CHP Eğitim Çalıştayı üzerine son iki yazımda, AKP’nin eğitim felsefesini, eğitim sistemindeki uygulamalarını ve yaşanan tahribatları özetlemiştim. Bugün CHP’nin bu tahribatlar karşısında nasıl bir eğitim politikası savunmasına dair, CHP Eğitim Çalıştayında dile gelen ve gelmeyen konuları ele alacağım.

CHP öncelikle, AKP’nin gerici, mezhepçi, ayrımcı, tekçi, cinsiyetçi ve piyasacı eğitim sistemine karşı, eğitim sisteminde köklü değişim talebiyle güçlü bir siyasi iradeye sahip olmalıdır. Sandık odaklı eğitim politikası ile bilimsel ve laik eğitim politikası arasında tercih yapmalıdır. “Sandığı kazanmak için” eğitim ve siyasetin dinselleştirilmesine izin mi verecek, yoksa laik, demokratik ve bilimsel eğitim politikasıyla sandığı da kazanmanın mümkün olduğuna inanacak mı?

CHP, sandık siyaseti ya da “Türkiye özgü koşullar” gibi ne anlama geldiği belli olmayan, üretilmiş yapay kutsal algılara ve AKP’nin yarattığı hakim paradigmaya ve dinci atmosfere teslim olmamalıdır. Sandığa ve statükoya odaklı eğitim politikası ile eğitim felsefesinin evrensel değerleriyle uyumlu laik ve bilimsel eğitime yakınlaşmanın mümkün değildir.

1947’den itibaren sandık odaklı eğitim politikaların bir sonucu olarak, siyasetin ve eğitimin dinselleştirilmesine tanık olduk. Bu politikalar ise sağcılığın ve dinci gericiliğinin toplumsallaşmasına zemin sağladı.

Eğitim ve siyasetin demokratikleştirilmesi ve laikleştirilmesi için, CHP, eğitim sisteminde köklü değişim talebini meclis içi ve dışında gündeme taşıyabilir. Eğitim politikasını ve eğitim felsefesini demokratik, laik, çoğulcu, katılımcı, eşitlikçi, parasız ve bilimsel temelde inşa edilmesini cesaretle savunabilir. “Türkiye yüzde 99’u Müslüman ve dindar bir ülke” gibi üretilmiş sahte algılara teslim olmuş, gerici vitese takılmış siyaset ile aydınlık ve laik yaşam ve laik düzene yolculuk yapılamaz.

CHP, siyasetin merkezine “laik düzen”, “laik yaşam” ve “laik eğitim” ile “sosyal ve özgür nesiller” yetiştirmeyi koymalı ve toplumsallaştırmalıdır.

Din ve etnik milliyetçilik temelinde dindar ve kindar nesiller yetiştirmek isteyen, tektipleştirici eğitim politikaları karşısında, aklın, bireyin, toplumun ve eğitim özgürleşmesini hedefleyen, sosyal ve özgür nesillerin yetiştirilmesi savunulmalıdır.

Bugüne kadar süregelen merkezi, hiyerarşik ve tek yönlü dayatmalara biat etmeyen, tek tipleştirme kalıplarına sığmayan, özgür, bağımsız düşünebilen ve üreten nesiller için eğitimde köklü değişim iradesini ortaya koymalıdır.

Doğuştan kazanılmış bir hak olan eğitim parasız olmalıdır.

Bugün yaşamış olduğumuz güncel sorunlar, eğitimde cemaatleşmenin sonucudur. Dolaysıyla eğitim bütün cemaatlerden arındırılmalıdır.

Eğitimde demokratikleşmeyi, katılımcılığı ve çoğulculuğu engelleyen, merkezi, tekçi ve monolog eğitim yaklaşımına karşı, eğitim ve okulların katılımcılık temelinde demokratikleştirilmesi daha güçlü vurgulanmalıdır. Eğitim alanının bileşenleri, öğretmenler, öğrenciler ve veliler sacayağı üzerine kurulacak diyalog benimsenmelidir.

Eğitimin demokratikleştirilmesini savunmak aynı zamanda, MEB’in aşırı yükünün ve merkezi karar alma yetkilerinin yerel örgütlere, okul meclislerine ve diğer eğitim örgütlerine dağıtılmasını da içermelidir.

Unutulmamalı ki, salt para toplama toplantısının unsuru haline getirilmiş, “okul aile birlikleri” demokratikleşme ve katılımcılık değil, velilerin ceplerinin boşaltılması “birliklerine” dönüştürülmüştür. Bu dayatmalarla, eğitimde, okulda söz ve karar hakları engellenmiş veliler, okullardan kaçmaktadır.

Bu nedenle CHP “Okul Meclislerinin” oluşturulmasını savunarak, demokrasinin ve katılımcılığın eğitim kurumlarında geliştirilmesine ve kurumsallaşmasına katkı sunulmalıdır.

CHP eğitimde temel felsefi yaklaşım olarak, çağdaş, laik, bilimsel, demokratik, çoğulcu ve parasız bir eğitimi hedeflemelidir
Eğitim felsefesi evrensel değerlere, uluslararası insan ve çocuk haklarına uyumlu hale getirilmelidir. İnsan ve bilgi merkezli eğitim ön plana çıkarılmalıdır. Dünya yurttaşlığına ve bilgi toplumuna uyumlu bir eğitim felsefesi oluşturulmalıdır.

Toplumsal çoğulculuğumuzu, farklılıklarımızı; eşit haklar ve eşit yurttaşlık temelinde toplumsal barışı sağlamayı hedefleyen bir eğitim olmalıdır. Unutulmamalıdır ki, eğitimde tekçiliğin dayatılması sonucu, Kürt sorunu, Alevi sorunu ve cinsiyet ayrımcılığı sorununun çözümünden eğitim önemi göz ardı edildi.

Türk-İslam sentezi üzerinden inşa edilen erkekçi ve patron odaklı eğitim siyaseti toplumsal barışı sağlamaya ve inşa edilmesini dışladı. Eğitimde farklı kültürel kimlikleri ötekileştiren, asimilasyona maruz tutan baskı, inkar ve ayrımcılıkla mücadele edilmelidir.

Alevi çocuklarına zorla Sünniliği dayatan ve işkence haline gelmiş zorunlu din dersleri hakkında, AİHM’in kararlarını bile uygulamayan bu hukuk dışı ve baskıcı eğitim politikasına itiraz edilmelidir.

Bu çalıştay ile CHP, eğitim alanında nasıl bir yol tutması gerektiğini aramaya başladı. Umarım ve dilerim ki, CHP mevcut eğitim felsefesine getirdiğimiz köklü eleştiriler ışığında, laik düzen, laik yaşam eksenli yaklaşımı politik faaliyetinin merkezine koyarak, eğitimde demokratik, laik, katılımcı, çoğulcu, eşitlikçi, parasız ve katılımcılığın cesaretli savunucusu olur.