Mezitli saldırısı 7 Haziran-1 Kasım seçimleri arasında yaşanan, yüzlerce insanımızın ölümüyle sonuçlanan ve travmaya neden olan şiddet ortamını hatırlattı. Saldırı seçimle ilişkilendirildi. İktidarın Bakan Soylu ile yaptığı hamleler bu görüşü destekledi. Kirli bilgi ile başta CHP olmak üzere muhalefet hedefe konuldu. Geniş kesimlerin tepkisine neden olan saldırı kınandı. HDP ve Demirtaş’tan gelen açıklamalar PKK bildirisinde ve ona yakın yayın organlarında eleştirildi.

Ceylanpınar’dan Mezitli’ye
Fotoğraf: DHA

26 Eylül günü Mersin’in Mezitli ilçesinde bulunan polis evine yapılan saldırı ve ardından devam eden tartışma çok boyutlu sonuçlar üretmeye aday. PKK’nin üstlendiği ve bir polisin öldüğü, bir polisin de yaralandığı saldırı akıllara 7 Haziran ve 1 Kasım 2015 tarihleri arasını getirdi.

Şanlıurfa’nın Ceylanpınar ilçesinde 2 polisin evinde öldürülmesinin ardından başlayan ve bine yakın insanın ölümüne yol açan şiddet ortamı ülkeyi başka bir atmosfere sürüklemişti.

Aynı sürecin bir daha yaşanmaması için, yapılan saldırı hem iktidar hem de muhalefet cenahında sonuçlar üretecektir

***

SOYLU’NUN HEDEFİ MUHALEFET OLDU

Saldırının hemen ardından İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun yaptığı değerlendirme ve ardından tüm yandaş medyanın ortak tutumu, bu ve benzer olaylarda iktidarın nasıl bir tutum alacağını bize göstermesi açısından önemli. Saldırının sonrasında iktidar cenahında ne olduğuna kısaca bakalım.

Soylu ne dedi: Mersin’de yapılan saldırının hemen ardından bölgeye giderek kameraların karşısına geçti. İlk açıklamasında saldırganların yakalanacağını anlayınca kendini patlattığını ifade eden Süleyman Soylu “Dilşah Ercan” ismini de saldırgan olarak zikretti. Hata bir sonraki adım olarak sosyal medyada “6’lı masada sıkıştın PKK’ya sığındın. Yazıklar olsun” diyerek paylaşımda bulundu.

Kısa süre sonra tüm yandaş basın, Dilşah Ercan’ın CHP’nin 8 yıl önce yayımladığı basına yönelik baskıları içeren raporda isminin geçtiğini, yazmaya başladı. Saldırgan bir anda tüm manşetlerde “CHP’nin gazetecisi" olarak yazılmaya başlandı.

Soylu’nun hedefi: Süleyman Soylu’nun yanlış bir bilgiyi kamuoyu ile paylaşması, üstelik muhalefet partisini suçlayarak bunu yapmasının arkasında yatan tek bir gerçek var, başta CHP olmak üzere muhalefeti terör eylemleri ile ilişkili göstermek. Arkasından Mersin Büyükşehir Belediyesi çalışanının da gözaltına alınması bu algıyı pekiştirecek bir başka gelişme oldu. Erdoğan, saldırıyı gerçekleştirenler arasında bu ismin olmadığının açığa çıkmasına rağmen bir haftadır Soylu’nun açtığı yoldan ilerliyor.

Bu süreçte Soylu ikinci bir açıklama yaptı. O da saldırıyı gerçekleştirenlerin izlediği yol güzergahı.

Soylu net koordinatlar vererek paramotor denilen bir araçla önce Mumbiç’e oradan Afrin’e ve son olarak da Tarsus’a geldiklerini ifade etti. Yani tamamıyla TSK ve MİT’in kontrol etmesi gereken bölgelerden uçarak gelen iki ismin olduğunu ifade etmiş oldu. Sızmanın kendi sorumluluk bölgesinden değil Hulusi Akar ve Hakan Fidan’ın esas olarak sorumlu olduğu alandan yapıldığını ifade etmiş oldu.

***

BİR HAMLE İLE SONUCA GİTME

Mezitli saldırısı sonrası CHP’ye yönelik iktidarın hamleleri çok anlaşılır gibi değildi. Bir raporda geçen üstelik saldırıda olmadığı kısa sürede anlaşılan bir isim üzerine başlatılan kampanya halen devam ediyor. CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, yürütülen kampanya ilişkin “Kirli propaganda yürüten Erdoğan ve yaveri fotoroman Süleyman… Öldürülen teröristin DNA raporuna rağmen, yalan söylediniz, havuz medyanız manşetler attı. Oysa ben ne dolaplar çevirdiğinizi iki gündür biliyorum. Bile bile yalan söylediniz” diye açıklamalarda bulunmuştu. Hatırlanacağı gibi bu açıklama sonrası yanıt veren Soylu ise bir taksicinin “saldırganı teşhis ettiğini” ileri sürmüştü.

Süleyman Soyu dün de benzer ifadelerini sürdürdü.

İktidar bu söylemi sürdürerek hem Erdoğan karşısında oluşan 6’lı Masa’yı hem de tek aday konusunda güçlenen eğilimi dağıtmayı hedefliyor. Şu ana kadar istediği sonucu aldığı söylenemez.

