Charlie Hebdo’nun binasına girdiler ellerinde silahlarla. Yazarları, çizerleri, çalışanları soğukkanlılıkla katlettiler. Sağ kalanlar çatıya kadar kaçıp saklandılar, öyle kurtuldular ellerinden. Şu ana kadar on iki kişinin öldüğünü öğrendik.

Dergi ne yapıyor? Mizah dergisi. Yazı, çizi, mizah. Beğenmiyorsan daha iyisini, daha popüler olanını yap: Yaz, çiz, boya, alay et. Buna bununla karşılık verilir. Bu saldırıyı haklı çıkarmak için illa emperyalizm falan diyeceksen, git onun daha büyük kurumları var, oraya saldır. Ne savaş bakanlıkları, ne NATO, ne silahlı bir üs. Altı ucu bir dergi. Buraya saldırmak siyasi ve düşünsel zavallılığın dibidir.

Bundan başka, daha saldırı yapılalı saatler geçmeden ‘Müslümanlık’ adına açıklama yapıp ‘İslamafobi’den, bu olaydan sonra Avrupa’daki Müslümanların başına geleceklerden endişe ile bahsedenler var. Allah belanızı versin! İzin verin önce insanlar bu acıyı sindirsin. Daha yerdeki kan soğumadan ‘Müslümanlığın’, kendi çıkarınızın peşine düşüyorsunuz. Avrupa’da sizin karşılığınız olanlar, muhafazakârlar, ırkçılar, faşistler, radikal dinciler, en aşağılık göçmen karşıtı politikaları savundular. Burada yakmaya kalktığınız dinsizler, solcular, ateistler bu ayrımcı politikaların karşısında oldu. Şimdi konuşabilecek olanlar yalnız onlar.

“Müslümanlık bu değil” diyenler. Müslümanlık, siz nasıl Müslümanlık ediyorsanız o. Sizinle meleklerin kanatlarını tartışacak değiliz. Maalesef on iki insanın ölümüne gerçekten üzülemeyen, bu durumda bile kendini mağdur gören Müslümanlık da, silahla dergiye giren Müslümanlık da bu dünya için. Bunun patronun karşısında boynu bükük Ahmet abimin tevekkülüyle hiçbir alakası yok. Ama neyle alakası var? Ortadoğu’da insanların kafalarını kesenlerle, Ezidileri topraklarından edenlerle, Paris’te yazar-çizerleri katledenlerin, kadınların bedenine müdahale edenlerin, iktidarın çamuruyla sıvanmışların bir alakası var. Aynı baskının farklı yüzleri.

Bir de buradaki mizah dergilerine ibret alın falan diyen reziller var. Mizah dergilerini tehdit etmenin getirdiği sonuçlardan ibret alması gereken kendileri değil mi acaba? Bu ettikleri laflarla bundan sonraki her saldırının sorumluluğunu mu alıyorlar? Ama niye almasınlar ki değil mi? Bu memlekette yazarları, çizerleri, sanatçıları yakanlar ne ceza aldı ki ödülden başka? Neden çekinsinler!

Bu gözü dönmüş şiddet yalnız Charlie Hebdo’ya, onun yazarları ve çalışanlarına yönelmiş değil. Bu saldırı hepimizin aynı tehdit altında olduğumuzun bir kanıtı. Katliama neden olan ortamı yaratanlar, bahsettiğimiz rezillerin Fransa’daki karşılıkları, bu saldırıyı yine kullanmak peşindeler. Avrupa’da yükselmekte olan yabancı karşıtı faşist hareketler ve resmi faşizan uygulamalar özellikle göçmenleri hedef alıyor. Düşman faşizan hareketler birbirlerini besleyerek bu ortamda büyütüyor. Nitekim yabancı düşmanı, ırkçı, göçmen düşmanı politikacılar milliyetçi yasa ve düzenlemeleri uygulamaya koymak için bu olaydan faydalanmaya kalkma niyetindeler. Unutulmamalıdır ki; bu saldırıları mümkün kılan atmosferi bu politik tercihler yaratmaktadır. İki taraf da; bu atmosferi yaratanlar da, saldırıyı gerçekleştirenler de demokrasinin; fikir, ifade, basın özgürlüğü başta olmak üzere her türlü özgürlüğün ve dayanışmanın düşmanıdırlar. Dünyanın ezilenlerinin, halklarının, emekçilerinin düşmanıdırlar. Dünyanın her yerinde karşılarında olacağız.