Medyada, sıkça ‘erken seçim olacak mı?’, ‘CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı kim olacak?’ vb sorular ile CHP yetkili ve mensupları, seçim gündemine çekiliyor veya iktidar yörüngesine kaydırılmaya çalışılıyor.

Gündeme seçim çıkarıldıkça, rejim ve sistem tartışması ikinci plana kayıyor; Cumhurbaşkanı adaylığı öne çıkarıldıkça, asıl sorun olan Anayasa, dikkatlerden kaçabiliyor.

NEDEN SEÇİM DEĞİL, SİSTEM?

Demokrasinin olmazsa olmaz koşulu olan sandık, 2010’lar Türkiye’sinde demokratik hukuk devletinden uzaklaşma aracı haline getirildi: 2010 Anayasa değişikliği, 1 Kasım 2015 seçimleri, 16 Nisan 2017 Anayasa halkoylaması, hatta 24 Haziran 2018 seçimleri, halkoylamasının ve sandığın kötüye kullanılma tarzı bakımından ders verici.

Buna karşılık, CHP, her seferinde sandığa sürüklendi. Şimdi seçime mesafeli durmak, sandıktan korkmak anlamına gelmez. Seçime yönelik söylem, tam tersine, CHP’yi ana gündemden uzaklaştırıyor. Zira ana gündem, rejim ve sistem sorunudur. Bu bakımdan Saray gündemi yörüngesine girmemesi gereken CHP, 50+1’e de takılmamalı. Hatta ittifaklar konusu da ana gündeminde yer almamalı.

Bu nedenle seçim istemek, ‘ kişi ve parti devleti’ inşasında ve bir yanılsama olarak Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi (CBHS) adı verilen tek kişi iktidarı (monokrasi) için meşruiyet arayışına alet olmaktır.

Hangi üniversite mezununun işe gireceğine ve kimin hapisten çıkamayacağı yetkisini kendisinde görerek her gün açıkça anayasa ihlalinde sakınca görmeyen kişi yönetiminde, seçim gündemi, hukuk ve politika sorunlarının da birbirine karıştırılması sonucunu da doğuruyor: Mesela, ‘CB Erdoğan, 2023 seçimlerini kazanamaz’ şeklinde açıklama yapan bir parti lideri öncelikle, bir kişinin 3. Kez Cumhurbaşkanı adayı olamayacağını bilmeli…

NEDEN İKTİDAR DEĞİL, ANAYASA?

CHP’liler, CB adayını tartışma tuzağına da düşmemeli…

CHP’den CB adaylığına soyunanlar olduğu gibi, CHP’ye CB adayı pompalayanlar da var, üstelik sağdan.

2017 Anayasa değişikliğini, proje sahibi kişinin iktidarını kişiselleştirip sürekli kılma hedefi açık. Bu nedenle CB adaylığı, tek kişi iktidarı ile yarışa girmeye olduğu kadar, görevdeki muktedirin gücünü pekiştirmeye hizmet eder.

ÜÇLÜNÜN İKİNCİSİ

Şu halde CHP ne yapmalı? Şu üçlü hedefi hiç gündemden düşürmemeli:

İçinde bulunduğumuz siyasal ve anayasal ortam ve sorunlar üzerine gerçek ve doğru bilgi edinmek ve yaymak.

Nitelikli yasa ve yasama ereğinde bilgi + dayanışma ve eylemi, çok yönlü ve TBMM’nin her aşamasında değerlendirmek ve ilerletmek. Bu hedefte, partiler arası işbirliği yol ve yöntemlerini zorlamak ve ilerletmek.

Asıl hedef olarak demokratik anayasa yolunu hep açık tutmak. Bu bakımdan, adil yargılanma hakkı yasa çalışması, Anayasa ve sistemi meşrulaştırıcı değil, demokratik anayasal düzen için yol açıcı çalışma olarak görülmeli.

Anayasal hedef, çağdaş ve demokratik hukuk devleti eksenli ulusal anayasa. Çağdaşlık, erkler ayrılığı, denge ve denetim düzeneği ile yargı bağımsızlığı sacayağı anlamına gelir.

Ulusallık ise, Osmanlı-Cumhuriyet çizgisindeki Türkiye deneyimi olarak, onarıma en elverişli yönetim tarzı olarak parlamenter rejime dönüşü gerekli kılar.

‘HAK-HUKUK-ADALET’, SLOGAN DEĞİL

Bu kavramların eylemsel olarak öncüsü olan CHP, fikri ve hukuki temellerini de hazırlamalı. Bunun için, öğreti tartışması genişletilmeli; ülke-toplum-devlet anlayışı ve ilişkileri üzerine 21. yüzyıl eğilimleri ışığında kuramsal öneriler geliştirilmeli. Siyasal ve anayasal rejim ve sistem hedefi, öğreti tartışmaları ile pekiştirilmeli.

CHP, bunları, seçim ve cumhurbaşkanı adaylığı gündemi dışında kalabildiği ve Anayasa yoluyla demokratik hukuk devleti inşası yolunda çalışma yapabildiği ölçüde, CBHS’yi meşrulaştırma ve sürekli kılma tuzağından kendini alabilir.