CHP Genel Başkan Yardımcısı Gamze Akkuş İlgezdi, İstanbul Valiliği tarafından İstiklal Caddesi’ne getirilen kısıtlama kararlarına tepki gösterdi. İlgezdi, geniş çaplı bir “mülksüzleştirme” operasyonuyla caddenin ruhunu yansıtan simgelerin tarihe karıştığını belirterek, "İstanbul Valiliği, aldığı bu son derece anlamsız ve siyasi bakımdan baskıcı ve yasakçı kararla insanların hak ve özgürlüklerini kısıtlamıştır ve açıkça suç işlemektedir" dedi.

CHP'li İlgezdi: İstanbul Valiliği, açıkça suç işlemektedir

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi, İstanbul Valiliği tarafından yayımlanan ‘genel emir’ kısıtlamalarına ilişkin yazılı bir açıklamada bulundu.

İlgezdi açıklamasında, AKP iktidarının yıllardır İstiklal Caddesi’nin kültürel dokusunu, tarihi ruhunu, çoğulcu kimliğini hedef aldığına dikkat çekerek iktidarın korku iklimini kalıcı hale getirmek istediğini belirtti.

Açıklamasında İstiklal Caddesi ile özdeşleşmiş kültürel simgelerin tek tek yok edildiğini kaydeden İlgezdi, “İlk olarak caddenin ağaçlarını hedef alarak ekolojik kimliğini değiştiren ardından da granit döşeyerek tarihi kimliğini yok eden AKP iktidarı kamuya ait kültürel alanları, halkın kararı olmaksızın “ortadan kaldırmak” konusunda ısrarcıdır. Bu ısrarın altında ise aydınlanma felsefesine karşı bir türlü bastıramadıkları rövanşist anlayış vardır. AKP politbürosu, aslında toplum bilincini ve aklını yok etmeyi istemektedir” ifadelerine yer verdi.

İlgezdi açıklamasında, geniş çaplı bir “mülksüzleştirme” operasyonuyla İstiklal Caddesi’nin ruhunu yansıtan simgelerin bugün tarihe karıştığına yer vererek AKP’nin cadde üzerinden başta kültür-sanat endüstrisi olmak üzere toplumda kendine muhalif olan bütün kurum, kuruluş, yapı ve muhalif örgütlülüğe bir had bildirme çabasında olduğunu vurguladı.

“MÜLKSÜZLEŞTİRMENİN ŞİMDİKİ AYAĞINI GÜVENLİK POLİTİKALARI OLUŞTURACAK”

İlgezdi, açıklamasının devamında şunlara yer verdi:

“Bu çabanın son örneği ise “İstiklal caddesinde yola masa koyma, müzik dinletisi yapma vb. etkinliklerin yasaklanma” kararıdır. Kararın gerekçesi, İstiklal Caddesinde gerçekleştirilen ve 6 yurttaşımızın hayatına kasteden hain terör saldırısıdır.

Anlaşılan o ki, sermaye-iktidar ikilisinin yıllardır “kentsel dönüşüm” maskesiyle sürdürdüğü “mülksüzleştirme” operasyonun şimdiki ayağını ‘güvenlik politikalarının’ oluşturacaktır.

İstiklal Caddesi, uzun yıllardır terör örgütlerinin hedefindedir. Kamusal hak ve özgürlükleri kısıtlayan bir yaklaşımla, yasaklarla, neredeyse her sokak başına bir polis barikatı kurulmasıyla saldırıların önlemediğini yıllar içinde gerçekleşen terör eylemlerinde yaşadığımız acı kayıplarla deneyimledik.

“FATURAYI, KÜLTÜR VE SANAT EMEKÇİLERİNE KESMEYE NİYETLİ”

Ne yazık ki gerçekleştirilen son terör saldırısı sonrasında beliren “istihbarat zafiyetini” görmezden gelen iktidarın, meseleyi “güvenlikçi” anlayış üzerinden yeniden kurgulamakta olduğuna ve faturayı da kültür sanat emekçilerine kesmeye niyetlendiğine tanık oluyoruz.

Bu tarz baskıcı, yasakçı ve tek tipleştirici uygulamalar, iktidarın, Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılına şekil verecek 2023 seçimleri öncesinde nasıl bir Türkiye arzuladığını ortaya koymaktadır.

Çok açık şekilde ifade etmek isteriz ki, “güvenlik” adı altında Türkiye’nin çoğulcu yüzü olan İstiklal caddesinin yasaklarla halka kapatılması, yaşamdan soyutlanması ve tabiri caizse sosyopolitik izolasyona tabi tutulması kabul edilemez.

“BASKICI POLİTİKALARI KABUL ETMİYORUZ”

Sergileri yasaklamak, sokak müzisyenlerini susturmak, sanat etkinliklerini yaptırmamak, sokağın ruhunu yaşatan seyyar satıcıları uzaklaştırmak terör saldırılarını engellemez.

Bu yasaklar, terör odaklarının yaratmak istediği korku iklimini kalıcı hale getirmekten başka bir amaca hizmet etmez.

Böylesi acımasız bir korku iklimi beraberinde iktidar baskısını getirir. Biz, teröre karşı olduğumuz kadar, terörün kendisine zemin bulmasını kolaylaştıran baskıcı politikaları da kabul etmiyor ve reddediyoruz.

“ÖZGÜRKLÜK İÇİN ÇİZİLEN SINIRI HİÇBİR ŞEKİLDE AŞMAMALIDIR"

Unutulmasın ki devlet, temel hak ve özgürlüklerin garantörüdür. İktidar, devlet adına bu garantörlüğe aracılık etmekle yükümlüdür. Bu aynı zamanda hukuk devletinin bir gereğidir.

Hukuk devletinde güvenlik politikalarının meşruluğu temel hak ve özgürlükler bakımından sınırsız değildir. Güvenlik tedbirleri; elverişli, gerekli ve orantılı olmak zorundadır. Özgürlükler üzerindeki somut etkileri kontrol edilebilir düzeyde olmalı ve nihayetinde özgürlük için çizilen sınırı hiçbir şekilde aşmamalıdır.

İstanbul Valiliği, aldığı bu son derece anlamsız ve siyasi bakımdan baskıcı ve yasakçı kararla insanların hak ve özgürlüklerini kısıtlamıştır ve açıkça suç işlemektedir. Bu antidemokratik uygulamaya anayasal haklarımızı savunacağımızı kamuoyunun bilgisine sunarım.”