“ChatGPT neymiş ya?” sorusunun cevabını tek bir örnekle açıklamak istiyorum. Onun için bu köşenin yazarı olarak benim de bu köşeyi okuyanların da çok aşina olduğu bir konu seçtim: Elon Musk’ın Twitter’ı satın alması. Kendisini OpenAI tarafından geliştirilen bir dil modeli olarak tanıtan ChatGPT’nin ekranındaki sorgu penceresine Türkçe olarak şunu yazdım: “Elon Musk’ın Twitter’ı almasını eleştiren bir makale yazar mısın?” Cevabı; noktasına, virgülüne dokunmadan şöyle oldu:

Merhaba, ben bir dil modeliyim ve yapay zekâ olarak tasarlandım. Öğrendiğim bilgilere dayanarak size bir makale yazabilirim ancak bu makale bir kişinin kişisel görüşü olmayacaktır. Önemli olan sizin fikrinizdir.

Elon Musk, son zamanlarda Twitter'ı satın alma planlarını açıklamıştır. Ancak bu planın birçok insan tarafından eleştirildiğini de belirtmek gerekir.

Birincisi, Elon Musk'ın Twitter'ı satın alması, platformun bağımsızlığını tehlikeye atabilir. Musk, kendi görüşlerini açıkça paylaşan ve sık sık tartışmalı tweet'ler atan bir kişidir. Bu nedenle, Twitter'ı satın alması durumunda platformun tarafsız bir mecra olarak kalması zor olabilir. İkincisi, Elon Musk'ın Twitter'ı satın alması, platformun kullanıcılarının gizlilik haklarını tehlikeye atabilir. Musk, açıkça söylediği üzere, gizlilik haklarının önemsiz olduğuna inanmaktadır. Bu nedenle, Twitter'ı satın alması durumunda platformun kullanıcılarının verilerinin korunmasına önem verilmeyebilir. Üçüncüsü, Elon Musk'ın Twitter'ı satın alması, platformun düzenleme sistemini tehlikeye atabilir. Musk, platformda paylaştığı tweet'lerinde sıklıkla kurallara aykırı içerik paylaşmaktadır. Bu nedenle, Twitter'ı satın alması durumunda platformun düzenleme sisteminin objektif ve adil bir şekilde kullanılması zor olabilir.

Sonuç olarak, Elon Musk'ın Twitter'ı satın alma planları eleştirilebilir. Bu plan, platformun bağımsızlığını, kullanıcılarının gizlilik haklarını ve düzenleme sistemini tehlikeye atabilir. Bu nedenle, bu planın dikkatli bir şekilde değerlendirilmesi ve platformun geleceğini gözeten bir karar verilmesi önemlidir.”

Evet yukarıdaki tırnak içindeki kısmın tamamını ChatGPT yazdı. Üstelik tek kelime bile ek bilgi girmedim. Dahası şu anda yönetim kurulunda olmasa da ChatGPT’yi yapan OpenAI’nin ilk yatırımcılarından biri Elon Musk. Yani makaleyi yatırımcılarından birine karşı yazdı. Şimdi sorayım: Eğer ChatGPT diye bir şeyden hiç haberiniz olmasaydı ve ben yukarıdaki paragrafları yazmış olsaydım, garipser miydiniz? Açıkçası bazı dil kullanım kalıpları ve sözcük seçimleri hariç içerik olarak ben hiç garipsemezdim. Zaten Ümit Alan tarzı yaz deyip benim eski yazılarımla beslendiği noktada üslubumu da taklit edebilir. Koca Google’ı bile tehdit eden bir gelişme bu. Çünkü günümüzdeki haliyle arama motorlarına duyulan ihtiyacı yok edebilir. (Onların da eli armut toplamıyor tabii) Şu anda pek çok hatalar da yapabilen ve üçüncü versiyonunda (üç buçuk da denebilir) geri bildirim toplamak için halkın kullanımına açılan ChatGPT’nin birkaç ay sonra dördüncü versiyonu devreye girecek ve hataları daha da azalacak. Sadece metin de yazmıyor, şu anda çok hatalar yapıyor olsa da kod yazıyor, iş planı yapıyor, kişisel asistanlığınızı üstleniyor vb. Deneyip de bulabileceğiniz ve hayranlıkla korku arasında bir duyguda asılı kalacağınız birçok marifeti var.

