İsveç’in Başbakanı Stefan Löfven, “Dünyayı kurtaran adam” olacağını açıkladı. 18 Ocak Pazartesi günü bu açıklamayı dinleyen, belediye ve il yönetiminden siyasetçiler, bilim insanları, özel sektör temsilcileri ve toplumun her kesiminden yaklaşık 400 kişilik bir konferans katılımcı grubu, Başbakanlarını alkışlarla karşıladı. Löfven’i Dünya’yı kurtaracağı ve İsveç hükümetini bu işe kaynak ayıracağı için alkışlamanın taraf-bertaraf korkutmasıyla hiçbir ilgilisi yok. Bu işin can alıcı yanı, Löfven’in de belirttiği gibi “Dünyayı kurtarmak” kârlı bir yatırım alanı ve İsveç bu sefer pastanın en büyük bölümünü almak için hazırlanıyor. İsveç’te kamudan, özel sektöre tüm şirketler yanlarına bilim dünyasını da alıp 2030 Gündem’e yatırım yapacak.

2030 yılına kadar Dünya’da yoksulluğu bitirmek, açlığı tamamen durdurmak, nitelikli eğitim imkânlarını tüm dünya çocuklarına taşımak, cinsiyet ayrımcılığını sonlandırmak, sağlık hizmetlerinden tüm dünya vatandaşlarının yararlanmasını sağlamak, temiz enerji kaynakları yaratmak, barış ve adaleti tüm toplumlara yaymak, insana yakışır iş ve sürdürülebilir ekonomik büyümeyi sağlama küresel hedeflerden bir kaçı. Löfven böyle tatlı tatlı 17 maddenin altına, Birleşmiş Milletler’in 2015’in Eylül ayında New York’ta yaptığı bir toplantıda diğer dünya liderleriyle birlikte imzasını atmış. 2016’yla birlikte verdiği sözü tutmak için programını devreye soktu.

Birleşmiş Milletlerin oturup da 2030’da ulaşılmak için 17 hedef belirlemesinde ve üye ülkelerin liderlerine bunları kabul ettirmesinde “Aaa.. çok değişik” diye şaşıracağımız bir yan yok. Türkiye de Ahmet Davutoğlu’yla o toplantıdaydı ve Başbakan “Sürdürülebilir kalkınma için barış ve güvenlik ön koşuldur” diyordu. Ev ödevi taslağını sunan Löfven’in ve iş dünyasından katılımcıların, dünyanın değişeceğine olan inancının “çok” olması “değişik”.

Löfven, kendi yaşıtı siyasetçiler için “Bizler küresel açlıkla mücadele eden ilk, küresel ısınmayla başa çıkabilecek son kuşağız” dedi. Bugün dünya üzerinde her 10 çocuktan dokuzunun okula gittiğini hatırlatan Löfven, “Bunu arkamıza alarak yeni gelişme hedeflerinin çoğuna ulaşabileceğimizi umut ediyorum” diye konuştu. İsveç’i dünyayı kurtarma görevinde “Önde gideceğiz” diye lanse eden Löfven’in iki sebebi var. İlki ahlaki “Bizim şimdiki kuşaklara ve gelecek kuşaklara karşı olan bir sorumluluğumuz var” diyor Löfven. Bu seferberlikte ikinci neden ise İsveç şirketlerine, tüm dünyanın istediği veya isteyeceği yeni teknikler ve yeni buluşlar geliştirmeleri için zemin oluşturmak.

2030 Gündem, Birleşmiş Milletler tarihinde en kapsamlı ve en yaygın çalışması olarak gösteriliyor. Daha az karbondioksit üretilsin diye işi ulusal seferberliğe döken Löfven, bu fırsatı kaçırmayacak. Başbakan “İsveç’in gücü eşit bir toplum olmasına dayanıyor, toleranslı ve zengin bir ülke. İsveç fikir ve çözüm ülkesi” diye kaynaklarını övüyor. Bütün denizi yüzen gelişmiş ülkeler için büyüme, artık bir tek sürdürülebilir büyüme ile olası bulunuyor bu da Dünya’yı kurtarmayı düşündüğümüzden çok daha iyi bir iş sahası yapıyor.

Löfven’in şirketlerine yüzecek deniz bulduğunu müjdelediği toplantıyı dinlemeye gelenler arasındaki Gunilla Bjöklund, 20 yıl önce yine Birleşmiş Milletlerin Davetlisi olarak İsveç hükümeti adına Rio’ya görüşmelere katılan ekipten. Bugün kendisine ait ve tek kişilik danışmanlık şirketinde emeklilik günlerini, gönüllü olarak erteleyen Gunilla, “20 yıl önce Brezilya’da sağlam çevreci bir grup toplanmıştı ama eve döndüğümüzde böyle bir heyecan yaşamamıştık” diyor.