Soylu'ya 2 soru: Eğitimciler cezaevinden çıkarılırlarsa açlık grevini bitirebilirler, onları hâlâ içeride tutacak mısınız? Uluslararası PEN Başkanı'nı da terörist ilan edecek misiniz?

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun, açlık grevindeki tutuklu eğitimciler Nuriye Gülmen ve Semih Özakça'ya destek veren aydınlar ile onların ilanını yayınlayan gazeteleri tehdit etmesine tepkiler büyüyor. Adalet arayan ve insan hakları ihlalleri konusunda sesini çıkaran tüm kesimlerin 'terörist' ilan edilmesi, Türkiye'yi giderek demokrasi, insan hakları, hukuk kavramlarından uzaklaştırıyor. Öte yandan AKP iktidarı, her geçen gün hem yurtiçi kamuoyunda hem de uluslararası alanda inandırıcılığını yitiriyor, yalnızlaşıyor.

Bir günde yurtdışından 1400 aydın

Gülmen ve Özakça için Türkiye dışından da çığlık büyüyor. Sadece önceki gün, tüm dünyadan aralarında Uluslararası PEN Başkanı Jennifer Clement’in de olduğu 1400 aydın, yazar, sanatçı, Gülmen ve Özakça için Türkiye'dekine benzer bir bildiriyi imzaladı. Aydınlar öncelikle açlık grevindeki iki eğitimcinin serbest bırakılmasını ardından da işlerine geri dönmelerini talep etti.

Dünyadaki aydınlar da terörist sayılacak mı?

Türkiye dışından gelen tepkiler iki önemli soruyu da ortaya çıkardı:

AKP iktidarı, Japonya'dan Latin Amerika'ya kadar binlerce imzası bulunan aydınları da terörist sayacak mı; mesela,Uluslararası PEN Başkanı Jennifer Clement yasa dışı örgüt üyesi olmakla suçlanacak mı? Ya da... 'Gerçek terörist' veya 'teröristler' kimler? Bu soruların cevapları ise 235 gündür sadece Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile atıldıkları işlerine dönmek için direniş yapan, 114 gündür açlık grevinde olan ve 38 gündür hukuksuzca cezaevinde tutulan Gülmen ve Özakça hocaların durumlarında gizli. Eğitimcilerin, her geçen gün kötüleşen ve geri dönülmez noktaya doğru giden sağlık durumlarının yanı sıra AKP iktidarının konu ile ilgili tutumunu, başından beri süreci takip eden avukat Selçuk Kozağaçlı ile konuştuk.

'Tutuklama gerekçesi yoktu'

Kozağaçlı, öncelikle KHK'ler ile yaşanan genel drama dikkat çekti: "Şu ana kadar kamudaki görevinden hukuksuz yere işinden atıldığı için 40 insan intihar etti. Nuriye Gülmen ve Semih Özakça ise seslerini duyurabilmek için farklı ve hukuki açıdan yasal bir eylem biçimini tercih etti. Açlık grevi, İnsan Hakları Mahkemesi'ne göre de Anayasa Mahkemesi'ne göre de suç değil. Dolayısıyla 28 kez gerekçesiz olarak gözaltına alıp, defalarca da para cezası kesilen bu insanları tutuklamak büyük bir kanunsuzluk. Devlet bu hukuksuz yönteme başvurarak, İnfaz Kanunu'nun 82. maddesini uygulamak istiyor."

'Müdahale etmek için cezaevine koydular'

Avukat Kozağaçlı; uygulanmak istenen 82. maddenin ne olduğunu ve bununla ne amaçlandığını şöyle aktardı: "Söz konusu madde, 'Hapistekiler bilinçlerini kaybederlerse, devlet onlara müdahale eder' diyor. Oysa devletin böyle müdahale hakkı yok. Zorla beslemek ve gıda vermek yasal değil. 82. madde Malta Bildirgesi'ne aykırı. İşte Nuriye Gülmen ve Semih Özakça bu yüzden hukuksuz bir biçimde tutuklandı. Devlet onlara müdahale edebilmek için 'cezaevi süreci' ile ortam hazırladı."

Devlet, hekim seçme hakkını kullandırmıyor

Kozağaçlı; eğitimcilerin sağlıkla ilgili sorunlarının, cezaevinde arttığını, yine hukuksuz bir dayatma sonucunda geri dönülmez noktaya doğru ilerlediklerini ise şöyle ifade etti: "Gülmen ve Özakça dışardayken Türk Tabipler Birliği'nden (TTB) hekimler, durumlarını 75. gün boyunca takip etti. İşlerinden ihraç edilen eğitimciler cezaevine konulmakla kalmadı, istedikleri hekimlerle muayene olma isteğinden de mahrum bırakıldı. 3 kez kendi hekimleri için Adalet Bakanlığı'na başvuru yaptılar, tümü reddedildi. Cezaevi hekimlerinin kendilerine bakmasını istemiyorlar çünkü söz konusu kişiler sağlıkçıdan çok kamu görevlisi gibi hareket ediyorlar. Müdahale edip, açlık grevini bitirmek niyetindeler. Yaşamsal olarak çok tehlikeli, hukuki olarak kabul edilemez."

Talep ettiğimiz ilk şey: Tutukluluklarına son verilmesi

Kozağaçlı, açlık grevinin adeta, devletin zorlamasıyla bir ölüm orucuna döndüğünü belirtti. Daha çarpıcı bir olasılığı da paylaştı: "Belki de dışarıda olsalar, kendi doktorlarının tavsiyeleriyle açlık grevini bitirecekler. Devlet, bu imkânı vermiyor işte. İki insanı göz göre göre felakete sürüklüyorlar. Amaç müdahale edip, cezaevinde unutturmak. Açlık grevi, devletin inadı yüzünden adeta ölüm orucuna dönüştü."

İktidarın 'cezaevi' kurnazlığı: Bir taşla iki kuş

Kozağaçlı, önemli bir konuya daha dikkat çekti. İktidarın, Olağanüstü Hal (OHAL) Komisyonu'nu da etki altına aldığını şu ifadelerle açıkladı: "Diyelim ki OHAL Komisyonu onları işlerine geri döndürmek istiyor. Ancak gerekçesiz örgüt üyesi olmakla suçlanan iki kişi hakkında nasıl bu kararı verecek? Hükümet komisyonu da çaresiz bırakıyor."

Ölüme giden iki insan... İktidar, cezaevi politikasıyla bir taşla iki kuşu birden vuruyor: OHAL komisyonun elini kolunu bağlıyor ve Nuriye Gülmen ile Semih Özakça'ya müdahale edip onları süreç içinde unutturmak istiyor.