ÇGD: Basın özgürlüğü tehdit değil, yarınlara güvenli bakabilmemizin teminatıdır

Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD), Medya İzleme Komisyonu’nun Temmuz, Ağustos ve Eylül aylarını kapsayan Medya Raporu açıklandı. ÇGD'nin raporla ilgili yayımladığı açıklamasında "Daha önce yayımladığımız tüm raporlarımızda düşünce, ifade ve basın özgürlüğüne yönelik çeşitli şekillerdeki baskılar, güncel gelişmeler çerçevesinde yorumlandı. Bu raporumuzda yer alan ve geride bıraktığımız üç ayda dikkat çeken birkaç olay, iki farklı anlayışı açığa vurgulamamızı gerektirmiştir. Bunlardan ilki Türkiye’de düşünce, ifade ve basın özgürlüğünün ‘güvenlik’ çerçevesinde değerlendirilmesi ve bu yöndeki uygulamaların sahipleri. Diğeri ise tutarlı bir çizgi izlemese de ‘özgürlüklerin yaşatılması ve genişletilmesi’ yönündeki anlayış oldu" denildi.

SETA'nın gazetecileri 'fişleme' raporu

ÇGD açıklamasında "İlk anlayış, geçen üç ayda ciddi tepkilere de neden olan bazı olaylarda kendini gösterdi" diyerek SETA raporunu ele aldı:

"Bunlardan ilki Türkiye basın tarihine ‘fişleme’ olarak geçen Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA)’nın kamuoyuyla paylaştığı ‘rapor’dur. Ne acıdır ki kendilerini “düşünce kuruluşu” olarak tanımlayan bu oluşum, rapor adı altında yabancı basın kuruluşlarının Türkiye bürolarında çalışan meslektaşlarımızı hedef göstermiştir. Söz konusu fişleme çalışmasında, meslektaşlarımızın haberleri ve sosyal medyadaki özel hesaplarından paylaşımları adeta cımbızlanarak not edilirken, Türkiye karşıtı bir noktada durdukları, bu amaca hizmet ettikleri algısı yaratılmaya çalışılmıştır. Çarpıtmalarla dolu, gazetecileri sırf mesleklerini yaptıkları için suçlayan bu fişlemenin kaynağına, yani yazan kişilerin konumları ve siyasi ilişkilerine baktığımızda, yaşananlar iki kat tehlikeli hale gelmektedir. SETA’nın yöneticileri doğrudan Cumhurbaşkanlığı ile ilişkili olup, çalışanların tamamı iktidarla paralel görüşlere sahiptir. Cumhurbaşkanlığı Güvenlik ve Dış Politika Kurulu Üyesi Burhanettin Duran, aynı zamanda SETA’nın Genel Koordinatörü konumundadır. Türkiye’de basının karşı karşıya kaldığı baskılar ve maddi zorluklar nedeniyle, hem habercilik hem de istihdam konusunda günden güne yok olduğunu görmezden gelip, ‘fişlemeciliği’ kendilerine iş edinmişlerdir."

Erdoğan'ın hedeflediği 'yeni meyda' düzeni

Açıklamada AKP'li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın Radyo Televizyon Gazetecileri Derneği’nin ödül töreninde yaptığı konuşmaya ve yaratmaya çalıştığı 'yeni medya düzenine dair şu ifadeler yer aldı:

Geçtiğimiz üç ay içinde, basın ve ifade özgürlüğünün ‘güvenlikçi’ çerçeveden değerlendirilmesi gerektiğini söyleyenlerden biri de partili Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan oldu. İstanbul’da Radyo Televizyon Gazetecileri Derneği’nin ödül töreninde yaptığı konuşmada, basının ‘özgürlük-güvenlik dengesini’ sağlaması gerektiğini savunan Erdoğan şunları söylemiştir: “Türk medyasının, milleti ile daha barışık bir düzlemi yakalaması önemlidir. İnşallah kendi bakış açısını genişlettikçe, dilini düzelttikçe, seviyesini yükselttikçe toplumdaki itibarını da güçlendirecektir. Biz de bu amaçla yeni medya düzeninin ihtiyaçlarına uygun kamu politikalarını İletişim Başkanlığımız ve diğer ilgili kurumlarımız vasıtasıyla hayata geçirmeye çalışıyoruz." Cumhurbaşkanı bu sözlerle hem hedeflediği ‘yeni medya düzeni’ hem de kendisine bağlı İletişim Başkanlığı’nın asıl fonksiyonunu ifade etmiştir. Uygulamalarını da gazeteciler bizzat yaşayarak görmektedir. Basın kartlarıyla ilgili yeni yönetmelik kapsamında Basın Kartları Komisyonu’nda görev verilen isimler, fişleme raporunu hazırlayan SETA’dan ya da bu rapora tepki göstermek yerine gazetecileri hedef gösteren yayın temsilcilerinden seçilmiştir. Komisyona meslekten seçilenlerin hepsi, iktidarın doğrudan etkisi altındaki basın kuruluşlarından ve iktidarla paralel görüşlere sahip kişilerden oluşturulmuştur.

AYM'nin BirGün haberi ile ilgili verdiği basın özgürlüğünün ihlali kararı

ÇGD, Anayasa Mahkemesi'nin basın özgürlüğünün ihlali ile ilgili davalarda verdiği olumlu kararlara şu şekilde değindi:

"Geçen üç ayda düşünce, ifade ve basın özgürlüğünü, varlık nedenine uygun yorumlayan olumlu bazı mahkeme kararlarına da şahitlik ettik. Anayasa Mahkemesi (AYM) burada önemli bir rol üstlenerek, basınla ilgili davalarda ‘özgürlükçü’ yorumlar yaparak, Türkiye’de kamu gücünü elinde bulunduran herkesin otoriter eğilim heveslisi olmadığını gösterdi. AYM, BirGün gazetesinin, Şırnak’ta 2015’teki operasyonlarda yaşamını yitiren Hacı Lokman Birlik’in polis aracının arkasına bağlanarak sürüklenmesi görüntülerine getirilen erişim engeline itirazı haklı bularak, ifade ve basın özgürlüğünün ihlal edildiğini karar verdi. Gezi eylemlerinin birinci yıl dönümü olan 31 Mayıs 2014 tarihinde Taksim’de düzenlenmek istenen etkinliğe polisin müdahale etmesi sırasında polis tarafından alıkonularak tekmelenen ve yüzüne biber gazı sıkılan Evrensel gazetesi muhabiri Erdal İmrek’in bireysel başvurusunu da haklı gören AYM, 17/25 Aralık döneminde yolsuzluk ve rüşvetle suçlanan 4 eski bakan hakkındaki araştırma komisyonuyla ilgili yayınlara getirilen yasağı da kaldırdı ve basın özgürlüğünü ihlal edildiğine hükmetti. Tüm olumsuz yargı kararlarının yanı sıra bu olumlu kararları da raporumuzda ayrıntılı olarak not ettik."

ÇGD, Medya Raporu ile ilgili yaptığı açıklamayı şu sözlerle sonlandırdı:

"Düşünce, ifade ve basın özgürlüğüne bakış açısı ince bir eşiktir. Bu eşiğin bir tarafı, toplumsal birlikteliği özgürlükler ve farklı fikirler temelinde kurar. Kararların gerçeklerin bilgisiyle alınmasını, başta hukuk normları olmak üzere tüm hak ve sorumlulukların herkes için eşit düzeyde sağlanmasını öngörür. Diğer tarafı ise başta şeffaflıktan uzaktır. Fişlemeciliği ve suçlamaları esas alır, otoriter, sansürcü ve manipülatiftir. Basın özgürlüğü tehdit değildir, yarınlara güvenli bakabilmemizin teminatıdır!"