Partisinin MYK toplantısının ardından açıklamalarda bulunan CHP Sözcüsü Faik Öztrak, gençlerin yaşadığı ekonomik problemlere dikkat çekerek, “Tüm OECD ülkeleri içinde, en yüksek ev genci oranı ne yazık ki bizde. 15-29 yaş arasındaki her 100 gencimizden 31’i, ev genci olmuş, anasının babasının eline bakıyor. Üniversite mezunlarımız işsiz. Üç kuruşa iş bulan da mesleğini yapamıyor” dedi.

CHP Sözcüsü Öztrak: OECD ülkeleri içinde en yüksek ev genci oranı bizde

CHP Parti Sözcüsü Faik Öztrak, partisinin Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısının ardından düzenlediği basın toplantısında konuştu.

Lozan Barış Antlaşması’yla ilgili mesaj veren Öztrak, “Geçtiğimiz hafta sonu, 24 Temmuz günü, cumhuriyetimizin tapu senedi olan, Lozan Antlaşması’nın 98. yıl dönümüydü. Lozan, büyük bir milletin emperyalizme karşı, cephelerde verdiği varoluş mücadelesini, diplomasiyle taçlandırdığı zaferin adıdır. Büyük önderimiz, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ifadesiyle, “Bu antlaşma, Türk milletine karşı yüzyıllardan beri hazırlanmış ve Sevr Antlaşmasıyla tamamlandığı sanılmış, büyük bir suikastın yıkılışını ifade eden belgedir Saray ve şürekasının Lozan için neler düşündüğünü biliyoruz. Bu hiç kimse için bir sır değil ama Saray İttifakı’nın ufak ortağının Erdoğan Şahsım Hükümeti’nin Lozan’a bakışındaki sakatlığı nasıl yorumladığını da merak ediyoruz” dedi.

“KARADENİZ’DE HER YAZ SEL FELAKETİ”

Öztrak, Rize ve Artvin'de sellerle ilgili yaptığı değerlendirmede, bayramın ‘zehir olduğunu’ belirtti. “Artık her yaz Karadeniz’de bir sel felaketi yaşıyoruz” diyen Öztrak, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bu kaçıncı sel, bu kaçıncı felaket. Peki, bu felaketlerin tek sorumlusu, Erdoğan Şahsım Hükümeti’nin söylediği gibi, çaylıklarda kullanılan azot gübresi mi? Veya yamaçlara yüksek ev yapan vatandaş mı? Hayır. Bu felaketlerin asıl sorumlusu bellidir. Sorumlu, yandaşlara yaptırılan HES’lere, rant için ormanların katledilmesine, yanlış yapılan yol, köprü ve su bentlerine, izin ve onay veren Erdoğan Şahsım Hükümeti’dir. ama bunların yönetim anlayışını artık hepimiz biliyoruz. Beylerin yetkileri çoktur. Ama sorumlulukları hiç yoktur. Yüzleri de teflon tavadır. Ne diyor Tarım Bakanı, ‘Vatandaş kendini korumanın yollarını bulacak.’ Allah aşkına! İş yine vatandaşa kaldıysa, Siz o koltuklarda neden oturuyorsunuz? Siz ne işe yarıyorsunuz? Bir de battıkça zıvanadan çıkıyorlar. Bunlar gerçekten metal yorgunu, Artık ne yaptıklarını bilmiyorlar. Millet evinden, barkından olmuş. Beyefendi kapısının önünde çay yetişen yurttaşlarımızı, otobüsten kafalarına çay atarak teselli etmeye kalkıyor. Sele karşı, keyif çayı için diyor.”

