Hafta sonunda Ankara kulisleri hareketliydi. Yine aynı konuyla ilgili! Melih Gökçek’in de katıldığı bir otelde Ankara’nın başkent oluşu etkinliğinde vedalaşma konuşmaları yapıldığı, hatta bir tür devir teslim işleri yapıldığı, dün veya bugün itibariyle istifa edebileceği, yerine ismi çok da öne çıkmayan Sincan Belediye Başkanı Dr. Mustafa Tuna’nın geleceği söyleniyordu. AKP’den kulis bilgileri alabilen biri değilim ama belediye çevresinden benim kulağıma da böyle şeyler fısıldandı.

Bu konu ne zamandır gündemde. Sadece Gökçek bağlamında da değil. İstanbul Belediye Başkanı Kadir Topbaş istifa etti. Kimine göre 8, kimine göre 10, kimine göre de çok daha fazla belediye başkanının istifası isteniyor.

Rivayet odur ki bazıları istifada ayak diredikçe, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan öfkeleniyor; “Onlar gereğini yapmazsa biz gereğini yapacağız” diyor.

Neyin gereği? Metal yorgunluğu falan denilse de, kulis yapanların ağzı torba değil ki büzesin, herkes bu istifa taleplerinin arkasında önemli ölçüde de “FETÖ temizliği” olduğunu söylüyor.

Artık kısaca “FETÖ” denilen Fethullah Gülen hareketi bence 21. Yüzyıl’ın en muazzam örgütlerinden. Türkiye dışında da çok geniş bir İslam coğrafyasında iş görmesi için ABD/CIA tarafından beslenip büyütülmüş, o büyüme sürecinde en uygun ortamı da son yıllarda aldığı iktidar desteğiyle Türkiye’de bulmuş, devletin bütün kurumlarına “paralel” olmuş bir örgüt.

Darbe girişimiyle, yıllarca kendisine destek olanların ve içinde dolanıp duranların da dudaklarını uçuklatacak derecede korkunç bir yapı olduğu netleşti.

Anlaşılan o ki, şimdi AKP belediyelerde ve kendi örgüt yapısı içinde yerleşmiş bu unsurlardan kurtulmak istiyor! İstifası istenen her belediye başkanı, bu arada Gökçek de, istifanın “FETÖ ilişkisi” olarak anlaşılacağını bildiğinden bir bocalama içinde. Gökçek “Çoluğuma çocuğuma ne anlatacağım, yolsuzluğum mu var, FETÖ’cü müyüm, neden istifa edeceğim” diyesiymiş.

E, herkes İstanbul’un başkanı Kadir Abi gibi uysal değil. Mutlaka başka ayak direyenler, Cumhurbaşkanı’nın işini yokuşa sürenler vardır.

Sadece belediye başkanları değil ki, istifası istenen AKP il başkanlarının sayısı 30’a ulaşmış! Tamam, il başkanları AKP’nin doğrudan iç işi ve muhalefetin bu konuda söyleyeceği bir şey olamaz, ama seçilmiş belediye başkanları farklı!

Bir yanda istifa isteyen Cumhurbaşkanı’nın elini tutabilecek “Seçimle gelen seçimle gider” şeklindeki AKP’nin bayraklaştırdığı ilke var, bir de aynı ilkeye dayanarak muhalefetin yükselteceği itirazlar.

Demem o ki, işte tam bu noktada CHP ve Genel Başkanı Kılıçdaroğlu imdada yetişebilir! Ana muhalefet partisi olarak Cumhurbaşkanı’na bir omuz verseler, onu tek tek istifalarla uğraştırmaktansa ne kadar FETÖ bulaşığı varsa hepsinden birden kurtulmayı sağlayacak bir erken seçim isteseler, nasıl olur?

Her zaman “Seçimler zamanında yapılacak” diyen AKP ve Erdoğan için yerel seçimlerin öne alınmasını istemek tutarsızlık gibi duracaktır. Bunu CHP ister ve yerel seçimin olabildiğince erkene alınması için bastırırsa, hem AKP’ye istifasını istediği bütün belediye başkanlarından toptan kurtulma şansı verir, hem de bunu yaparken bir iç tutarsızlık sergilememesini sağlamış olur!

En büyük sorunumuz “FETÖ” olduğuna göre, ana muhalefet partisi onunla mücadeleye katkısıyla memleket hayrına da bir iş yapmış olur.

Üstelik, madem parlamento ve cumhurbaşkanlığı seçiminin aynı anda yapılmasına dönük ciddi eleştiriler yöneltildi, hiç değilse yerel seçimle cumhurbaşkanlığı seçiminin arası olabildiğince açılırsa seçmen tercihi de yönetime daha sağlıklı yansır.

Durup dururken bu AKP sevgisi nereden çıktı?” diyenleri fazla merakta bırakmayayım. Geçen gün, isabetli siyasal analizler yaptığını bildiğim bir analistten, “Erdoğancumhurbaşkanlığı seçimini yerel seçiminin önüne alabilir” değerlendirmesini duyunca, acaba dedim muhalefet de yerel seçimlerin olabildiğince öne alınması için mi bastırsa?