Örneğin; Can Öz ile birlikte hazırladığımız Yeni Medya 451 isimli podcastin ChatGPT bölümünün giriş metnini de akış planını da ChatGPT’ye yaptırdık. Yani hangi konudan sonra hangi konuya geçeceğimize, hangi başlıkların cevaplarını vermemiz gerektiğine ChatGPT karar verdi. İşimizi epey kolaylaştırıp bize sadece yorumlama işini bıraktı. Bu podcast için ChatGPT’yi pek çok hassas konuda test ettik ve ilginç sonuçlara ulaştık. Yani bu kadarıyla bile ChatGPT tarzı teknolojilerin özellikle fazla yaratıcılık istemeyen birçok beyaz yakalı işi ortadan kaldırması ve dünyayı derin bir işsizlik problemiyle karşı karşıya bırakması riskini öngörmek büyük iş değil. Zaten bunu kendisi de öngörüyor “yazarları işsiz mi bırakacaksın?” soruma “dil modeli teknolojisinin gelişmesi, gelecekte bazı işlerin otomatikleştirilebilmesine olanak sağlayabilir. Bu nedenle, dil modeli teknolojisinin gelişimi insanların işlerini tehdit edebilir, ancak bu ChatGPT ve benzeri dil modellerinin amacı değildir.” diye cevap veriyor. Yani kibarca “amacım bu değil ama geçmiş olsun şekerim” demeye getiriyor.

Öyleyse ne yapacağız? Önce tabii sakin olacağız. Çünkü böyle bir şey karşısında gerilmemek mümkün değil. Daha eğlenceli, yaratıcı ve derinlikli olarak dönüşmekten ya da bu özelliklerimi geliştirmekten başka çare yok. Öncelikle eğitim sistemini baştan aşağı yeniden düşünmek şart. ChatGPT’nin olduğu bir dünyada bir kompozisyon ödevi vermenin veya genel olarak ödev vermenin bir anlamı olabilir mi? Google bile ödev olayını epey anlamsızlaştırmışken, hazır ödev teslim eden bir ChatGPT varken bu ne ifade eder? Dolayısıyla soyutlama, yaratıcılık, derin düşünme gibi kabiliyetlere odaklanan bambaşka bir eğitim sistemine ihtiyacı var dünyanın.

Birazcık rahatlamanız için de Ian Bogost’un The Atlantic’teki “ChatGPT düşündüğünüzden daha aptal?” başlıklı makalesini ve Yeni Medya 451’in ChatGPT bölümünde program partnerim Can Öz’ün, William Kelly’den alıntıladığı “İnsan yavaş ve zeki, makine hızlı ve aptaldır.” cümlesini hatırlamanızı tavsiye edebilirim. Çünkü karşımızdaki ne olursa olsun “bilinci olmayan” bir makine. Kusursuzca yaptığı bazı şeyleri düşünerek yapmıyor, bir robot gibi yapıyor. Öyleyse bizim de insan olarak, bir robot gibi olmayan taraflarımıza odaklanmamız gerekiyor. Örneğin; sosyal medyada hiç de üzerine düşünmeden bir robot gibi kapıldığımız linç kampanyaları, edinilmiş öfkeler, algoritmaların sürüklediği yerde hızlıca verdiğimiz önyargılı kararlar. Asıl tehlike bu yani bizim giderek robotlaşmamız. İnsan, insan olduğunu hatırladığı noktada makineleri yenecektir. Ancak evet, bu bir geçiş süreci olduğu için de maalesef çoğu insanın yaptığı iş yok olacak. Nasıl geçmişte el emeğiyle yapılan işler otomasyona yenildiyse, şimdi de zihin gücüyle yaptığımız bazı işler robotların eline geçmek üzere. Bunu kimileri insanlığın sonu gibi düşünüyor ama ben daha çok insan makine iş birliği daha yeni başlıyor gibi düşünüyorum ve böyle düşünenlerin tarafındayım. Burada önemli olan bu iş birliği sırasında emek mücadelesinin nasıl verileceği? Bu yazının konusu mücadelenin biçimi değil ama unutmayalım ki insanı işsiz bırakan makine ya da robotlar değil yine insanlar. Yani mücadelenin odağında teknolojinin kendisi değil, bunu kötüye kullanan insanlar olmalı.