OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu’nda dosyaların karara bağlanmamasına tepki gösteren CHP’li Gülizar Biçer Karaca, “Siz kendinizi Yargıtay’dan, Anayasa Mahkemesi’nden (AYM) daha üstte mi görüyorsunuz? Üst aklın onayı olmadan kıpırdayamıyor musunuz?” diye konuştu.

CHP’li Karaca’dan, OHAL Komisyonu’na: Üst aklın onayı olmadan kıpırdayamıyor musunuz?

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İnsan Haklarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Gülizar Biçer Karaca, OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu’nda dosyaların karara bağlanmaması ile ilgili olarak, “Komisyon Başkanının tüm göreve iade talepleri ile ilgili olarak ‘Haklarında hiçbir delil bulunmaz ise kurum görüşü istenilecek ve kararı verilecektir’ açıklaması komisyon kararlarında kimlerin etkili olduğunun açıkça itirafıdır” dedi.

ANKA'nın aktardığına göre, Karaca, OHAL Komisyonu’na, “Siz kendinizi Yargıtay’dan, Anayasa Mahkemesi’nden (AYM) daha üstte mi görüyorsunuz? O nedenle mi AYM tarafından hak ihlali kararı verilmesine rağmen bir buçuk yılı aşkın süredir göreve iade etmemekte direniyorsunuz? Yoksa üst aklın onayı olmadan kıpırdayamıyor, karar veremiyor musunuz” diye seslendi.

Karaca, CHP Genel Merkezi’nde basın açıklaması yaptı. Karaca’nın konuşmasından öne çıkanlar şöyle:

"15 Temmuz FETÖ terör örgütünün darbe girişimi sonrasında ilan edilen 20 Temmuz sivil darbesinin ardından görevlerinden ihraç edilenlerin görevlerine iade edilip edilmeme kararını vermek üzere OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu kurulmuştur. Göreve iade talebi ile komisyona başvuran, yıllardır komisyon kararı bekleten vatandaşlar uğradıkları hak ihlallerini partimize iletmektedir. 8 Ekim 2020 OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu Başkanı ile bir saat süren bir görüşme gerçekleştirilmiştir. Görüşme üç başvuru durumu üzerinden gerçekleşmiştir. Barış Bildirisi’ne imza atan Barış İçin Akademisyenleri’nin durumu , KESK’e bağlı sendikalara üye olup ihraç edilen, haklarında ihraç edilme gerekçeleriyle ilgili kovuşturma, soruşturma ya da dava açılmayan kamu görevlileri, haklarında beraat ya da takipsizlik kararı verilen kamu görevlileri… Görüşmemizde; Temmuz 2019’da Barış Akademisyenleri hakkında verilen ifade özgürlüğünün ihlaline ilişkin Anayasa Mahkemesi kararına rağmen aradan geçen bir buçuk yılda neden hala dosyalarının karara bağlanmadığını sorduğumda yanıt olarak; Barış Akademisyenleri hakkında verilen AYM kararının, 16 bin başvuru dosyasında öncelik yaratmayacağı, AYM kararının komisyonun karar verme sürecini ve kararlarını etkilemeyeceğini açıkça ifade etmiştir. AYM kararının derhal uygulanması zorunluluğunu yok saymakta oldukları açıktır.

Başkan OHAL İnceleme Komisyonu‘nun kuruluş kanunu gereği ‘yargı kararları bizleri bağlamaz, komisyon idari karar verir, mahkemelerden daha geniş kapsamlı soruşturma yapma haklarımız var ve bu hakkı da sonuna kadar kullanacağız’ diyerek verdiği yanıt ne hukukla, ne de yargı bağımsızlığı ile bağdaşması mümkün değildir. Komisyon Başkanının tüm göreve iade talepleri ile ilgili olarak ‘Haklarında hiçbir delil bulunmaz ise kurum görüşü istenilecek ve o görüş esas kabul edilerek iade edilip edilmeme kararı verilecektir’ açıklaması ise komisyon kararlarında neyin-kimlerin etkili olduğu, hukuk karşısında haklarının iadesine karar verilen, yargı karşısında aklanan vatandaşların kurum görüşü ile mahkum edileceklerinin açıkça itirafıdır. Yani OHAL Komisyonu kararlarında AYM, mahkeme, savcılık kararı bağlayıcı değil, bağlayıcı olan kurum görüşü.

YARGI ÜSTÜNDE Mİ KARAR VERECEKSİNİZ?

Buradan OHAL Komisyon Başkanı’na kamuoyu önünde vatandaşlarımızın huzurunda soruyorum: Siz kendinizi Yargıtay’dan, AYM’den daha üstte mi görüyorsunuz? Yargı üstünde, yargıya rağmen karar verecek üst makam mısınız? O nedenle mi AYM tarafından hak ihlali kararı verilmesine rağmen bir buçuk yılı aşkın süredir göreve iade etmemekte direniyorsunuz? Yoksa üst aklın onayı olmadan kıpırdayamıyor, karar veremiyor musunuz? Komisyonun görev süresi uzamakta, karar bekleyen 16 binden dosyanın sonuçlanma süresinin yıllar alacağına ilişkin kaygılar artmaktadır.

Çalışma hakkı ellerinden alınan, yargı önünde suçsuzlukları kanıtlanan, AYM tarafından hak ihlali kararı verilen, ihraç gerekçelerini dahi bilmeden, ihraç sonrası haklarında hukuki bir süreç başlatılmayan binlerce insan OHAL Komisyonunun insafına bırakılmış olacaktır. Hukuk devletinde komisyonun kararına göre haklarını dahi yıllarca arayamayacak, hukuk tecelli etmeyecektir.

ÇIPLAK ARAMA İŞKENCEDİR, YÖNETMELİKTEN HABERİNİZ YOK MU?

Evrensel hukukun, insan hakları ilkelerinin, tarafı olduğumuz sözleşmelerin gereğini yerine getirmeyen bir başka kurum ise Türkiye İnsan Hakları ve Eşit Kurumu TİHEK’tir. Cezaevlerinde hak ihlallerinin pandemide artmasına rağmen, TİHEK uluslararası yükümlülükten doğan görevi gereği cezaevlerinde inceleme yapmış mıdır? Koca bir hayır. Geçen hafta bir kez daha yüzleştiğimiz hak ihlali, çıplak arama. Açık ve net ifade ediyoruz ki; çıplak arama işkencedir. İnsan hakları ihlalidir. AKP Grup Başkanvekili Özlem Zengin ‘Ben Türkiye’de çıplak arama olduğuna asla inanmıyorum, yok böyle bir şey’ açıklaması üzerine sosyal medya ağlarında özellikle kadınlar açık kimlikleri ile kamera karşısına geçerek, boğazları düğüm düğüm yutkunarak yaşadıklarını bir kez daha anlatmaya çalıştılar. İkincil travma dediğimiz şey aslında tam olarak bu. Kadının beyanı esas alınmalı dediğimiz tam olarak bu. Kadınlara inanmıyorsunuz, yazanlara, anlatanlara, konuşanlara, mektuplara inanmıyorsunuz? Kendi Genel Müdürlüğünüze, kendi Bakanlığınıza da mı inanmıyorsunuz? Peki; haberiniz yok mu yönetmelik ve tüzükten?"