Yılmaz Ekinci, bir yıl önce “yaralama” suçundan tutuklandı. Aydın E Tipi Kapalı Cezaevi’ne kalıyordu. 13 Ocak 2022’de ailesine intihar ettiği haberi gitti.

Cezaevi yönetimi, 1 metre 70 santim boyundaki Ekinci’nin, tutulduğu müşahede odasının 1 metre 48 santim yüksekliğindeki kapı demirine kendini astığını bildirdi.

28 yaşındaki Yılmaz’ın ölümüyle ilgili detayları, MA’dan Semra Turan ve Tolga Güney haberleştirdi. Habere göre, cezaevi yönetimi, “Yılmaz’ın psikolojisinin bozuk olduğunu” ileri sürdü.


Aydın Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma başlattı. Cezaevi Müdürlüğü de savcılığa vukuat raporu sundu, iddiasını tekrarladı: Yılmaz Ekinci koğuşta huzursuzluk çıkardığı için müşahede odasına alınmış, ekmek dağıtmak için odaya giren gardiyan, onu oda kapısına dayanır şekilde yerde oturur vaziyette görmüş, seslenmiş cevap alamamış, kendini eşofman ipiyle oda kapısına astığını görmüşler… (Müşahede/gözlem odası denilen yer de hücre cezası verilen tutukluların götürüldüğü dar bir oda.)

Miş’li geçmiş zaman kullandım çünkü ortada fizik kurallarına aykırı bir durum var. Adeta bir uzay-zaman bükülmesi…

İfade veren koğuş arkadaşları ise Yılmaz’ın hayatını kaybettiği müşahede odasına son götürülüşünden önce gardiyanlarca dövüldüğünü anlattılar, darp izlerini tarif ettiler: “…Yılmaz 13.01.2022 tarihi öğlen saatlerinde koğuşa geldi. Kafası yarılmış, boyun ense kısmı kızartı, serçe parmağı şişti, göbek ve kollarında kızarıklıklar vardı. Yanıma gelerek ‘10 tane gardiyan beni dövdüler. Ne yaptıysa infaz koruma memuru Serkan yaptı. Ben bu koğuşta kalmak istemiyorum’ diyerek tekrar butona bastı. Tekrar gelip Yılmaz’ı aldılar. Bir saat sonra da ölüm haberini aldık.”

Başka bir mahpus ise olaya daha yakından tanık olmuştu. Yılmaz’ın ablası Filiz Ekinci’ye mektup yazdı.

Kendisi de olay sırasında başka bir müşahede odasında tutuluyordu. “Yılmaz nasılsın” demiş, “Üzerime çok geliyorlar” cevabını almıştı. Gerisini şöyle anlattı: “Yılmaz’a şiddet uygulamaya başladılar. Memurların şiddet uyguladıklarını gördüm. Bana susmam için işaret eden memuru teşhis edebilirim. Sonrasında itekleyerek koydular ve bu esnada Yılmaz’ın düşmüş olması gerekiyor ki boynu kırılmış ve ağzından kan gelmiş. Daha sonrasında işçi koğuşunda görevli olan mahkum ve nezaretinde bir memur geldi. Üst kata çıktıklarında Yılmaz’ın yerde baygın şekilde yattığını ve ağzından kan geldiğini söyledi. Mahkum arkadaş memurla beraber Yılmaz’a seslendi. Sonuç alamayınca kurum revirindeki görevli ‘Bunun boynu kırılmış’ dedikten sonra görevli gardiyan ‘Kalp masajı yapsan olmaz mı’ dedi. Revirci, Yılmaz’ın öldüğünü söyledi.”

Aynı cezaevinden tahliye olan başka bir tutuklu da Yılmaz’ın intihar ettiğine inanmıyor: “Müşahedede kendisini asacak bir yer yok. Bırakın kendini asacak bir şey bulmayı, içeri girerken ayakkabını bile alırlar. Eşofman ipini de çekip alırlar. Oraya seni yalnızca pantolon ve tişörtle koyarlar. Ne kesici bir cisim ne de ip sokabilirsin. Kapının boyu 1 buçuk metre, bir insanın oraya kendisini asması imkansız. Yılmaz dik dursa, kapının boyunu geçiyor. Ben olaydan sonra müşahedeye girdiğimde, Yılmaz nasıl yapmış olabilir diye düşündüm. Kapı göbeğime geliyordu.”

Cezaevi koridorlarındaki kamera görüntülerinden kısmen dosyada var. Ailesi, Yılmaz’ın ölüsünün bulunduğu ana dair görüntüleri de talep etti. Savcılık, cezaevi idaresinin raporunda yer alan bu anlara dair görüntülerin olmadığı cevabını verdi.

Ablası Filiz de “Psikolojisi bozuktu” açıklamasına inanmıyor, kardeşiyle son telefon görüşmesi gayet neşeli geçmişti: “Farklı şeylerden konuştuk, espri yapıp, çokça gülmüştük. ‘Abla benim doğum günüm, bana parfüm al, şunu al, bunu al’ dedi. Kendisini bu kadar seven, hayat dolu bir insan neden intihar etsin?”

Yılmaz o görüşmede en çok annesini sormuştu, sağlığından endişe ediyordu. Şimdi üzgün olan, annesi. Savcılık soruşturmasından çıkacak sonuç aileye bir miktar teselli olur mu?