“HÜKÜMET SALGINI UNUTTU, MİLLETE DE UNUTTURDU”

Artan koronavirüs vakalarına da dikkat çeken Öztrak, “Bayramın sonunda, yeniden salgınla yüzleşmek zorunda kaldık. 10 günlük uzun bayram tatilinde, hükümet salgını unuttu, millete de unutturdu” dedi. Plajlarda, mesire yerlerinde, maskenin de mesafenin de kalmadığına işaret eden Öztrak, “Sonuç: Temmuz ayı başında 4 binlere kadar düşen vaka sayısı, dün itibariyle 14 binin üzerine çıktı. Dünyada en yüksek günlük vaka sayısına sahip, 15 ülkeden biri olduk. TÜİK hâlâ, ‘2020 Ölüm ve Ölüm Nedeni’ istatistiklerini yayımlayamıyor. Yine hastane yatış sayıları, üç haftadır nedense yayınlanmıyor. Diğer taraftan bugüne kadar aşı yaptıranlardan kaçı, koronavirüse yakalandı? Bunlardan kaçı Çin aşısı, kaçı Alman aşısı oldu? Kaçı hastaneye yatırıldı? Kaçı yaşamını yitirdi? Bunları öğrenmek milletimizin hakkı. Aşılamada da hızımız neden düştü? Şu ana kadar nüfusumuzun ancak yüzde 27’sini iki doz aşılayabildik. İsrail’de nüfusun yüzde 61’i, Kanada’da yüzde 55’i, Amerika Birleşik Devletleri’nde yüzde 49’u, Avrupa Birliği’nde yüzde 46’sı iki doz aşılandı” değerlendirmesinde bulundu.

“EĞİTİM BAŞLAMADAN TEHLİKEYE DÜŞECEK”

Öztrak, koronavirüs sürecinde halkın canı ile cüzdanı arasında kaldığını ve eğitimin de tehlikede olduğunu belirterek şunları söyledi:

“Erdoğan Şahsım Hükümeti, nüfusun yüzde 50’sini iki doz aşılayamadı ama can yerine, yine cüzdan tercihinde bulundu ve bir kez daha kontrolsüz bir şekilde açıldık. Şimdi, ‘Dördüncü zirvenin, hemen başında olduğumuzu’ söyleyen Bilim insanları var. Aşılama ve tedbirlere gereken özen gösterilmezse, Eylül, Ekim aylarında yeni bir kapanma yaşanırsa, Bunun yaratacağı ekonomik ve sosyal yıkım çok daha büyük olur. Salgın sadece bugünümüzü, Sağlığımızı, cüzdanımızı, işimizi, gücümüzü tehdit etmiyor. Geleceğimizi de tehdit ediyor. Evlatlarımız bir buçuk yıldır okula gidemedi. Dördüncü zirveye Eylül ayında tırmanılması durumunda, Yeni eğitim ve öğretim yılı da başlamadan, tehlikeye düşecek. 1,5 yıldır uzaktan eğitim fiyasko oldu. Pek çok evladımız, eğitime ulaşamadı, Ulaşanlar da verilen eğitimden bir şey anlamadı. Eğitim sistemi zaten berbattı. Salgınla beraber kötüye gidiş daha da katmerlendi. Çok üzülerek söylüyoruz; Bir nesli kaybetme tehlikesi her geçen gün büyüyor.”

“VATANDAŞLARININ EĞİTİM SİSTEMİNDEN EN AZ MEMNUN OLDUĞU ÜLKEYİZ”

Eğitime dair eleştirilerini sürdüren Öztrak, eğitimde fırsat eşitsizliğinin olduğunu vurgulayarak şu görüşleri paylaştı:

