Geçen haftaki yazımızda CHP’nin neoliberal bir kuşatma altında olduğuna dikkat çekmiştik. CHP bu kuşatmayı

Geçen haftaki yazımızda CHP’nin neoliberal bir kuşatma altında olduğuna dikkat çekmiştik.
CHP bu kuşatmayı mutlaka yarmalı, ekonomik ve sosyal alanda toplumu dönüştürücü projeler üreterek bu kuşatmaya yanıt vermelidir. Ancak bunun için öncelikli olarak gelişmiş ülkelerin çıkarlarını savunan IMF-Dünya Bankası ikilisinin çizdiği politika modelinin dışına çıkmak gerekiyor. Dolayısıyla CHP’nin olası bir iktidarda birinci görevi, AKP iktidarı tarafından sürdürülmekte olan, dış kanamaya yol açan sıcak para uyuşturucusuna dayalı mevcut IMF-Dünya Bankası patentli programa son vermek olmalıdır.
Ardından, yerine getirmesi gereken ikinci görev, Türkiye ekonomisinin mevcut kırılgan konumundan kurtarılarak istikrarlı ve sürdürülebilir bir büyüme yapısına kavuşturulmasına yönelik yeni bir kalkınma stratejisi geliştirmek olmalıdır. Bu strateji bugünden itibaren en ince ayrıntılarına kadar örülmek ve inşa edilmek durumundadır.  Söz konusu kalkınma stratejisi, sağlıklı bir ekonomik yapının fiziki ve beşeri kaynaklar ile bilgi ve teknolojinin bir bütün olarak geliştirilmesi ve etkin bir şekilde kullanılması ile mümkün olabileceği perspektifinde geliştirilmelidir. Üretim faktörlerinin hem nicelik hem de nitelik olarak geliştirilmesi ile sağlanacak verimlilik artışı büyümenin ve ihracatın sağlıklı bir yapıya kavuşmasını mümkün kılacaktır. Konu bu çerçevede ele alındığında, özel kesim yatırımlarının artırılması ve ticarete konu olan sektörlerde yoğunlaşmasının sağlanması yanında, kamu yatırımlarının da ekonomideki sermaye birikim hızının artırılmasında, işgücünün donanımının iyileştirilmesinde ve verimlilik artışının sağlanmasında önemli bir rol üstleneceği düşünülmektedir.
Sanayileşme perspektifi, üretim ve ihracat yapısının katma değeri yüksek mal ve hizmet üretimine geçişini sağlayacak bir çerçevede tasarlanmalı ve bu çerçevede teknoloji yoğunluğunun artırılarak orta-yüksek ve yüksek teknolojili malların ağırlıkta olduğu bir yapı oluşturulmalıdır. Bununla birlikte, söz konusu değişim ve dönüşümün nasıl yapılacağı ve uygulamaya konulacak politikaların seçimi noktasında izlenecek stratejinin büyük önemi bulunmaktadır.
Yeni kalkınma stratejisinin başarıya ulaşmasında planlamanın bir kaynak tahsis mekanizması olarak etkin bir biçimde kullanılması gerekmektedir. Devletin ekonomik ve sosyal fonksiyonlarını yeniden kazanması ve geliştirmesi ancak planlama ile mümkün olabilir.
Yukarıda sunulan çerçeve içinde geliştirilecek yeni kalkınma ve sanayileşme stratejisinin başarıya ulaşmasında kamunun önemli bir rol oynayacağı düşünülmektedir. Bu kapsamda, kamu, bir taraftan yeni gelişen, geliştirilmesi planlanan ve/ veya kamu müdahalesinin gerekli olduğu üretim ve bölüşüme ilişkin alanlarda ekonomik faaliyetlere aktif olarak katılırken, diğer taraftan stratejik bir koordinasyonu gerçekleştirerek kaynakların etkin ve verimli kullanımına katkıda bulunması da öngörülmektedir. Ayrıca Türkiye’nin işsizlik ve bölgesel uçurum gibi iki yakıcı sorunu pratik nedenlerle de bir kamu müdahalesini zorunlu kılıyor. Bunun için devletin ekonomik bir öğe olarak, yeni KİT’ler kurarak yeniden yatırımcı rol üstlenmesi ve az gelişmiş bölgeler için ayrı bir sosyal gelişme programı oluşturması gerekiyor. Çünkü etkin bir kamu müdahalesi olmaksızın işsizliğin yatıştırılması, sosyal bir devlete dönüşüm kapısının açılması, üretici dinamiklerinin yeniden harekete geçirilmesi ve bölgesel dengesizliklerin giderilmesi mümkün gözükmüyor.
CHP’nin kamu öncülüğünde bu tür bir kalkınma stratejisini hem geliştirebilme becerisi hem de deneyimi mevcuttur. Geçmişte başarılı devletçilik uygulamalarıyla bunu gerçekleştirmiş bir CHP’nin gelecekte de benzer bir başarıyı gerçekleştirememesi için hiçbir neden bulunmuyor.
Kaldı ki, gerek dünya ekonomisinin gerekse Türkiye ekonomisinin içinde bulunduğu koşullar bu açıdan oldukça uygun bir zemin de yaratıyor. Yeter ki, CHP bu yönde bir siyasi irade gösterip yola koyulabilmiş olsun.