CHP'nin en genç milletvekili adaylarından olan İstanbul adayı Ertan Aksoy, yaptıkları kamuoyu araştırmalarında, artan hayat pahalılığı nedeniyle, AKP'ye oy veren kadınların hızla AKP'den uzaklaştığını söyledi. Aksoy'a göre gençlerde de ciddi bir rahatsızlık söz konusu

CHP İstanbul Milletvekili Adayı Aksoy: AKP’li kadınlar partiden uzaklaşıyor

SEMİH GÜVEN

24 Haziran seçimlerine sayılı günler kala partilerin performanslarının sandıkta nasıl karşılık bulacağı konusu belirsizliğini korurken, CHP İstanbul Milletvekili Adayı Ertan Aksoy'a göre özellikle AKP'li kadınlar arasında partiye karşı ciddi bir tepki birikmiş durumda. CHP'nin en genç adayları arasında yer alan Aksoy, yaptıkları saha çalışmaları sonucu kadınların hayat pahalılığını erkeklere oranla çok daha yakıcı biçimde hissettiğini ve enflasyondaki artışın çocuklarının lokmasının eksilmesi anlamına geldiğini ifade ediyor. İşsizlik baskısı ise en çok gençleri etkiliyor ve gelecek kaygısı oldukça yükselmiş durumda.

»Kısaca kendinizi tanıtabilir misiniz?
1984 Erzincan doğumluyum. Uludağ Üniversitesi’nde iktisat eğitimi aldım. Hali hazırda ekonomi alanında akademik çalışmalar yürütüyorum. Onun haricinde 2006 yılında öğrenciyken üçüncü sınıfta kurduğum bir araştırma şirketim var. Bu araştırma şirketinin de ticari yaşamı devam ediyor. Şu an o şirket Avrupa Araştırmacılar Birliği’nin Türkiye’deki 9 kurumsal üyesinden biridir. Aynı zamanda Türkiye Araştırmacılar Derneği’nin 30 kurumsal üyesinden biriyiz. Hem çokuluslu şirketler için pazar araştırmaları yürütüyoruz hem de uluslararası kuruluşları Türkiye’deki araştırmalarında destekliyoruz?

chp-istanbul-milletvekili-adayi-aksoy-akp-li-kadinlar-partiden-uzaklasiyor-470499-1.

»CHP ile olan birlikteliğiniz ne zaman başladı?
2007 yılında üniversite nedeniyle Bursa’daydım. O tarihte CHP’nin gençlik örgütüne üye olarak başladım. Gençlik kolları il yönetiminde bulundum. Sonra Osmangazi Gençlik Kolu Başkanlığı yaptım. Sonra ana kademe yönetim kurullarında yer aldım. En sonunda il başkan yardımcılığı görevim oldu. Daha sonra ise İstanbul’a şirketimle birlikte geldim. İstanbul İl Örgütü’nde belli görevlerim oldu. Çalışmalarda bulundum, komisyonlarda yer aldım, danışmanlık yaptım. Gönüllü işlerdi bunların hepsi. Onun haricinde sosyal demokrat düşünce kuruluşlarının neredeyse tamamında üyelik ve çalışmalarım vardır geçmişte. Ekonomiyle ilgileniyorum ve araştırmalara ağırlık veriyorum.

»34 yaşındasınız ve CHP’nin en genç adaylarından birisiniz. Genç milletvekili adayı olmanın artıları ve eksileri neler?
Siyasette yaş ortalaması halen oldukça yüksek ama son dönem anlamlı bir düşüş yaşanıyor. Özellikle bizim partide Kemal Kılıçdaroğlu’nun başkanlığıyla birlikte gençleşme daha da arttı. Kültür olarak da gençleşme söz konusu. Tabii ki özellikle sosyal demokrat bir partinin burada daha da öncü olması gerekiyor. Çünkü dünyada çok iyi sosyal demokrat genç lider örnekleri var. Partimizde de her kesimde bunun daha da geliştiğini söyleyebilirim.

»Kamuoyu araştırma şirketiniz var. Biraz seçmen profilleri üzerine konuşalım. 15 yıllık AKP iktidarında iktidarın performansı seçmen profilleri üzerinde ne tür değişimlere yol açtı?
AKP siyaset arenasına şanslı bir şekilde girdi. Çünkü Türkiye’de siyaset hiç olmadık kadar yıpranmıştı. Ekonomik krizler vardı ve sürekli koalisyon döneminin yarattığı sorunlar toplumda bıkkınlık yaratmıştı. Bu koşulları kendisine oy olarak devşirmeyi becerebildi. Ama AKP’yle ilgili yapılan analizlerde ısrarla eksik kalan bir nokta var. AKP sadece muhafazakâr bir parti olduğu için iktidarda değil. Yaptığımız bütün ölçümlerde şununla hep karşılaşıyoruz: Seçmende muhafazakâr olmak, dindar olmak gibi bir arayış yok. Muhafazakâr kimliği varsa bunun itelenmemesi bir gerek koşul ama yeter koşul değil. Yeterli olmasının temel göstergesi ekonomik vaatler ve ekonomik performans. Burada da siyasetçinin geçmişteki başarısına, kariyerine bakılıyor. Hatırlarsanız Erdoğan, belediye başkanlığı döneminde yaptıklarını referans olarak sunup başbakanlığa aday olmuştu.