“Bizim de kurucu üyesi olduğumuz, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı, OECD, Bir takım verileri, son günlerde arka arkaya tüm dünyayla paylaştı. Böylece eğitimdeki çöküşten, Gençlerimizin salgında yaşadığı buhrana kadar, Pek çok sorunun boyutlarını, Karşılaştırmalı verilerle görmüş olduk. Milletimiz eğitim sisteminden memnun değil. 2010’da, Vatandaşlarımızın yüzde 61’i eğitim sisteminden memnunmuş. 2020’de aynı oran yüzde 27’ye düşmüş. 10 yılda 35 puanlık düşüş, tam bir çakılma. OECD üyesi 36 ülke içinde, Vatandaşlarının eğitim sisteminden en az memnun olduğu ülke, Türkiye. Eğitimde memnuniyetsizliğin en hızlı arttığı ülke de yine Türkiye. Getirisi en yüksek olan eğitim kademesi, Okul öncesi eğitimdir. Tüm bilimsel çalışmalar buna işaret eder. Ama ülkemizin en zayıf olduğu eğitim kademesi de, Ne yazık ki okul öncesi eğitim. Bunu ben demiyorum, bizim de üyesi olduğumuz OECD diyor. Üç yaşındaki çocuklarımızın, okul öncesi eğitimde kayıt oranı yüzde 10. Diğer OECD ülkelerinde aynı oran ortalama yüzde 78. Dört yaşındaki çocuklarımızın, okul öncesi eğitimde kayıt oranı yüzde 39. OECD’de ortalama yüzde 89. Bunlar hem rakiplerimizin çok gerisinde olduğumuzu, Hem de eğitimde fırsat eşitsizliğinin giderek katılaştığını gösteriyor. Zenginler çocuğunu okul öncesi eğitime gönderebilirken, Fakir fukaranın çocuğu okul öncesi eğitimden mahrum kalıyor. Erdoğan Şahsım Hükümetleri, Cumhuriyetimizin pek çok milli niteliğine darbe vurduğu gibi, Milli Eğitime de darbe vurdu. Çocuklarımıza, gençlerimize kendi meşrebince, İdeolojik format atabilmek için, Eğitim sistemimizi perişan etti.”

CÜBBELİ AMİRAL KONUSU: HANİ NE OLDU?

Öztrak, ‘Cübbeli Amiral’ tartışmasına ilişkin de açıklamalar yaptı. “Sayın Genel Başkanımız kaç kez uyardı. ‘Camiye, Kışlaya, Adliyeye siyaseti sokmayın’ dedi. Ama Erdoğan Şahsım Hükümeti bugün bile, Aynı hatalarda ısrar ediyor. Adliyeyi, Askeriyeyi, Asayişi tarikatlar arasında paylaştırıyor” diyen Öztrak, “Hani ne oldu cübbeli Amiral? Anlaşılıyor ki, bu şahıs, ordudan atılmak yerine, Yüksek Askeri Şûra’da, Tüm özlük haklarıyla beraber emekli edilecek. Herhalde ardından da, Bir yerlerde yönetim kurulu üyeliği, Veya SADAT ‘ta ballı maaşlarla görev verecekler” ifadelerini kullandı.

“Peki, Adalet bunun neresinde? Ahlak bunun neresinde? Vicdan bunun neresinde?” diyen soran Öztrak, “Ama artık milletimiz bu vicdansızlara, Bu zalim yönetime güvenini tamamen kaybetti. Mızrak artık çuvala sığmıyor. 19 yıllık Erdoğan döneminin sonunda, takke düştü, kel göründü” eleştirisinde bulundu.

“MİLLETİMİZ ERDOĞAN’A ‘SANA SARAY YOK’ DEMEYE HAZIRLANIYOR”

Halkın adalete güvenmediğinin de altını çizen CHP Sözcüsü, Türkiye’nin 36 OECD ülkesi içinde adalete güvenin en hızlı düştüğü ülke olduğunu dile getirdi.

Yasalara uyulmamasının AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’a iktidarı kaybettireceğini savunan Öztrak, şunları kaydetti:

“Yine OECD’ye göre 2010’dan 2020’ye, vatandaşlarımızın mahkemelere güveni, yüzde 59’dan, yüzde 37’ye düşmüş. 10 yılda adalete güvende de 22 puanlık düşüş var. Türkiye, 36 ülke içinde adalete güvenin en hızlı düştüğü ülke.

Yine OECD içinde, Hükümet gücünün denetimle, dengelenip sınırlanmasında, En kötü durumdaki ülkeyiz. Ve buna bağlı olarak, Temel hak ve özgürlüklerin korunmasında da en sondayız. Yani Erdoğan Şahsım Hükümetleri, Devletin adalet direğini tamamen çökertmiş.

Erdoğan Şahsım Hükümetinin kitabında, ‘Adaletle hükmetmek’ yok. Bunu artık herkes biliyor.

Milletimiz, Erdoğan’a ‘Yasaya uymadığın için, Sana iktidar da yok, Saray da yok’ demeye hazırlanıyor.