Bu konuya dair irdelenmesi gereken diğer bir konu da medyanın içinde bulunduğu durum. Tek bir talimatla bir kez daha manşetler ortaklaştırıldı. Ülke genelinde yayın yapan birçok medya kuruluşu kutuplaşmayı artıracak hatta daha ciddi sonuçlar üretebilecek bir dezenformasyonu hayata geçirmede tereddüt etmedi.

Bu saldırı ve sonrasında atılan adımlar gösterdi ki iktidar her türlü gelişmeyi elinde bulundurduğu kamun olanakları ve sahibi olduğu medyaya ile kullanacak. Çok az kuralın devrede olduğu bir seçim dönemi yaşayacağız.

***

MERSİN’DE ERKEN ÇALAN ALARM ZİLİ

Mezitli saldırısının kısa dönemli açığa çıkardığı başlıkları sıralarsak;​

1- Saldırı 7 Haziran 1 Kasım arasında yaşananlarının başlangıç olaylarını çağrıştırdı. Toplumsal travmaları canlandırdı.

2- Toplumun çok önemli bölümü saldırıya karşı net tepki gösterdi. Türkiye’yi kritik bir seçime giderken iktidara destek olarak algılandı.

3- Bu ve benzeri eylemlerin hem iktidar hem de muhalefet cephesinde farklı sonuçlar yaratabilme potansiyeli görüldü.

4- Seçim döneminin düz bir hatta ve sorunsuz şekilde ilerlemeyeceğini gösterdi. İktidar sona kadar süreci zorlayacak.

***

KINAMA, KRİZ NEDENİ OLDU

Mezitli saldırısı sonrası en ilginç gelişme HDP cenahında yaşandı. Saldırıyı birçok siyasi parti ve oluşum gibi Demirtaş ve HDP de kınadı. İlk açıklama Edirne F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’tan geldi. Demirtaş saldırıyı kınayarak “Mersin’deki silahlı saldırıyı kınıyorum. Siyasetin sorumluluğu, şiddet dışı çözümlerde ısrarcı olmaktır. Ölümleri durdurmaktır. Şiddetin her türlüsüne karşı çıkacağız, demokratik siyasette ısrarcı olacağız. Bunun herkes tarafından net olarak bilinmesini isterim” dedi. Ardından da HDP Eş Genel Başkanlar Pervin Buldan ve Mithat Sancar imzasıyla yapılan yazılı açıklamada “Özellikle seçimlere yaklaşmakta olduğumuz bugünlerde ortalığı bulandırmak, yeni bir şiddet dalgasını ve provokasyonları, Haziran-Kasım 2015 dönemindeki gibi kullanmak amacında olanların bu hevesleri karşısında suskun kalınamaz. Demokratik siyaset alanını daraltmak ve işlevsiz hale getirmek amacında olanların bu hesabını boşa çıkarmak hepimizin demokratik görevidir. Mersin’de yaşanmış olan saldırıyı kınıyor ve karanlıkta bırakılan noktaların da aydınlatılmasının gerekliliğini vurguluyoruz” açıklaması geldi.

Açıklamaların yapıldığı saatlerde saldırıyı üstlenen olmamıştı. PKK’nin askeri kanadı olan HPG ise saldırıdan iki gün sonra yaptığı yazılı açıklamayla yapılan saldırıyı üstlendi. Bununla da kalmayıp saldırıyı kınayanlara uyarıda bulunmayı ihmal etmedi: “Kürt halkını ve değerlerini korumak için kendisini feda eden fedaileri, hangi gerekçeyle olursa olsun düşman diliyle kınaması ancak sindirilmişlikle ifade edilebilir. Kürt halkının soykırımını durdurmak için kendisini feda eden yoldaşlarımız en kutsal değerlerimizdir. Bu değerlere dil uzatanların ne yurtsever halkımızın ne de fedailerin hakikatini temsil etmediği bilinmelidir.”

Bu yaklaşıma destek çıkan yazıların varlığı konunun Kürt cenahında farklı boyutlarda tartışılmaya devam edeceğini de gösteriyor. Örneğin Veysi Sarısözen’in yurtdışında yayımlanan Özgür Politika gazetesinde yazdığı uzunca bir yazıyı “O nedenle PKK’yi kınayarak durdurmaya çalışacağınıza Türk devletinin savaş macerasını önlemeye çalışınız. O zaman belki ‘vekil’ olabilirsiniz” diyerek bitirmesi bunun küçük bir örneği.

Bu açıklama ve yazılanlar sonrasında Demirtaş’tan gelen son mesaj tartışmayı gündemde tutmaya yetti: “Mahallenin ‘delisi, popülisti, tek adamı, sinmişi’ ya da karşı mahallenin ‘teröristi, katili’ olarak yaftalanmayı göze alıyorum. Konforlu alanlarından ‘siyaset’ yapanların çıtları çıkmasa da, tek başıma bile kalsam inandığım doğruları savunmaktan asla vazgeçmeyeceğim. Tarih hepimizi, söylediklerimiz ve sustuklarımızla yargılayacak bir gün.”

Demirtaş’tan son gelen mesajda "Demokratik siyasette ısrar ve barış politikası, bizim için ilkeseldir. Kimse geri adım atmamızı beklemesin" sözlerine açıklık getirdi.Demirtaş, "Biz demokratik siyasette ısrarcıyız" söyleminden, HDP'den ve Kürt siyasetinden "ayrışma" polemiği çıkarmak çok zorlama bir çabadır, tamamen anlamsızdır. Halkımız da tüm çevreler de şundan emin olsunlar ki, biz hep birlikte demokrasi ve özgürlük mücadelesini büyüteceğiz" ifadelerini paylaştı.