'Ekonomi bozulunca AKP geriliyor'
2002’den bu yana baktığımızda AKP’nin seçim performanslarında ekonomik performanslarının birebir ilişkili olduğunu görüyoruz. Örneğin 2009 seçimleri yerel bir seçim olmasına rağmen seçmen, ekonomik kriz olması nedeniyle AKP’yi cezalandırmış ve AKP önemli bir oy kaybı yaşamıştı. Peki, 2009’da AKP daha mı az muhafazakârdı? Hayır. Önceki seçimlere göre aynı muhafazakârlık düzeyindeydi. Hatta 2002’ye göre muhafazakârlık kimliğini çok daha fazla artırmıştı ama bu durum seçmene yetmedi.
'Borçlandırarak bolluk havası oluşturuluyor'

Bununla birlikte birçok değişken daha var seçmenlerin AKP tercihinde. Şunu kabul etmek gerekiyor. AKP, seçmeni konjonktüre bakarak manevi açıdan tatmin ediyor. Milliyetçilik dalgası yükseliyorsa bir anda milliyetçiliğe dönüşebiliyor. Muhafazakârlık dalgası yükseldiğinde daha muhafazakâr olabiliyor. Ama onun haricinde ekonomik olarak seçmenin istediği şeylere odaklanıyor. Nedir mesela? Son 2017 rakamlarına baktığımızda hane halkları toplam 540 milyar TL borçlu durumda. Bu borcun yalnızca yüzde 35-40’lık dilimi en çok bildiğimiz konut alanında edinilmiş borçlar. Çok küçük bir oranı otomobil alımı için, yüzde 5’e varmayan bir oran. Geri kalanının tamamı bireysel krediler ve bireysel finansmanlar. Bunları da kullanarak bir parasal bolluk yaratıyor ve bu seçmen gözünde bir refah olarak algılanabiliyor. Ama bir taraftan da bu borcu çevirebilmek için de alternatifi çok da değerlendirmek istemiyor. Bizim fokus gruplarda sıkça karşılaştığımız bir cümle vardır. ‘AKP iktidarı sona erse ne olur’ sorusuna, ‘Eldeki bir kuşun daldaki 2 kuştan daha öncelikli olduğunu düşünüyorum ve bunu istemiyorum’ diyor seçmen bir tarafıyla. Ama bunu ona söyleten şey aslında sahip olduğu borç yükü.

»Daha önce yaptığınız araştırmalarla karşılaştırdığınızda, seçmen gözünde iktidarın yönetim kabiliyetinde bir aşınma yaşandığını gözlemliyor musunuz?
Samimi olmak gerekirse, topyekûn bir yerle yeksan olma durumu anketlerde gözükmüyor. Ama önceye göre çok ciddi bir AKP karşısına soru işareti konulduğunu söyleyebilirim. Özellikle liranın değer kaybetmesi… Vatandaş bunun kendisine somut zararının farkında. Çünkü mesela yine bir ölçümümüzde şunu gördük. Araştırmalarda kümeleme analizi yapıyorduk seçmen tarafında. Hangi tip seçmenler var bunu anlamaya çalışıyorduk. Biz AKP tarafında 3 tip seçmenle karşılaşırdık yakın tarihe kadar. AKP’ye oy verenlerin yüzde 50’si sorgulamadan tamamen bağlı bir biçimde AKP’ye oy veriyordu. Yüzde 30’u ise AKP’ye bazen kızıyor ama genel itibariyle AKP’yi destekliyordu. Yüzde 20’si ise ‘ne yapalım alternatif yok’ deyip kerhen oy veren seçmen kitlesiydi. Son ölçümlerimizde ise biz bu 3 kümenin tamamının kaybolduğunu gördük. Yeni 2 tip AKP’li seçmen bulabiliyoruz. Kümelerden biri AKP’li erkekler, diğeri de AKP’li kadınlar. Yerinde kalan AKP’li erkekler. AKP’den uzaklaşan ise AKP’li kadınlar. Uzaklaşma nedenlerine girdiğimizde ‘hayat pahalılığı’ cevabıyla karşılaşıyoruz. Çünkü günün sonunda bunu kabul etmek gerekiyor kadınlar erkeklere göre daha rasyonel varlıklar ve Türkiye’deki aile içi rol dağılımı gereği -maalesef böyle bir rol dağılımı var- kadınlar alışveriş yapmakla ve ihtiyaçları karşılamakla görevli. Kadınlar pazara gittiğinde aynı domatese bir önceki haftaya göre 1 lira daha fazla ödüyorsa, 50 kuruş daha fazla ödüyorsa o kadın seçmenler Erdoğan’ı sevse de o an gerekli cevabı vermeye hazırlanıyor. Çünkü şunun farkında: Aslında orada kaybolan çocuğunun rızkı. Bizim toplumumuz siyasetçiyi sever, önemser ama çocuğunun rızkından daha fazla önemsemez siyasetçiyi.

