CHP tarafından hazırlanan ‘Herkes için demokrasi’ raporunda, demokrasi sorununun giderek yakıcı bir hal aldığına dikkat çekildi. Muhalefetin birleşmesinin gerekliliğine vurgu yapılan raporda, “İttifakın sürdürülmesi bir zorunluluktur” denildi.

CHP’den ‘herkes için demokrasi’ raporu: Muhalefet birleşmeli

Hüseyin Şimşek

AKP’yle birlikte giderek uzaklaşılan demokrasiye olan ihtiyaç raporlara da yansıyor. CHP Parti Meclisi Üyesi ve İstanbul Milletvekili Yunus Emre’nin ‘Herkes için demokrasi, tek adam rejiminden güçlendirilmiş parlamenter demokrasiye’ isimli raporunda, AKP döneminde demokrasi sorunun daha da yakıcı bir hale geldiğine dikkat çekildi. Raporda, “AK Partili yıllarda giderek otoriterleşen bir yönetim anlayışı nedeniyle demokrasi sorunu daha da yakıcı bir mesele haline gelmiştir. Millet İttifakı’nın sürdürülmesi bir zorunluluktur” denildi.

Türkiye’nin geçmişinin çeşitli dönüm noktaları ile dolu olduğunu, üç dönüm noktasından ikisinin AKP döneminde yaşandığını kaydeden Emre, raporunda Millet İttifakı’nın ömrünün uzun olması gerektiğini ve Cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turunda Cumhur İttifakı’nın karşısında kendi ittifaklarının adayının olacağını belirtti.


HER YIL DAHA DA KÖTÜYE GİTTİ

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve ardından kamuoyu ile de paylaşılan rapordan öne çıkan başlıklar şöyle:

► “AK Parti yönetiminde Türkiye, demokrasi standartları açısından her yıl daha da kötüye gitmiştir. Bugün ülkemizde demokratik bir rejim inşa etmenin önündeki en önemli engel, iktidarın temel hak ve özgürlükleri hiçe sayan baskıcı yönetim anlayışıdır. İktidar, demokratik siyasetin sınırlarını kendi tanımlamakta, muhalif sesleri darbecilik ya da terörizmle özdeşleştirerek demokrasinin kalan son kırıntılarını da ortadan kaldırmaktadır. 2007 yılından bugüne doğru yaşadıklarımıza şöyle bir baktığımızda, gittikçe kötüleşen bir demokrasi karnesiyle karşı karşıya kalıyoruz. Yasadışı telefon dinlemeleri, muhaliflere yönelik soruşturmalar, üniversite, basın ve sivil toplum üzerindeki baskılar ve tutuklamalar, özellikle basın ve üniversitelerde artan otosansür, medya kuruluşları ve büyük firmalara yönelik mali baskı ve operasyonlar, Ergenekon, Balyoz gibi kumpas davaları. Bugüne geldiğimizde seçilmiş belediye başkanlarının görevden uzaklaştırılması ve kayyum atamaları, FETÖ darbe girişimi sonrası KHK’lerle yapılan işlemler, barışçıl gösteri ve protestoları engelleme, polis şiddeti, iktidarın medyayı kontrol etmesi, yargı bağımsızlığının ortadan kaldırılması gibi pek çok örnek, AK Parti yönetiminin Türkiye’yi demokrasiden uzaklaştıran eylemleri arasında sayılabilir.”

DÖNÜM NOKTALARI

► “Türkiye’de demokrasinin düzeyi tarihsel olarak tartışılmalı bir konudur. Ancak bu kapsamda Türkiye’nin demokrasiden uzaklaşmasında üç kritik dönüm noktasını not etmek gerekmektedir. Bunlardan ilki 12 Eylül 1980 askeri darbesi ve ardından gelen Milli Güvenlik Konseyi döneminde gerçekleştirilen uygulamalardır. İkincisi, 12 Eylül 2010 referandumuyla kabul edilen Anayasa değişiklikleriyle başta yargı bağımsızlığının ortadan kaldırılması olmak üzere demokratik işleyişe zarar veren girişimlerdir. Son olarak 17 Nisan 2017 halk oylamasıyla tek adam rejimine geçiş yönünde yapılan Anayasa değişikliği Türkiye’nin demokrasiden uzaklaşmasında üçüncü önemli dönüm noktası olmuştur. Bu dönemin esas başlangıcı 15 Temmuz FETÖ darbe girişimi sonrası 20 Temmuz 2016’da gerçekleşen olağanüstü hal ilanıdır.”

MİLLET İTTİFAKI

► “Ülkemizde Cumhurbaşkanlığı seçimi, Fransa ve Avusturya örneklerine benzer şekilde iki turlu bir halk oylaması ile gerçekleşiyor. Ve görünen o ki ikinci turda Erdoğan karşısında yarışan aday, Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı olacak. Millet İttifakı varoluş itibariyle demokrasi fikrini temsil etmektedir. Bunun yanında Erdoğan’ın yeniden seçilmesinin ülkemizin demokrasisi ve genel idaresi adına onarılmaz yaralara sebebiyet vereceği de ortadadır. Dünyadaki diğer örneklerde olduğu gibi özellikle de sağ popülist siyasete yaslanan otokrat liderler, o toplumun yerleşik fay hatlarından, kalıplaşmış kutuplaşmalarından, kimlik çatışmalarından ve tüm bunların yarattığı ayrıştırıcı, güvenlik ve istikrar odaklı, sert ve hamasi bir siyasi söylemden besleniyor.

Ülkemizde de Erdoğan’ın ve Cumhur İttifakı’nın yaslandığı ana eksen bu. Bu noktada da dünyadaki benzeri örneklerden çıkaracağımız ders ise açık. Otokrat lider karşısında birleşen demokrasi ittifakının iktidarın tartışmayı ayrıştırıcı düzleme çekme hamlelerine cevap vermeden, rakibin avantajlı olduğu oyun sahasına çekilmeden ilerlemesi ve buna ek olarak söyleminin demokrasiye, çoğulculuğa, adalete ve hukukun üstünlüğüne dayanması. CHP’nin ve genel olarak Millet İttifakı’nın şu ana kadar başarılı bir şekilde yürüttüğü bu siyasi stratejinin, önümüzdeki dönemeçte de sürdürülmesi bir zorunluluktur.”