CHP’yi çekip çevirmeye çalışan çevreler, bugün başlayacak Kurultay’ı fırsat bilerek yoğun bir çabanın içindeler. Aslında süreç yeni

CHP’yi çekip çevirmeye çalışan çevreler, bugün başlayacak Kurultay’ı fırsat bilerek yoğun bir çabanın içindeler. Aslında süreç yeni değil, yeni olan çabaların biraz daha hızlanmış ve yoğunlaşmış olmasıdır.
Bu çevreler, AKP iktidarı döneminde başarısızlığa uğramış hatta yaşanan son iktisadi krizle iflas etmiş neoliberal küreselleşme projesini yeniden cilalayarak hayata döndürme arayışı içerisindeler. AKP iktidarının önümüzdeki seçimde bir yol kazasına uğraması durumunda olası bir CHP iktidarının bu projeyi aksatmaması gerekiyor. Bu çevrelere göre, CHP’nin mevcut haliyle AKP’nin yedeği bir parti konumuna gelmesi mümkün gözükmüyor. CHP’de bu tür değişimin ve dönüşümün gerçekleşebilmesi için sosyal ve siyasal bunalımdan çekinen bu nedenle de iflas etmiş bir projeye tutunmaktan başka çıkışı olmadığını düşünen dış ve iç ekonomik güç odakları var güçleriyle çalışıyor. İşte liberal sol yazarların televizyon televizyon dolaşıp liderin değişimiyle yetinmeyip “değişim” diye tutturmaları tam da buna tekabül ediyor.
CHP’ye yönelen bu neoliberal kuşatmayla, CHP’nin AKP iktidarı gibi neoliberal politikalara sarılması, sahiplenmesi amaçlanıyor. Yani, CHP bir sistem partisi olmaya çekilmek isteniyor. Bunun yolu ise, içeride ve dışarıda piyasa güçlerine ve küreselleşme sürecine iman etmekten geçiyor. CHP kendisini küresel güçlerin çizdiği ama yerel güç odaklarının da onay verdiği iktisat politikalarını ve dış politika önerilerini benimsemeye zorlayan bu “ehlileştirme” sürecine mutlaka karşı çıkmalıdır. CHP için bu tarihsel bir sorumluluktur. CHP, soğukkanlılıkla, bilinçle bu tarihsel sorumluluğunu yerine getirmelidir.
Küresel güçlere ve onların yerel düzeydeki destekçisi güç odaklarına direnirken, parti içindeki mevcut zaafların da giderilmesi gerekiyor. CHP, bugüne kadar ki kazanımlarını ve doğru tutum alışlarını korumak ve geliştirmek koşuluyla, yeni anlayışla, çalışma yöntemleriyle, örgütlenme biçimleriyle, kadrolarla yeni hedeflere yürüme zorunluluğunu hissetmelidir. Ancak tüm bunlar yenileşme için gerekli ama yeterli değildir; esas olan bunları başta emekçiler olmak üzere geniş halk yığınlarıyla birlikte gerçekleştirebilmek ve toplumun bütün kesimlerine duyurabilmektir.
Ancak o zaman sosyal demokrat bir parti olmanın gerektirdiği sınıfsal duruş gerçekleştirilmiş olacaktır.
Tüm bunlar yapıldığında, hiç kimsenin kuşkusu olmasın CHP, Cumhuriyet’in kuruluş yıllarında olduğu gibi toplumu ve ülkeyi yitirdiği yön duygusuna yeniden kavuşturmuş olacaktır. Bu sürece CHP’nin solundaki sosyalist partilerin de destek vermesi gerekiyor. Bu destekle memleketi kuşatan sağ muhafazakâr iklimin değişip yerini sol bir iklime bırakması mümkün hale gelecektir. Sevgili dostum, köşe komşum L. Doğan Tılıç’ın 20.05.2010 tarihli “Gandi Kemal Rüzgarı…” başlıklı yazısında ifade ettiği gibi “… bir sol siyasal iklim yaratılabilirse, bu iklim içinde sosyal demokratlar da sosyalistler de serpilip gelişebilecek, daha tutarlı bir hat izleyerek sorun çözebilenler ise zamanla öne çıkacaktır”.
Umarız, bugün başlayacak olan CHP Kurultayı ve daha sonraki gelişmeler bu beklentilerimizi boşa çıkarmaz.