Bir diğer farklı durum Afrin Operasyonu konusunda ortaya çıktı. Afrin meselesine ortalama AKP’li seçmen milliyetçi güdülerle bakarken, kadınlar daha duygusal da bakabiliyorlar. Oradan şehit gelmesi kadınlarda o operasyonu daha fazla sorgular hale getiriyor. Dolayısıyla bu tür milliyetçi hamleler AKP’li kadın seçmeni erkekler kadar etkilemiyor.

»Gençler sürece nasıl bakıyor?
Genç ve eğitimli AKP’li seçmenlerde de partiden uzaklaşma var. Eğitim seviyeleriyle birlikte ve işsizlik nedeniyle iktidarı çok daha fazla sorguluyorlar. Popülist bir tutumla çok fazla niteliksiz üniversite açıldı. Birçoğu dershanelerden daha kötü durumda. Bunlar sadece kötü bir akademik deneyim yaratmadı, ciddi anlamda da beyaz yakalı işsizliği yarattı. Anadolu üniversitelerinden mezun beyaz yakalıların çoğu ciddi ekonomik şiddet altında. Asgari ücrete iş bulabilmek için torpil arıyor, bulduğunda da kendini mutlu sayıyor. Ama işe başladığında başka roller ortaya çıkıyor. Üniversite mezunu olarak yerine getirmesi gereken toplumsal yükümlülükler var. Ona göre giyinme, ona göre yaşam, ona göre harcama… Bunların hiçbirini yapamıyor.

***

'İşsizlikle mücadele önceliğimiz olacak'

»Siz de CHP çatısı altında yönetime talipsiniz. Şu anki en temel sorunları önümüze alalım. İktidara gelirseniz sorunlara nasıl çözümler vaat ediyorsunuz?
7 Haziran 2015 seçimi öncesi ilan edilen bildirgeden bu yana CHP’nin vaatleri önemli anlamda ekonomi çerçevesine oturmuş durumda. Sorunların en başında işsizlik geliyor. Son bildiriye baktığınız takdirde yine göreceksiniz ki hem ‘Merkez Türkiye’ projesi hem de bölgesel kalkınma projeleri üzerinden toplamda 4 milyonluk bir istihdam artışı hedefleniyor. Şu an Türkiye’deki resmi işsiz sayısı 3 buçuk milyon. Bu rakam aslında daha da büyük tabi. İşsizliği düşüremeyince işsizliğin ölçüm kriterlerini düşürdüler. Buna rağmen genç işsizliği yüzde 19. Genç kadınlarda yüzde 24. Birinci hedef işsizliği düşürmek. İkincisi sağlıklı bir büyüme önceliği var. Gelişmekte olan ülkelere baktığımızda toplamda yıllık 6,5 ortalama büyüme varken bizde 4,8. Bununla birlikte ekonomik ve toplumsal yaşamın sadece bugünün değil geleceğini kurmak ve kurtarmak açısından eğitim meselesi en önemli başlıklardan biri.

Çünkü AKP hükümetinin topluma verdiği en büyük zararlardan bir eğitim kalitesini düşürmek. Israrla imam hatip açma durumu söz konusu. Ama imam hatiplerin kontenjanına baktığımızda yüzde 69’unun boş olduğunu görüyoruz. Bu okullardan mezun çocukların sınavda matematik ortalaması 1,7 net. Dolayısıyla eğer AKP hükümetinden kurtulamazsak daha çok yoksul muhafazakâr ailelerin çocukları matematik bilmeyen, dil bilmeyen çocuklara dönüştürmüş olacaklar. Eğer bizim çocuklarımızın matematik ortalaması 1.7 net olarak kalırsa biz dünyaya ucuz işgücü yetiştirmekten başka hiçbir şey yapamayacağız.Dolayısıyla bunun bir an önce değişmesi lazım. Yine bildirgeye baktığınızda öğretmenlik mesleğinin itibarının yeniden artırılmasına, gelirlerinin yükseltilmesine kadar birçok detayı toplumun önüne sunmaya çalışıyor partimiz.