CHP Milletvekili ve Anayasa Profesörü İbrahim Kaboğlu: 16 Ekim gecesi TBMM Genel Kurulu’nda bir gün sonra Meclis’e sunulması gereken bütçeye ilişkin teklifi geçirebilmek adına, bu beş madde ‘diğer partilerle mutabakat aranacağı’ gerekçesiyle tekliften çıkarılmıştır. Fakat aynı gün Plan ve Bütçe Komisyonu’na başka bir milletvekilinin imzasıyla sunulan yeni torba kanuna bu maddelerinin aynen konulduğu görülmektedir.

CHP’li Kaboğlu: Torbalar arası transfer yapılıyor

CHP İstanbul Milletvekili İbrahim Kaboğlu, geçtiğimiz hafta TBMM Genel kurulunda görüşülen Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun teklif aşamasında adeta torbalar arası transfer gerçekleştirildiğini belirtti.

Konuya ilişkin tespitlerde bulunan Kaboğlu şu değerlendirmeyi yaptı:

“Teklifin komisyon aşamasında, bütçenin saydamlığını ortadan kaldıran düzenlemenin yanı sıra Anayasa Mahkemesi’nin iptal ettiği farklı konulara ilişkin beş düzenlemeyi de içinde barındırmaktayken 16 Ekim gecesi TBMM Genel Kurulu’nda bir gün sonra Meclis’e sunulması gereken bütçeye ilişkin teklifi geçirebilmek adına, bu beş madde ‘diğer partilerle mutabakat aranacağı’ gerekçesiyle tekliften çıkarılmıştır. Fakat aynı gün Plan ve Bütçe Komisyonu’na başka bir milletvekilinin imzasıyla sunulan yeni torba kanuna bu maddelerinin aynen konulduğu görülmektedir. Bütçenin şeffaflığını ortadan kaldırmak için adeta oldubittiye getirilen değişiklik ise aynı gün mükerrer gazetede yayınlanmıştır. Fakat bütçe Anayasal takvime göre sunulması gereken 17 Ekim tarihinde TBMM’ye sunulmamıştır. Plan ve Bütçe Komisyonu’na 16 Ekim tarihinde sunulan 2/3147 sayılı “İşsizlik Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi” ise torbalar arası transferin aracı ve Yasama etiğinin hiçe sayılmasının kanıtıdır.”

SARAY MEMURLUĞU

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi adını verdikleri tek kişi yönetimi ile devletin bütün belleğini reddedenler, kurumsal hafıza gerekçesi ile Saray’ın kariyer memurlarını oluşturmaktadır. Hizmetine ihtiyaç kalmayan raportörlerin diğer kamu kurumlarına atanabilmesine olanak sağlanması ve bunların içerisinde yer alan hâkim ve savcıların kürsüye geri döndüklerinde “tarafsızlık ve bağımsızlıklarını” koruyabilmeleri güçtür. Hâlihazırdaki personelin ise bu kadrolara atanacak olması aslında bu kadroların bir liyakat veya nitelik çerçevesinde oluşturulmadığının da kanıtıdır. Zira kariyer mesleklerde, o mesleğin aradığı kriterler esastır.

BAZ İSTASYONLARINA KOLAYLIK VE AF

Anayasa hukuku profesörü İbrahim Kaboğlu, teklifin 10. maddesiyle İmar Kanunu’na eklenmesi öngörülen düzenlemeye göre, 15 metrenin altında olan ve baz istasyonu olarak bilinen kule ve diğer ekipmanlar için ruhsat gerekliliğinin bulunmadığını ve bunlar açısından yalnızca izin belgesinin yeterli olduğunu; 11. maddeye göre de, halihazırda ruhsatsız durumda bulunan baz istasyonları ile kuleleri için ve ödemeleri gereken milyarlarca liralık cezalara af getirileceğini belirtti.

TBMM Anayasa Komisyonu sözcüsü Kaboğlu, Anayasa Mahkemesi’nin baz istasyonlarının yapı ruhsatiyesinden ve yapı kullanma izninden muaf tutulması konusunda verdiği 2009/121 sayılı iptal kararında, ruhsatlandırmaya baz istasyonları açısından getirilen istisnaların, “güvenlikli bir çevrede yaşama hakkı”nı zedelememesi gerektiğini belirterek, konuyu sağlık ve dengeli çevre üzerinden ele alan Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararının uyulması gerekir dedi.

Kaboğlu, kanun teklifi ile “AYM’nin 2009’daki iptal kararının işaret ettiği ihlal sebeplerinde ısrar edilerek, halk sağlığı tehlikeye atılmaktadır. Zira haberleşme istasyonlarının yaydığı radyasyon ile ciddi bir tehdit arz ettiği açıktır. Bu açıdan kule boyunu esas olarak ruhsattan bağımsız tutmak ve ilgili baz istasyonlarını imar mevzuatından muaf hale getirmek, “sağlıklı ve dengeli çevre” ilkesine zarar verecektir. Hastane, okul vb yaşam alanı gibi hususlarda özel düzenlemeler mevcutken; baz istasyonlarının bir kısıtlama olmadan kurulabilecek olması hem AYM içtihadına aykırıdır hem de halk sağlığı acısından ciddi bir tehdittir” dedi.

OHAL RUHU DEVAM EDİYOR

Kaboğlu, teklifin olağanüstü hal düzenlemelerinde yer alan ilave tedbirler hakkında başvuru yolunun belirlenmesine ilişkin 14. maddesinin de mağduriyetleri pekiştirici nitelik taşıdığını belirterek şöyle devam etti:

“Binlerce kamu görevlisini işinden uzaklaştıranlar, mağdurların pasaportuna, mülküne ve birçok hakkına ek tedbir adı altında müdahale ettiler. Mağdurların mahkemeye erişimini engellemek adına kurulan ve AKP’nin gaz odasına dönüşen OHALİİK, başvuruları incelemeyi 4 yıldır tamamlamadı. Anayasa Mahkemesi kararı gerekçesiyle getirilen düzenleme etkili bir başvuru yolu olmaktan öte dört yılı aşkın süredir mağduriyetler yaşayan insanların daha uzun süreler haklarına ulaşmalarına engel olacaktır. OHAL mantığıyla yapılan düzenleme, anayasal açıdan sona eren OHAL’in ruhunu yaşatmaya devam edecektir.”