Seçimlere yaklaşık 7 hafta kala yarış kızışıyor, yakında meydanlara taşınacak yarış. Partiler seçim bildirgeleriyle seçmenin önüne çıkıyorlar. CHP, 200 sayfalık bildirgesiyle ses getiren bir çıkış yaptı. CHP  bildirgesi “Özgürlük, Hukuk Devleti ve Demokrasi”, “İstihdam Yaratan Kapsayıcı Ekonomi”, “Dayanışma ve Sosyal Adalet”, “Yurttaş için Nitelikli Kamu Hizmeti”, “Doğa ve Kent Hakkı”, “Yurttaş ve Değer Temelli Dış Politika” ve “Bilgi Toplumuna Doğru” başlıklarından oluşuyor. Ancak, bunların içinde en çok fırtına koparan CHP’nin “bölüşüm” ile ilgili vaadleri oldu. Doğru bir halka yakaladı CHP. “Bölüşüm”, özellikle bugünün ve yarının en canalıcı sorunu olacaktır.  

KAYNAK NEREDEN?

Şimdiden dehşetli bir “Kaynağı nereden bulacaksın?” polemiği başladı. AKP, kendi bildirgesini savunmaktan vazgeçip CHP’ninkine, özellikle de bölüşümle ilgili parçaya veryansın etmeye ve “yapamazsınız, kaynağınız yok” ağırlıklı bir polemikle saldırmayı deniyor. Şöyle konuştu Maliye Bakanı Mehmet Şimşek CNN Türk’te; “En düşük emekli aylığının 1500 liraya çıkarılmasının ilave maliyeti 37.5 milyar lira, emeklilere dini bayramlarda birer aylık ikramiye verilmesinin maliyeti 26 milyar lira, işsiz 800 bin kişiye asgari ücret karşılığı işbaşı eğitimi verilmesinin maliyeti 11.2 milyar lira, geçici, güvencesiz, kamu işçilerine ve memurlarına kadro verilmesinin ilave maliyeti 8 milyar lira, taşeron işçilerin kadroya alınmasının maliyeti ise ayrı bir 30 milyar lira…” Şimşek, Aile Sigortası kapsamındaki engellilere 400-600 lira yaşam aylığı verilmesinin maliyetinin 6.8 milyar lira, okullarda ücretsiz öğle yemeği verilmesinin maliyetinin 5 milyar lira, 15 bin aile merkezinin sadece yapım maliyetinin 3 milyar lira, sağlık hizmetlerinden alınan katılım payı ve benzeri ücretlerin kaldırılmasının maliyetinin 2.5 milyar lira, prim borcu olan esnafın sağlık hizmetlerinden faydalanmasının maliyetinin 2 milyar lira olduğunu ekledi.Yani bütün bu CHP’nin bölüşüm ile ilgili sosyal programının yaklaşık 150 milyar TL kaynak gerektirdiğini ifade etti. Ardından da iddia etti ki, böyle bir program uygulanırsa, Türkiye ekonomisi küçülür, IMF kapılarına düşer.

OECD ORTALAMASI…

Devletin sağlık harcamaları, emeklilere, dul, yaşlı, engelli, yoksul öğrenci, dışlanmış kesimlere ilişkin yaptığı harcamaların tümü “sosyal koruma” olarak adlandırılıyor ve bunun bir şablona göre istatistiği tutuluyor. Türkiye, bu harcamalar için 2014 yılında 245 milyar TL, yani milli gelirinin yüzde 14’ünü harcamış bulunuyor. Peki, diğer ülkelerde bu oran kaç? OECD ortalaması yüzde 22, bazılarında daha yüksek; mesala Fransa’da yüzde 39…Demek ki, AKP iktidarı, kömür, erzak yardımı, sağlığa erişim vb hamleleriyle, 12 yıldır propagandasını Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı üstünden sürdürdüğü “hayırsever” uygulamalarıyla, tüm sağlık, emeklilik harcamalarıyla altı üstü, Türkiye’yi sosyal korumada OECD ortalamasının 8 puan gerisiyle oyalamış, ancak yüzde 14’te tutmuştur.

MÜMKÜN…

CHP’nin seçim bildirgesine doğru bir hamleyle koyduğu sosyal koruma programı, Bakan Şimşek’in hesaplamalarını doğru kabul edelim; ek 150 milyar TL’lik bir harcama gerektiriyorsa, o zaman sosyal koruma harcamaları mevcut 245 milyar TL’den yaklaşık 395-400 milyar TL’ye çıkacaktır. Bu da milli gelirin yaklaşık yüzde 22’si demektir. Yani, OECD ortalamasına çıkmak demektir ki doğrusu budur. OECD ülkeleri milli gelirlerinin yüzde 22’sini sosyal korumaya, yani sağlığa, emeklilere, yaşlılara, muhtaçlara ayırabiliyorlarsa, Türkiye niye aynı şeyi yapamasın, aynı oranda bir milli gelir dilimini sosyal korumaya ayıramasın? Daha doğrusu şöyle sormak gerekir; OECD ülkelerinin, kendi halklarına layık gördüğü sosyal harcama payını AKP neden Türkiye toplumuna hak görmemiş, onu, bu haktan mahrum bırakmıştır? Bugün kaynak nereden polemiğiyle yaptığı da bu hakkı topluma vermemektir, o kadar ve seçmen gözünde bu polemiğe girmekle AKP zaten kaybetmiş demektir. Bütün mesele, milli gelirden 8 puanı daha sosyal korumaya ayıracak bir vergi/gelir-kamu harcama dengesini yeniden düzenlemektir. Bu da hiç zor değildir. Varlıklıdan alıp yoksula vereceksiniz; güçlüden alıp güçsüze vereceksiniz. Bu kadar basit ve net!.. Sonuçta Marks’ın meşhur sözüne geliyor ve bitiriyoruz: Bir sınıftan almadan ötekine ve-re-mez-si-niz…