmeden tüketmek sürdürülebilir olmadığı gibi; aşırı sıcak, aşırı soğuk, sel, kasırga gibi etkilerini her geçen gün daha çok hissettiren küresel iklim değişikliği konusunda harekete geçmek yerine, AKP hükümeti tercihini elinde kalan son bir avuç toprak ve temiz su kaynağını siyanürle altın arayan, HES’lerle dereleri kurutan, nükleer santral ile geleceği zehirlemeye kararlı şirketlere ve ormanları biçerek betonla dolduran müteahhitlere satmaktan yana kullandı.

• • •

Diğer yandan, çevre sorunlarına duyarlı ve bu konuda gönüllü olarak hukuki destek sunan TBB’nin Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu üyesi avukatların TBB yönetimi tarafından tasfiye edilmesi haftanın en dikkat çeken gelişmelerinden biri oldu. Komisyonun HES, Akkuyu Nükleer Santralı, Cerattepe, Rize Havalimanı gibi pek çok çevre sorununun hukuki sürecini takip ettiği göz önünde bulundurulduğunda durumun kaygı uyandırmaması imkânsız. Ekoloji ve kent haklarının takipçisi olmaya, komisyonun işlevini yerine getirip getirmediğini izlemeye devam edeceklerini açıklayan avukatlarımıza, sağlıklı bir çevrede yaşama hakkımızı savundukları için kendi adıma teşekkürü bir borç biliyorum. Bizi, küresel iklim değişikliği, ekonomi ve çevre sorunlarıyla birlikte kaçınılmaz olarak büyüyecek olan gıda kriziyle nasıl baş edeceğimize dair tartışmaların gündeme oturacağı günler bekliyor.