Çift şeritli sanat: Gece sirenleri

Burak ABATAY

Bir sonbahar günüydü. Brüksel sokaklarında aylak aylak dolaşıp, içilecek en güzel Belçika biralarını içmek üzere yollara atılmıştık. Gezilecek pek çok müzeyi, sergiyi gezmiş, bir yerlerde bir sokak partisi olduğunu duymuştuk. Kulağımızda Bulutsuzluk Özlemi şarkısı çalar gibi, “Yine düştük yollara, yollara, yollara” yürüyorduk sokakları. Birkaç kişiye sorduk adresi. Birisi bir heykelden bahsetti: “Onu gördüğünüzde sağınızda kalacak yol.” O karşımızdaki çift şeritli yolu takip etmemizi söyledi. Heykeli gördük. Renkli bir sokak çıktı karşımıza. Bir başkasına daha sorduk asıl yeri. Müziği duyacaksınız dedi: “Buradan yürüyün.” Yollar gittik, yüz yıllık binalar ve graffitiler selamladı. Sokakta yüzlerce insan bir sokak partisinde bizleri karşılıyordu. Saatlerce çok güzel eğlenmiştik. Söz müziği de, heykeli de, resmi de bizi tarif etmişti. Yol bulmuştuk.

Edebiyatın çok şeye kadir olduğuna inananlardanım. Kâh bir müziğin içinde bir söz, kâh bir tiyatronun duygusu. Müzik de öyle. Dansın iskeleti, sinemanın kaşı gözü, yaşamın ta kendisi. Hele ki sanat yazılarında disiplinlerarası göndermeler bir okur olarak beni çok fazla heyecanlandırıyor. Bir sayfa kapanıyor, bir başka sayfa açılıyor. Ne şahane! Dallanıp budaklanan bir nehir gibi.

Anlatımın renge, ezgiye, sözlere dönüştüğü her şey çok güzel. Hele bir de birbirinden besleniyorsa... Bir süredir İzmir’de Fahri Özdemir birçok güzel işe imza attı. Folkart Gallery’de Suriyeli dünyaca ünlü şair Adonis ile beraber usta ressam Habip Aydoğdu’nun birlikte imza attığı Kan Kırmızı sergisi bu işlerin bir tanesiydi. Adonis’in dizeleri Aydoğdu’nun fırçasına dökülmüştü. Ulusları, savaşları, acıları, mutlulukları akan ya da duran bir kan kırmızısıyla resmetmişti Aydoğdu. Akabinde gelen Dizelerin Renkleri, yine Türk şiirinin en önemli kalemlerini resim sanatımızın ustalarıyla buluşturmuştu. İbrahim Çiftçioğlu, Onay Akbaş, Devrim Erbil, Hanefi Yeter, Şebnem Müderrisoğlu ve çok daha fazla ressam aynı sergide, şiirin etrafında buluşmuştu. Bu ressamlardan bir tanesi de Ali Kotan’dı.

Kotan’ın resimleri varoluşun değil yokoluşun resmini anımsatır bana. Yıllar sonra bir kere daha karşılaştığımızda da bahsetmişti, Selim İleri üzerine okumalar yaptığını. Neler olacağını çok merak ediyordum. Çünkü İleri de öyle bir sanatçıydı. Anılar anların en güzel resmidir. İleri ise tanıklıklarını hayal dünyası ile birleştiren ilham verici bir yazar. Kotan da öye bir ressam.

Bu iki usta sanatçı bugünlerde Fahri Özdemir’in projesiyle ‘Gece Sirenleri’ isimli sergide buluştu. Nasıl mı? Selim İleri’nin dizelerine Ali Kotan resimler çizdi. Ali Kotan’ın resimlerine Selim İleri dizeler yazdı. Bilinir bilinmez ifadeleri, kıvrak çizgileri aktarırken Kotan bize, “Bir başına,/ aşk fısıltılarını/ dinliyor, elleri titrek/ yüreği kaskatı” dedi İleri. Ya da “Yalnız şiir olan, yalnız şiirler örülü düzyazı” diyen İleri için griden sarıya, efkârlı bir renk kondurur Kotan. Böyledir sanatın dansı, böyledir birlikte yol yürümenin güzelliği.

Çünkü yol bu. Rengi de heykeli de, sazı da sözü de hepsini içinde barındırır. Kim bilir kimin ne cevap vereceğini? Kim bilir yolda ne göreceksiniz? Ama yolumuz çift şeritli. Kotan’ın efkârı da, umudu da; İleri’nin rengi de, sevgisi de bizim; aynı yolda. Siz siz olun bu zenginliğin tadını çıkarın. Gece Sirenleri, 19 Ocak 2020’ye kadar Folkart Gallery’de ziyaret edilebilir.

cukurda-defineci-avi-540867-1.