Bizim iktidarımızda devletin hak, hukuk, adalet direği, yeniden ayağa kaldırılacak, adalet devletimizin temel direği olacak.

Bu zalim düzende, Millet ‘yokluk’ diyor. Saray ‘Okluk’ diyor. Erdoğan Şahsım Hükümeti güzelim koya, Saray konduruyor.

Bu zalimlerin elinde, Millet, “Açız, geçinemiyoruz” diyor. Saray, millete “Porsiyonları küçültün” diye tavsiye veriyor. Sonra “Kıbrıs’a da Saray konduracağız” diyerek, Milletle alay ediyor.”

“KIBRIS TÜRKÜNE SORDUNUZ MU?”

Kıbrıs inşa edileceği açıklanan külliye konusuna da değinen Öztrak, “Acaba Kıbrıs Türküne sordunuz mu? Saray istiyorlar mı? Kibir ve nobranlık hastalığıyla malul saray, Kimsenin fikrine görüşüne saygı duymuyor. Milleti unuttu, sesini duymuyor. Varsa yoksa kendisi” dedi. Öztrak şöyle devam etti:

“Milletin çoluğu, çocuğu, Çalışacak tek bir iş bulamazken, Sarayın beslemeleri, yanaşmaları, tosuncukları üçer beşer demeden, yönetim Kurullarına doluşturuluyor. Üç beş ayrı yerden, üç beş ayrı maaş bağlanıyor. Ülkemiz Erdoğan Şahsım Hükümeti elinde, en önemli üstünlüğü olan, Genç nüfus avantajını kullanamıyor.Bu hükümet elinde gençlerimiz ne eğitimle, ne de işle buluşabiliyor. Gençlerimiz anasının, babasının dizinin dibinde oturuyor.”

“GENÇLER, ANASININ BABASININ ELİNE BAKIYOR”

Öztrak, Türkiye’de gençlerin ekonomik olarak zor durumda olduğunu hatırlattı. Gençlerin geçim sıkıntısı nedeniyle ailelerinin evlerinde kaldığının altını çizen Öztrak, şöyle konuştu:

“Tüm OECD ülkeleri içinde, en yüksek ev genci oranı ne yazık ki bizde… 15-29 yaş arasındaki her 100 gencimizden 31’i, ev genci olmuş, anasının babasının eline bakıyor. Üniversite mezunlarımız işsiz. Üç kuruşa iş bulan da mesleğini yapamıyor. Mühendislik okuyan kasiyerlik, bankacılık okuyan çiftçilik yapıyor.

OECD’nin yaptırdığı bir başka ankete göre, 18-29 yaş aralığındaki gençlerimizin yüzde 71’i, önümüzdeki yıllarda ailesinin finansal durumundan kaygılı. Yine her 100 gencimizden 63’ü, salgın döneminde, ailesinden birinin iş durumunun bozulduğunu söylüyor.

Yine 18-29 yaş gençlerimizin yüzde 77’si, salgın döneminde, ‘Hükümet daha çok destekte bulunmalıydı’ diyor.

Hep söylüyoruz; Gençlerine umut olamayan bir ülke, Geleceğine de güvenle bakamaz. Türkiye geleceğine umutla bakacaksa, Gençlerimizin çalınan umutlarını, Gençlere geri vermek zorundayız. Biz, Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında, gençlerimize, Çalınan umutlarını geri vereceğiz.”

“SURİYE’DEKİ SAVAŞTAN EMPERYALİST GRUPLAR KÂRLI ÇIKTI”

Öztrak, Suriye iç savaşı konusunda ise şu değerlendirmeleri yaptı:

“Bir yandan da ülkemizi, düzensiz göçmen ve sığınmacılar için, Bir açık hava hapishanesine çeviriyor. Çok açık söylüyoruz. Bu yapılan gaflettir, delalettir ve hatta milletimize hıyanettir. Bunları söylemek, Kesinlikle ırkçılık değildir. Türkiye’ye kurulan demografik, siyasi, sosyal ve iktisadi tuzağı deşifre etmektir. Sığınmacı ve mültecilerin insanlık dışı bir siyaset oyununa, Kirli bir emperyal senaryoya malzeme edilmelerine isyandır.

