Çevrenin ‘insan’ sorunu var

DOÇ. DR. EROL KESİCİ

Çevre tüm canlıların ortak yaşam alanıdır. İnsanlar yaşayabilecekleri hazır ortam oluştuktan sonra yer küreye gelen en son canlı türlerindendir. Yaşaması için emek sarf etmeyen her şeyi hazır bulan insan doymazlığına gerekli mazeretler öne sürerek, çevre kirliliğinin giderek artmasına neden olmuşlardır. Atıkların derelere, göllere, denizlere ve yeşil alanlara bırakılması sağlığımızı, gıdamızı tehdit etmektedir. Gerekli önlemleri almamak, tehlikenin, her geçen gün artmasına ve önü alınamaz, çözümlenemez hale gelmesine yol açılmıştır.

EN ÖNEMLİ ÇEVRE SORUNU SU KİRLİLİĞİ

Biyoçeşitlilik ve su kaynaklarında azalmayla karşı karşıyayız. Nem doğayı şekillendirir ve korur. Çevrede nemin azalmasının bir diğer aşaması ise tarımsal, hidrolojik, meteorolojik ve sosyal kuraklıktır olmaktadır. En küçük canlı organizmadan en büyük canlı varlığa kadar, bütün biyolojik yaşamı ve bütün insan faaliyetlerini ayakta tutan doğal çevredir.

Dünya üzerinde yaşayan 2,1 milyar kişinin, yani her 10 bireyden 3’ünün evinde güvenli içme ve kullanma suyuna erişimi yok. Türkiye’de ise durum çok daha ciddi, neredeyse hanelerin yarısından çok fazlasının sağlıklı içme, kullanma suyuna ulaşamıyor.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı da, yayınladığı son çevre sorunları değerlendirme raporunda; Türkiye’nin en önemli çevre sorununun su kirliliği olduğu, ayrıca; NASA’nın hazırladığı rapora göre; Türkiye’nin önümüzdeki yıllarda ciddi kuraklık riski ile karşı karşıya kalacak ülkeler arasında yer aldığı bildirilmektedir.

Yine; Birleşmiş Milletler Raporu’nda 20. yüzyıldan bu yana dünya ormanlarının ve sulak arazilerin 3’te 2’si yok edildiği belirtilmişti. Ülkemizde de durum aynı. Nereye neyin yapılacağı bilimsel olarak araştırılmadan, doğru planlanmadan yapılan hidroelektrik santrallar, vahşi sulamanın yapılması ve atık alanına dönüştürülen su kaynaklarımızda oluşan kirlilik nedeniyle doğal sulak alanlarımızın 3’te 2’si yok olmayla karşı karşıya. Bilimsel önlemler alınmaz ise ‘su fakiri’ olmamız kaçınılmaz.

Çevre Bakanlığı’nın Türkiye Çevre Sorunları ve Öncelikleri Değerlendirme Raporu da Türkiye’nin en önemli çevre sorununun su kirliliği olduğunu ifade ediyor. Bakanlıkça 81 ilden toplanan verilere göre; “158 yerüstü su kaynağında yapılan kalite kontrolünde 33 noktada (kaynakların % 21’inde) suyun kirli, 52 noktada ise (kaynakların % 33’ünde) çok kirli olduğu tespit” edilmiştir.

GİZLİ TEHLİKE KURAKLIK

Kuraklık, yalnızca fiziksel bir doğa olayı olarak görülmemelidir. Kuraklık doğanın gizli bir tehlikesidir. Genellikle herhangi bir mevsim veya bir zaman diliminde yağış miktarındaki azalmadan dolayı meydana gelir. Tarım, enerji, sağlık, turizm ve ormancılık gibi sektörler kuraklıktan doğrudan etkilenmektedir. Kuraklığın, insan ve faaliyetlerinin su kaynaklarına olan bağımlılığı nedeniyle, toplum üzerinde çeşitli olumsuz etkileri vardır. Yaşanan tarımsal, meteorolojik kuraklığın yanında su kaynaklarımızda görülen hidrolojik kuraklık; son yıllardaki yaşanan yeterli yağışların olmaması, yeraltı suları, kaynaklar, yüzeysel akış ve toprak neminin etkilenmesidir.

ÇEVRE AHLAKI

Genel olarak düşünüldüğünde, çevre etiğinin insanın doğayla, ya da geniş anlamda kendi dışındaki dünya ile nasıl ilişkide bulunması gerektiğini incelediği belirtilmektedir. Çevre etiği, çevre ile ilgili, doğadaki ortak yaşamla ilgili sorunları sadece eğitim ve biilme bırakmayıp bu sorunları felsefe ve etik bağlamında sorgulayan ve çözümler üreten uygulamalarını da dahil etmek gerekir. Bu nedenle insan-doğa ilişkilerini düzenleyen kurallar da ahlak kavramına edilmiştir. Çünkü nedeni oluşturan insan, çözümde onun elindedir. Bunun içinde insan- doğa ve insan –insan ilişkileri boyutlarını bilinçli bir etik yaklaşımı ve tartışmalarıyla, sunulacak çözüm yolları konuşulmadan, bunların doğa ile bütünleşmesi sağlanmadan çözümlenmesi mümkün olmayacaktır. Bugün yüz yüze kaldığımız çevre sorunlarının önemli bölümü çevreye yönelik bakış açısından kaynaklanmaktadır. Bu nedenle bireylerin çevreye yönelik olumlu değerler geliştirmeleri son derece önemlidir.