Geçen grup toplantısında, CHP Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, bir çıkışına tanık olduk. Geçim darlığından söz ederek, iktidara geldiklerinde emeklilere dini bayramlarda ödenmek üzere  iki maaş tutarında ikramiye verileceği sözünü veriyor; bu sözünü de noter tasdikli bir taahhütname ile tamamlıyordu. Taahhüt kısmı hariç, siyaseten önemli bir çıkış olduğunu düşünüyorum; benim açımdan da oldukça anlamlı.

Öncelikle, seçimler bunca yaklaşmışken siyasetin önemli bir ayağı olarak “siyasal ekonomi” meselesinin gündeme gelmesini vurgulamak isterim.

Evet, demokrasi, hukuk, insan hak ve özgürlükleri, laiklik gibi konularda artan kaygılarımız var. Bu kaygılara durmadan yenilerinin eklendiğine de kuşku yok.  Örneğin, Anayasa ihlali, yetki gaspı, keyfi hukuk ya da yargı bağımsızlığının ortadan kalkması, ortaya çıkan hukuk skandalları gibi siyasal anlamda çağdaş ve modern değerlerden uzaklaştığımız, gösteren gelişmeler çok. Öte yandan, imam hatipleştirilen okullar, ilköğretime inen zorunlu din dersleri, kadını aileye kapama gayretleri, mahalleden zabıta ile bekçilik bekleyen anlayış ve uygulamalarla, “Yeni Türkiye” derken, laik ve modern topluma özgü değerlere karşı bir toplum inşasının hedeflendiğini görerek de kaygılanmaktayız.

Ancak, sansasyonel olmadıkça pek gündeme gelmeyen birçok sorunumuz daha var. Bu nedenle, geçen yazımda, çok yönlü ve ciddi sorunları bulunan Türkiye’de medyanın, bu tür sorunlar ve nedenleri yerine, çok zaman siyaset dünyasının eline verdiği “oyuncaklarla” oynamayı tercih ettiğini söylemeye çalışmıştım. Bu çerçevede CHP’nin, medyadaki ilgiyi artırmak için de, “meydan okuyan” çıkışlar üzerine düşünmesi gerektiğine de değinmiştim.

Buradan bakıldığında, CHP’nin emeklilere iki ikramiye vaadini bir çıkış olarak anlamlı bulmak mümkün. Ancak bu çıkışın, benzer çıkışlarla sürdürülmesi ve noter taahhütnamesi gibi yine “medya oyuncağı” anlamına gelebilecek bir çıkışla değil, bu vaatlere inandırıcılık sağlayacak bir “siyasal ekonomi” çıkışıyla taahhüt edilmesinin önem taşıdığını da söylemeliyim. Bu nedenle CHP Başkan Yardımcısı Selin Sayek Büke’nin, bir televizyon programında emekli ikramiyeleri için kaynak sorulduğunda, “para orada; asıl önemli olan, nasıl harcanacağına ilişkin siyasal tercihlerdir” anlamında verdiği yanıt önemli! Evet, önemli olan gerçekten benimsenen siyasal ekonomidir. Ve sanırım, CHP için, farklılığını ortaya koyması ve başarı getirmesi muhtemel alan da burada! 

Yalnız sol ideoloji ve muhalefet adına değil, tüm araştırmalar toplumun büyük çoğunluğu için asıl meselenin iş ve aş meselesi olduğunu gösterirken, muhalefetin böyle bir ilişkiyi doğru kurmasının önemi büyük. İş ve aş dedin mi, siyasal ekonomiden söz ediyorsun demektir! Nasıl üretilecek, nasıl bölüşülecek meselesini konuşuyorsun demektir! Üstelik, bölüşümün bir hayırseverlik meselesi olmayıp aksine hayırseverliğin devletin sermayeden yana politikalarının üstünü örtmek için kullanılan bir araç olduğunu anlatmak demektir! Bu nedenle, ister ekonomiden ister sosyo-ekonomik sorunlardan söz edilsin, buralarda siyasetin kararı ve tercihlerini unutturmamak gerekiyor. Ekonomi dendiğinde para, faiz, sermayeden başka bir şey bilmeyen medyaya da, siyasal ekonominin hatırlatılmasına ihtiyaç var! Ancak, bu unutturmamama ya da hatırlatmaların, muhalefetin kendi gündemini “siyasal ekonomi” çerçevesinde oluşturmasıyla mümkün olacağına kuşku yok!

Özetle; bir yanda ranta dayalı, kendi zenginini besleyen, vergi kaçırmayı adet edinmiş, toprağın ve doğal kaynakların tahribatına yönelik ve hızlı zenginleşmeyi esas alan üretim anlayışı var; öte yanda, asgari ve ortalama ücret düzeyi, taşeronlaşma ve kayıtsız istihdam, yetersiz çalışma koşulları, iş kazaları, sendikalaşma nedeniyle işten atılmalar, grev ertelemeleri gibi bölüşümle ilgili birçok sorun...Hepsi, milletin işi ve aşıyla ilgili; hepsi, siyasal seçimlerle, siyasal ekonomiyle ilişkilendirilmeyi bekliyor; hepsi, arkasındaki sahipleriyle birlikte birer “meydan okumaya” dönüştürülebilme potansiyeline sahip! En önemli nokta ise, bu sorunlara meydan okumanın inandırıcılık taşıması! Onun için, popülizmden söz edenlere ya da kaynak soranlara karşı en sağlam taahhüt, neo-liberalizmden farklı ve üretimi ile bölüşümü buna göre kurgulanmış “siyasal ekonomi”den geçmekte!