Suriye krizi 10. Yılını doldurdu ve bugün, geçici koruma kapsamında, 3 milyon 688 bin 93 Suriyeli ülkemizde yaşıyor. Bu da Göç İdaresinin resmi rakamı. Gerçek sayının ise 5 milyon civarında olduğu söyleniyor.

Elbette bu kadar Suriyeli durup dururken ülkemize gelmedi. Büyük Ortadoğu Projesi’nin Eş Başkanının Emevi Cami’nde namaz kılma rüyası, bu acıklı kargaşayı da tetikledi. Bunu kimse inkâr etmiyor.

Bugüne kadar Suriye’deki iç savaştan; İsrail kârlı çıktı. ABD kârlı çıktı. Rusya kârlı çıktı. Ne kadar emperyalist güç varsa hepsi karlı çıktı ama bu savaşın iki büyük kaybedeni oldu. Biri Türkiye Cumhuriyeti, diğeri ise Suriye Arap Cumhuriyeti…

Bugün bazı sanayicilerimiz, “Suriyeliler, Afganlar olmasa, çalıştıracak adam bulamıyoruz” diyorlar.

Kimse kusura bakmasın, Bu üretim yapısıyla üç kuruşa adam çalıştırıp, rekabet edeceğiniz tek yer Afrika’dır. Biz ülkemizin Avrupa’nın Afrika’sı, Bangladeş’i, Vietnam’ı olmasını istemiyoruz.

Biz AB’nin tam üyesi olarak, Bölgenin yüksek teknoloji üretim üssü olmak istiyoruz. Kişi başına gelirde hızla AB ortalamasını yakalayıp geçmek istiyoruz.”

AKP'Lİ ÜNAL'A YANIT

AKP Grup Başkanvekili Mahir Ünal’ın “Fransa’dan, Almanya’dan bakınca, Türkiye süper güç görünüyor” açıklamasına da yanıt veren Öztrak, şunları söyledi:

“Madem öyle, Almanya’ya biz 3-5 milyar dolar verelim, bu Suriyeli ve Afgan göçmenlere Almanya baksın. Zaten bu göçmenlerin gitmek istediği yer Türkiye değil, Almanya.

Çok açık söylüyoruz; bu mesele Türkiye’nin en önemli beka meselesidir. Ama ülkeyi yönetenler öyle kendilerinden geçmiş ki AK Parti’den bir Genel Başkan Yardımcısı çıkmış, Bu ihaneti mazur göstereceğim diye, Bu topraklara daha önce gelenler, ülkeyi önden terk etsin, Suriyelilere yol yordam öğretsin gibi bir saçmalığı geveleyebiliyor.

Kontrolsüz göç meselesi çok ciddi bir meseledir. Tek bir adamın iki dudağı arasına bırakılacak bir mesele hiç değildir. Bu mesele partiler üstüdür. Milli bir meseledir. Meselenin sahibi, Türkiye Büyük Millet Meclisi olmalıdır.”

“TUNUS’TA ÜZÜCÜ GELİŞMELER YAŞANDI”

Tunus’taki siyasi çalkantıyla ilgili de konuşan Öztrak, sözlerini şöyle noktaladı:

“Son olarak, kardeş ülke Tunus’ta, dün üzücü gelişmeler yaşandı. Cumhurbaşkanı, Parlamento’nun faaliyetlerini askıya aldı. Bu, milli iradenin tecelligâhı Parlamentoya karşı yapılan sivil bir darbedir. Askerlerin Parlamento Başkanını Parlamentoya sokmaması Kabul edilemez. Tek adam rejimlerinde, Cumhurbaşkanlarına seçilmiş de olsa parlamentoyu fesih yetkisi verilmesi, demokrasiyle bağdaşmaz.

Tunus’ta yaşananlar tek adam rejimlerinin demokrasi için nasıl bir tehdit olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Ülkelerin sıkıntıları, ancak milli iradenin en geniş temsil imkanı bulduğu parlamentolarda çözülür.

Biz kardeş Tunus halkının bu sıkıntılı dönemi atlatacağına, demokrasinin kazanımlarını koruyacağına inanıyoruz.”