Dünyayı etkileyen koronavirüs salgını için en büyük risklerden biride cezaevleri. Cezaevlerinin yeterince hijyenik olmadığını belirten mahkum yakınları ve avukatlar cezaevlerindeki alınan tedbirlerin kendileriyle paylaşılmasını istiyor

Cezaevleri koronavirüs salgını için büyük risk

BERKAY SAĞOL / OSMAN ÇAKLI

Tüm dünyayı etkileyen koronavirüs salgınının etkileri Türkiye'de de görülmeye başlanırken, salgının en büyük risklerinden biri de cezaevleri. Türkiye genelindeki 355 cezaevinde 300 bin tutuklu ve hükümlü ile 150 bin cezaevi çalışanı bulunuyor.

Cezaevlerinde koronavirüse karşı alınacak önlemler toplam 450 bin kişiyi ilgilendiriyor. Halk sağlığı uzmanları, 60 yaş üstü kronik hastalar, gebeler ve çocuklarıyla birlikte cezaevlerinde kalan tutukluların tahliye edilmesi gerektiğini düşünüyor. İstanbul Ümraniye E tipi kapalı ceza infaz kurumunda hükümlü bulunan bir mahkûmu yakını cezaevi koşullarını BirGün’e anlattı.

Yönetimin göstermelik olarak koğuşları bir kere ilaçladığını, hiçbir görevlinin mahkûmları salgın hakkında bilgilendirmediğini belirten tutuklu yakını E.Ç, “Mahkûmlar kendi paralarıyla daha önceden çamaşır suyu dahi alamıyordu. Son bir hafta içerisinde koğuş temizliği için çamaşır suyu temin edildiğini öğrendim. Tedbir sadece bununla kalmamalı, diğer hijyen ürünleri cezaevi tarafından karşılanmalı.Yakınım uzun süredir Ümraniye cezaevinde, tutuklu sayısının çok fazla olmasından dolayı daha önceleri 10-12-13 kişilik koğuşlarda 39 kişi kalıyorlardı. Şimdi biraz daha az olsa da bir koğuşta 25 kişinin üstünde insan yaşamak zorunda bırakılıyor. Dolasıyla yataklar nöbetleşe kullanılıyor.Mahkûmların kendine ait yatağı dahi yok" diye konuştu.

SALGINA DAVETİYE ÇIKIYOR

Yakınının kronik hastalığı olduğunu ve taleplerinin yeterli düzeyde karşılanmadığını belirten E.Ç, "Bu durum hijyen açısından oldukça sağlıksız. Yakınımın mevcut sağlık sorunları var. Hastaneye sevk olması gerekirken cezaevi revirinde basit ağrı kesici ve antibiyotikler ile geçiştiriliyor. Salgın bu anlamda cezaevleri için büyük risk barındırıyor.Son zamanlar cezaevine yeni mahkûmların geldiğini öğrendim. Bu insanlara test yapılmadan basit bir kontrol ile koğuşlara dağıtılıyor. Sadece bununla da kalmıyor;mahkûmların dışarı ile teması olmasa da gardiyanların dışarı ile teması var ve koğuş aramalarında her yer aranıyor, her şey elleniyor. Sağlık anlamında yakınım ve diğer mahkûmlar için kaygılıyım. Farklı cezaevlerinde ki salgın söylentileri bizi endişeye düşürüyor. Cezaevlerinde ki koşullar ile alakalı bütün mahkûm yakınları bilgilendirilmeli ve alınan tedbirler bizler ile paylaşılmalı. Cezaevinde yatak sorunu mevcut, 20 metrekare alanda bir yemekhane ve tuvalet-banyo var alan çok küçük, 20 metrekare havalandırma alanı var böyle bir yerde kapasitenin üzerinde insan olunca salgına davetiye çıkıyor" dedi.

