‘‘Önceki gün yaşamını yitiren Ermeni asıllı sanatçı Charles Aznavour’la keşke yakınlaşıp dost olabilseydik. Oysa Aznavour’un çocukları soy isimleri yüzünden Türkiye’ye bile gelemedi’’

Charles Aznavour'un ardından: Keşke onu tam bir dost edinseydik...

Konuk yazar: Atilla Dorsay

Aznavour benim hayatımda önemli bir rol oynayan ölümsüz bir sanatçıydı. Fransız kültürüyle yoğrulan gençliğim biraz da onun şarkılarıyla bezendi. Kimileri en güzel anılarıma eşlik etti: La Mamma, La Boheme, Sarah, Ay Mourir Pour Toi, Je T’attends, Et Pourtant, Sur Ma Vie... Ama illa da Hier Encore. Yani İngilizce sözlerle Yesterday When I Was Young- Daha Gün, Gençken...”. Ki hemen tüm şarkılarını İngilizce de söylemişti.

Ama hikayesi de ilginçti. Gürcü babayla Türkiye göçmeni annenin 1924 doğumlu oğlu, önceleri büyük aşk yaşadığı Edith Piaf, Yves Montand, Juliette Greco gibi seslere beste yapmıştı: o zamanlar sesinin de ilginç olduğunun farkında değildi.

Ararat’ın Türkiye’de gösterilmesi için uğraştım
Sonradan sayısız albüm yaptı ve bestelerini en güzel yorumlarına kavuşturdu: 400’ü aşkın şarkı, dünyada satılmış 180 milyon albüm!...Ve birçok filme de oynadı: 50’ye yakın film ve TV filmi. Belli bir oyunculuk gücü vardı. François Truffaut’nun ünlü Piyanisti Vurun filminde de gösterdiği gibi...

Ama biz Türkleri en çok, 2002 yapımı Ararat filmi ilgilendirdi. Çünkü yine bir Ermeni’nin ve Kanadalı Atom Egoyan’ın elinden çıkma film, 1915 Ermeni olayları üzerineydi. Ve elbette bunu bir soykırım olarak nitelendiriyordu.

charles-aznavour-un-ardindan-keske-onu-tam-bir-dost-edinseydik-516254-1.
2002 Cannes Film Festivali’nde Güngör Denizaşan, Charles Aznavour ve Atilla Dorsay.


Ben o yıl Cannes’daydım. Ve filmi hiç sevmedim. Irkçı bir açıdan bakmasam bile...Ve bunu kalabalık basın toplantısında söyledim. Ama şunu da ekledim: ben önde gelen bir sinema yazarı olarak filmin Türkiye’de, en azından İstanbul festivalinde gösterilmesi için elimden geleni yapacağım. Yaptım da, ama başaramadım!....

Ve o festivalde onunla konuştuk. Yönetmen Egoyan’la birlikte. Hem de başbaşa...Emektar gazeteci dostum Güngör Denizaşan’ın çektiği resimlernle.

“Kaynaşmış iki halktık ”
Bana 30 yıl önce yakın dostu Ferda Kahraman’la birlikte Türkiye’ye geldiğini ve annesinin diyarı Adapazarı’nı ziyaret ettiğini söylemişti. Ve şöyle demişti: “Ben aşırı milliyetçi değilim. Bakınız, her yıl 24 Nisan’da tüm dünya Ermenilerinin yaptığı törenlere bir kez bile katılmadım. Bir arkadaşımla birlikte bir kitap hazırlıyoruz. Onda Ermeni olayları sırasında Ermenilere yardım eden, onları kurtaran Türklerle ilgili anılar olacak. Öylesine kaynaşmış iki halktık ki... Bakın, eşim İsveçli. Ama çocuklarımız hep Doğu’ya gider: Ürdün, Suriye, İsrail. Bu ülkeler çekiyor onları, Kuzey Avrupa değil”.

Ama çocuklarının Türkiye’ye gelemediğini de ekledi: soyadlarının Aznavour olması yüzünden!...

O zaman düşündüğümü şimdi de düşünüyorum: keşke Aznavour ve benzeri kişilerle yaklaşıp onları Türk dostu kılabilseydik...Ne kazançlı çıkardık!..