CEZAEVLERİNDEN YAYILACAK SALGIN ÇOK ÖLÜMCÜL OLUR

Genel salgın durumu için tutukluların tahliye edilmesi gerektiğini belirten avukat Ayşe Aygün, "Salgın sebebiyle cezaevindeki mahkûmların aileleriyle görüşmelerine kısıtlama getirildi. Tutuklular şu anda aileleriyle sadece telefonda görüşebiliyorlar. Bizde avukatlar olarak bu süreçte çok kritik bir durum olmadığı sürece mahkûmlarla yüz yüze görüşmüyoruz, çünkü dışarıdan virüsü taşıma ihtimalimiz bulunuyor. Bize bu dönemde cezaevlerinin her gün dezenfekte edildiği ve koğuşların aynı zamanda çamaşır suyuyla temizlendiği söylendi. Ancak şöyle bir durumda var. Tutukluları aileleriyle görüştürmüyorlar ancak infaz koruma memurlarının hepsi herhangi bir tedbir olmadan cezaevinde görevlerini yapmaya devam ediyorlar ve koğuşlara girip arama yapıyorlar. Tutukluların tüm eşyalarını elliyorlar. O kişilerde sonuç olarak mesailerinin dışında dışarıyla bağlantısı olan insanlar ve virüs taşıma ihtimalleri bulunan insanlar. Ben bunu geçtiğimiz hafta kendim gözlemledim" ifadelerini kullandı.

Avukat Aygün, şunları söyledi:

“Bir de ben bu süreçte tutuklama yapılmaması gerektiğini düşünüyorum. Tutuklanıp cezaevine gönderilen insanlar o koğuşlarda kalan diğer tutuklular için risk barındırıyor. Bizim önerimiz adli kontrol veya yurtdışı yasağıydı ancak henüz bunu uygulamadılar. Ben kişisel olarak bu süreçte tutuklu bulunan müvekkillerimin tamamı hakkında tahliye talebinde bulundum. Çünkü cezaevleri çok hijyenik ortamlar değil ve oradan yayılacak bir salgının çok ölümcül sonuçları olabilir. Birçok insan zaten şu anda karantina sürecinde olduğu için tutuklularda yurtdışı yasağıyla tahliye edilebilir. Tüm bunların dışında cezaevlerinde zaten kronik rahatsızlığı olan kişilerde var onların bu süreçte doktor kontrolleri de sekteye uğrayacak ve onlar içinde ayrı bir risk oluşturacak. İnsanların hayatını etkileyen genel salgın durumlarında devletin tutukluları tahliye etmesi gerekir."

32 BARODAN AÇIKLAMA

Öte yandan salgın ile mücadele kapmasında Türkiye’de alınan önlemlerin bir kısmının amacına uygun olduğu, risk grubu içerisinde tanımlanabilecek diğer bir gruplara yönelik alınan önlemlerin amacına hizmet etmediği, yine alınan tedbirlerde yetersiz kalındığı belirtilirken, aralarında İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Diyarbakır barolarının da olduğu 32 Baro, cezaevlerinde ki koşulların salgınla birlikte risk grubunda olduğuna dair bir açıklama yaptı.

Açıklama da, “Türkiye cezaevlerinde sayısı üç yüz bini bulan mahpuslar, bu risk grubunun başında gelmektedir. Mahpusların dış dünya ile tek iletişim yolu olan avukat ve yakınlarıyla görüş ve ziyaret haklarının kısıtlanması ile koruyucu ve önleyici tedbirlerin tam olarak sağlandığını söylemek güçtür. Kaldı ki virüs sadece mahpus yakınları tarafından değil, infaz koruma personeli ve diğer güvenlik personeli tarafından da cezaevine taşınabilecektir. Türkiye cezaevlerinde sayısı koğuş ve hücre bazında kapasitelerinin çok üstünde mahpus tutulduğu, koğuşların ve ortak kullanım alanlarının havasız ve hijyenden yoksun olduğu; sıcak su, temizlik ürünleri ile diğer dezenfektanlara erişimin çok kısıtlı, kapsamlı bir sağlık hizmetine erişimin ise neredeyse imkânsız olduğu bilinmektedir. Cezaevleri boyutu ile bu salgın ile etkili mücadele etmek ve olası yaşamsal riskleri minimize etmek için çok acil ve kapsamlı tedbirler alınmalı, çözümler üretilmelidir" ifadeleri kullanıldı